23 Mayıs 2014 Cuma

2013 Yılının En ilgi Çekici 10 İcatı

1. 3Doodler 3 D yazıcı bu yılın en ilgi çekici ürünlerinden birisi oldu. 2. Mission R Elektrikli Motor ise otomobillerden sonra en çok ilgi çeken araç oldu. 3. Volvo Solar Pavilion Güneş enerjisi ile şarj olabilen otomobil elektrikli otomobiller kadar ilgi çekti. 4. Sony Smart Lens Akıllı telefonlara takılabilen profesyonel lens ile çok kaliteli fotoğraflar çekildi. 5. Oculus Rift Arttırılmış gerçekli cihazı Full HD çözünürlük ile kullanılma imkanı sağladı. 6. GravityLight Modern gaz lambası ile elektrik sıkıntısı çekilen yerlere bir nebze olsun ışık tutmaya çalışıyor. 7. Atlas Robot 8. Invisible Skyscraper Görünmez olmayı başarabilen gökdelen projektörler aracılığıyla gözden kaybolabiliyor. 9. Makerbot Digitizer 3 D tarayıcı ile cisimler taranıp 3d yazıcılara aktarılabiliyor. 10. Google Glass Video ve resim çekme özellikli googleun yeni nesil gözlüğü bu yılda çok konuşulacak.

Enfes Tatlar 5 : Baharatlı Hamsi Tava Tarifi

Baharatlı Hamsi Tava Tarifi Malzemeler: 200 gr un 2 çorba kaşığı mısır unu 1 tatlı kaşığı köri 2 tatlı kaşığı toz zerdeçal 1 tatlı kaşığı toz zencefil 2 çay kaşığı kırmızı toz biber Tuz 500 gr temizlenmiş hamsi Kızartma için fındık yağı Süslemek için tere yaprakları, iri tuz, limon dilimleri Yapılışı: 1. Un, mısır unu, tuz ve diğer baharatları bir kâseye koyup karıştıralım. 2. Yıkayıp süzdüğümüz balıkların suyunu kâğıt havlu ile alalım. 3. Fındık yağını kızartma tenceremize koyup kızdıralım. Balıkları kızartıp, kâğıt havlu koyduğumuz bir tabağa koyup fazla yağını alalım. 4. Servis tabağına aldığımız balıkların üzerine iri tuz serpip, limon dilimleri ve tere yapraklarıvla süslevİD servis yapalım.

Soma için bir günde kaç para toplandı?

Manisa Valiliği tarafından 15 Mayıs tarihinde başlatılan Soma kazazedelerine yardım kampanyası, Başbakanlık tarafından başlatılan yardım kampanyası nedeniyle 16 Mayıs'ta sonlandırıldı. 3 ay süreceği duyurulan kampanya kapsamında bir günde toplanan 39 bin 430 TL, Başbakanlığın başlattığı kampanyaya aktarılacak. Manisa Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, Resmi Gazete'de yayımlanan 2014-8 sayılı Başbakanlık genelgesine göre Başbakanlık tarafından tüm Türkiye'de tek elden yürütülecek bir yardım kampanyası başlatıldığı bildirildi. Manisa Valiliği tarafından aynı maksatla 15 Mayıs 2014 tarihinde başlatılan "Soma kazazedelerine yardım kampanyası”nın da Başbakanlık genelgesi ile sonlandırılmasına karar verildi. Valilikçe açılan kampanyaya ait hesaplarda 16 Mayıs günü itibarıyla Ziraat Bankası'nda 25 bin 224 TL, Halkbank'ta 8 bin 920 TL ve Vakıfbank'ta ise 5 bin 286 TL olmak üzere toplamda 39 bin 430 TL toplandığı açıklandı. Toplanan paraların Başbakanlık tarafından açılan hesaplara aktarılacağı bildirildi. Başbakanlık tarafından tüm Türkiye'de tek elden toplanacak olan ‘Manisa Soma İnsani Yardım Kampanyası'nın hesap numaraları ise şöyle: T.C.ZİRAAT BANKASI ANKARA KAMU GİRİŞİMCİ ŞUBESİ TL-Hesap IBAN No: TR940001002533555555555099 Hesap No: 55555555-5099 ABD Doları Hesap IBAN No: TR670001002533555555555100 Hesap No: 55555555-5100 EURO Hesap IBAN No: TR400001002533555555555101 Hesap No: 55555555-5101 Banka Swift Kod No: TCZBTR2A T.VAKIFLAR BANKASI A.O.TUNALI HİLMİ/ ANKARA ŞUBESİ TL-Hesap IBAN No: TR500001500158007302215787 Hesap No: 00158007302215787 ABD Doları Hesap IBAN No: TR710001500158048014688846 Hesap No: 00158048014688846 EURO Hesap IBAN No: TR690001500158048014688882 Hesap No: 00158048014688882 Banka Swift Kod No: TVBATR2A T.HALK BANKASI BAKANLIKLAR ŞUBESİ TL-Hesap IBAN No: TR780001200940800005000020 Hesap No: 05000020 ABD Doları Hesap IBAN No: TR720001200940800058000152 Hesap No: 58000152 EURO Hesap IBAN No: TR450001200940800058000153 Hesap No: 58000153 Banka Swift Kod No: TRHBTR2A” Manisa Valiliği tarafından yapılan açıklamada, gerçek ve tüzel kişilerin bu hesaplara doğrudan bağış yapabilecekleri gibi Turkcell, Vodafone ve Avea GSM operatörlerinin "1866” kısa SMS numarasına "Soma” yazarak 5 (Beş) TL karşılığı bağışta bulunabilecekleri de bildirildi.

Somali'yi bırak Soma'ya bak

Erdoğan, ATO Congresium’da, Tükr İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) tarafından tamamlanan ortak projelerin açılışının yapılacağı "Ayrı Coğrafyalarda Aynı İmza" başlıklı törene katıldı. Başbakan Erdoğan’ı salonda bulunanlar ’Dik dur eğilme, bu millet seninle’ ve ’Recep Tayyip Erdoğan’ tezahüratları ile karşıladı. İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: Yas ilan eden dost ve kardeş ülkelere teşekkür ediyorum. Allah ülkemize ve milletimize, hiçbir ülke ve millete böyle ağır acılar yaşatmasın. İnsanlığı bu facialardan muhafaza etsin diyorum. Türkiye bu büyük maden faciasında derin bir matem yaşarken, bazı ülkelerde de büyük felaketlerin yaşandığını üzüntüyle öğrendik. BOSNA’DA SEL FELAKETİ Bosna ve Sırbistan’da çok sayıda yerleşim birimi ve tarım arazisi sular altında kaldı. Dün akşam Bosna Hersek cumhurbaşkanı ile de görüştüm. Kendilerinin talepleri oldu ve bu sabah o talepleri ulaştırdık. Kendisiyle bu sabah tekrar görüştüm ve yardımların kendilerine ulaştığını da öğrendim. Yeni neler gerekiyorsa, gerek AFAD gerek Kızılay ile telafi etmeye devam ediyoruz, edeceğiz. Ekiplerimiz orada, TİKA işin içerisinde. Orada desteklerini sürdürüyor. Şu ana kadar 44 kişinin sel baskınlarında hayatını kaybettiği haberlerini alıyoruz. TİKA’ya burada tekrar teşekkür ediyorum. GÜRCİSTAN’A GEÇMİŞ OLSUN Bosna Hersek ve Sırbistan halkına buradan başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Birazdan canlı bağlanacağımız Gürcistan’da bir baraj inşaatında toprak kayması olduğu haberini aldık. Bu kazadan dolayı da Gürcistan’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. TİKA’nın tamamladığı beş ülkede beş projeyi son derece anlamlı bir günde hizmete alıyoruz. Evet bugün 19 Mayıs. Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkarak 95 yıl önce milli mücadelenin ateşini yaktığı o anlamlı günün 95’nci yıl dönümü. ‘İKİ ADET ANI EVİNİ TAMAMLADIK’ Tüm gençlerimizin gençlik ve spor bayramını tebrik ediyoruz. Tüm şehitlerimizi, tüm gazilerimizi de rahmet ve minnetle anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal, kendisine doğum tarihi sorulduğunda 19 Mayıs diye cevaplamıştı. Kendi ifadesiyle doğum yıl dönümünde, hatırasına denk düşen anlamlı bir açılış yapıyoruz. TİKA Makedonya’da, Gazi Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi’nin evinin yerini tespit etti. Makedonya’nın Kocacık Köyü’nde bu evi aslına uygun şekilde inşa etmeyi projelendirdik. 2011 yılında çalışmaya başladık. Selanik’teki evi nasıl restore ettiysek bu evi de restore ettik. İki adet anı evini tamamladık. Bugün artık ziyaretçilerin hizmetine açıyoruz. Kendi ifadesiyle doğum gününde, ayrıca milli mücadeleyi başlattığı günde, bu büyük ve anlamlı eseri vücuda geçirmenin iftiharını milletçe hep birlikte yaşıyoruz. Başbakan Yardımcımız Emrullah İşler şu an Kocacık köyünde, birazdan kendisine bağlanacak ve açılışı beraber yapacağız. Bir başka TİKA projesi de Filistin’de bulunuyor, Ramallah’ta TİKA eliyle son derece modern bir kız orta okulu inşa ettik. Bu okul 450 Filistinli öğrenciye hizmet verecek. Filistinli kardeşlerime hayırlı olmasını diliyorum. Çorum milletvekilimiz Murat Yıldırım şu anda Filistin’de bulunuyor. Üçüncü projemiz Gürcistan’da. Gürcistan Çalışma, Ekonomi bakanlığı ve TİKA bir engelli merkezinin tadilatını tamamladı. Bu merkez engelli çocuk ve gençlerin eğitimine önemli katkılar sağlıyor. Bu önemli projenin de hayırlı olmasını diliyorum. Gürcistan’da Bursa milletvekilimiz Hüseyin Şahin bulunuyor. “SOMALİ’YE ÖRNEK BİR YOL KAZANDIRDIK” Dördüncü projemizi Somali’de tamamladık. Mogadişu’da şehir içi yolların kullanılamaz halde olduğunu görmüş ve proje hazırlanması talimatını vermiştim. TİKA Mogadişu’ya 23 km uzunluğunda, çift yönlü aydınlatmasıyla örnek bir yol kazandırdı. Zaman zaman duran projeyi, orada havalimanı da yapılıyor o da bitmek üzere. Bütün zorluklara rağmen tamamladık yolu kullanılır hale getirdik. Somali’de, Afyon milletvekilimiz Halil Ürün bulunuyor. ‘TUNUS HALKINA HAYIRLI OLMASINI DİLİYORUM’ Beşinci ve son olarak Tunus’ta önemli bir tarım projesini TİKA eliyle tamamladık. 2012 yılından itibaren, bu ülkede kalkınma ve teknik destek veriyoruz. Tunus İçişleri Bakanlığı’na 292 araç ve 242 bin 480 güvenlik malzemesi teslim ettik. 92 belediye hizmet aracı ve 50 iş makinası temin ettik. Tunus’a 13 iş makinası ve 70 traktörü temin ederek burada tarımın geliştirilmesine önemli katkı sağladık. Bu projenin de kardeş Tunus halkına hayırlı olmasını diliyorum. Tunus’ta İstanbul Milletvekilimiz İbrahim Yiğit bulunuyor. ‘HEPSİ DE RUHUNA DENK DÜŞEN PROJELER’ Esasında bu açılışlarla 19 Mayıs’ı tam da özüne ruhuna uygun şekilde idrak ediyoruz. Sadece Mustafa Kemal’in babasının evini yeniden ihya etmek değil, bu beş projenin hepsi de ruhuna denk düşen projelerdir. Projeler doğrudan doğruda 19 Mayıs ruhuyla örtüşen projelerdir. “ONLAR DEDELERİMİZLE BİRLİKTE ŞEHİT OLDU” Bize çoğu zaman şunu anlattılar “Türkiye toprakları işgal edildi” “Tüm dünya Türkiye aleyhine tavır takındı” “Türkiye yalnız bırakıldı” Hayır, Türkiye o zor süreçte asla yalnız değildi. 19 Mayıs 1919’un kapılarını aralayan, Çanakkale zaferimizde Anadolu ve Trakya’nın evlatları kadar, Makedonya’nın, Bosna’nın, Irak’ın evlatları da dedelerimizle birlikte şehit oldular. “SENEGALLİLER EZANI DUYDU SİLAH BIRAKTI” Senegal’den bize karşı savaşmak için getirilen kardeşlerimiz Çanakkale’ye gelip de ezan sesini duyunca, bize karşı savaşmayacaklarını ifade edip silahlarını bıraktılar. Bu çok anlamlıdır. Erzurum işgal edildiğinde dünyada bir çok halk gözyaşı döküldü. İzmir, İstanbul işgal edildiğinde kardeşlerimiz gözyaşlarına boğuldu. Ta Arjantin’den dünyanın hemen her ülkesinden gönderilen yardımları duaları unutmadık. Kurtuluş Savaşı’mız Anadolu ve Trakya’daki şehitlerimizin fedakârlığı kadar kardeşlerimizin hayır dualarıyla başarıya ulaştı. “EL UZATMA BİZİM MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZDÜR” Az önce izledik Kanuni Sultan Süleyman nerelere hangi anlayışla gitmişti. Hiçbir zaman oraları yalnız bırakmadılar. Ecdadımız büyüklerimiz hele hele bırakın sadece sel felaketlerini depremleri şunları bunları. Bir yerde zulüm varsa oralara da uzandılar. Oralara da gittiler. Biz tarihimiz boyunca hele hele güçlü olduğumuz dönemlerde zayıflara mazlumlara el uzattık. İhtiyacımız olduğunda da dost ve kardeşlerimizin yardımlarını gördük. İhtiyacı olana din dil mezhep ayrımı yapmaksızın el uzatma bizim milli kültürümüzdür. “ARTIK VEREN EL KONUMUNA YÜKSELDİK” Bugün burada bir şeyin altını özellikle çizerek ifade ediyorum. İktidara geldiğimizde 2002’den önce Türkiye alan el konumundaydı. Büyüyen ekonomiyle birlikte o dönemi kapattık. Artık veren el konumuna yükseldik. Yıllık bu noktada yaptığımız yardım hamdolsun 2,5 milyar doları aşmış vaziyette. Neden? Çünkü biz biliyoruz ki veren el alan elden hayırlıdır. “ÜST ÜSTE ÜÇ KEZ DÜNYA BİRİNCİSİ OLDUK” Son 11 yılda sadece TİKA’ya 1 milyar liranın üzerinde kaynak aktardık. Önceki dönemlere göre yüzde 335 artış kaydettik. TİKA kurulduğu günden bu yana 15 bin proje gerçekleştirdi. Bunun 13 binini son 11 yılda başlattık ve bunlar bitti. Kalkınma yardımlarında dünyada üst üste üç kez dünya birincisi olduk. 2013 yılında resmi ve özel yardım miktarımız hamdolsun 2,5 – 3 milyar dolara ulaştık. “ATA MİRASINA SAHİP ÇIKTIK” Kazakistan’dan Makedonya’ya kadar birçok ülkeye 148 okul inşa ettik. 164 okulun onarımını bitirdik. 32 ülkenin üniversitesiyle iş birliği yaptık. Beş kıtada 49 sağlık merkezi inşa ettik. Moğolistan’dan Etiyopya’ya kadar ata mirasına sahip çıktık. Su kuyuları açtık, tarımı destekledik. Mesleki eğitim verdik. Büyük ülke olmak, büyük millet olmak neyi gerektiriyorsa tüm imkanlarımızla o büyüklüğü yerine getirmenin mücadelesi içinde olduk. “SOMALİ’Yİ BIRAK SOMA’YA BAK” DEDİLER Zaman zaman bizim bu uluslararası yardımlarımızı eleştiri konusu yapılıyor. İşte en son bunu üzülerek söylüyorum “Somali’yi bırak Soma’ya bak” tarzında, insaf ve vicdan dışı ifadeler dile getirildi. Acımız daha çok sıcakken yaralımız tazeyken yüreklerimiz hala kanarken bu eleştiriler üzerinde durmayacağım. Ama biz Allah’ın izniyle milletimizin desteğiyle Soma’ya da ulaştık ve oradaki yaraları sardık, sarıyoruz, saracağız. Ama Somali’ye de ulaşacak güçte bir devletiz artık. “DEPREMDEN SONRA İKTİDARI BIRAKIP KAÇIP GİTTİLER” İlgili bakanlarım şahsım 24 saat içinde hepimiz orada yerimizi aldık. Yapılanları orada sürdürdük. Kütahya’da deprem oldu, anında ve bir yılda yine Simav’ı inşa ettik. Şimdi Simav’ı tanıyamazsınız. Arkadan büyük bir felaket, Van depremi. Van depreminde de bir yılda biz yeni Van’ı inşa ettik. 5 katrilyon harcadık biz Van depreminde 5 katrilyon. Yani bizden öncekiler gibi deprem felaketinin altında kalan bir iktidar olmadık hamdolsun biz. Bizden öncekiler depremden sonra iktidarı bırakıp kaçıp gittiler. Biz tam aksine, orada daha modern ve daha güzel bir şehir nasıl inşa edilir bunun gayreti içerisinde oldu. “371 KARDEŞİMİZ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALDIK” Şimdi de biz Soma’da 371 kardeşimizin ailelerini mağdur etmemek için her türlü tedbiri aldık. O ocakta çalışan kardeşlerimizle ilgili de çalışmalarımızı yapacağız. Kendilerine de istismara fırsat vermeyecek şekilde AFAD devreye girmiştir. “YARDIM YAPACAKLAR AFAD’IN HESABINA YATIRSIN” AFAD’ın yapacağı çalışmalar, hesap açılmıştır. Şu dernek bu dernek falan istismardır. AFAD sadece bu iş için hesap açmıştır. Kimse bu oyuna gelmesin, herhangi bir yardım yapacak olan varsa AFAD’daki özel hesaba yatırsın. Sel baskınlarına yangınlara hızla ulaştık. İmkanlarımızı çok üst seviyelere çıkardık. AFAD’ı biz, Kızılay’dan sonra bunun için kurduk. AFAD ile birlikte bu hızı artırdık. Şu anda Bosna’da Sırbistan’da Afganistan’da varız. Biz Türkiye’yiz. “MADEN PATRONUNU İLK DEFA O GÜN ORADA GÖRDÜM” Hem içerde hem dışarda ulaşabildiğimiz her yere vicdanın insani değerlerin gerektirdiği tavrı göstermeyi sürdüreceğiz. Az önce 371 ifadesini kullanmışım, 301. Acının dili dini ırkı yoktur. Baştan beri neler söylediler ya. Dediler ki bu patron AK Partilidir. İlk defa o gün orada gördüm. O güne kadar kendisiyle görüşmüş değilim. Tanımam bilmem. Bu müfteriler bu ülkede benim milletimden bu iftiralarla bir şey sağlayacaklar, sağlayamazsınız. Benim milletim müfterileri bu ülkede çok iyi tanıdı. Utanmadan sıkılmadan yandaşlarına orayı peşkeş çekti diyecek kadar alçaldılar. Bunlar ne derse desin biz ellerini Allah’a açıp bütün bu şehitlerimize Fatihaları gönderenlere, kuran kurslarındaki yavrularımıza onlara ben Allah razı olsun diyorum. onlar bu seviyeye düşmediler, bir şehit ne beklerse onlar onu gönderdiler.

Başbakan Erdoğan, Atatürk'ün baba evini açıyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 5 ülkede tamamlanan Türkiye Koordinasyon ve İşbirliği Ajansı (TİKA) projelerinin açılışını, yarın (pazartesi) bu ülkelere yapılacak canlı bağlantılarla gerçekleştirecek. Erdoğan'ın, Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin Makedonya'da bulunan ve aslına uygun olarak yeniden inşa edilen evinin de açılışını gerçekleştirecek. TİKA'nın yürüttüğü projelerin Ankara Ticaret Odası'nda yapılacak açılış törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra bazı bakanlar da katılacak. Törende, 5 ülkede 5 projenin aynı günde açılışı gerçekleşecek. Makedonya'da Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi Anı Evi, Filistin'de El- Bireh Türk Okulu, Somali'de Mogadişu Dostluk Yolu, Tunus'ta Tarımsal Kalkınma, Gürcistan'da AİSİ Engelli Merkezi, bu ülkelere yapılacak canlı bağlantılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılacak. ATATÜRK'ÜN BABA OCAĞI Türkiye ve Makedonya Kültür Bakanlıkları işbirliği ve TİKA'nın desteğiyle Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin Makedonya'daki evinin, 2011 yılında başlayan aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesine yönelik çalışmaları tamamlandığı belirtildi. Anı Evi, yarın yapılacak açılışın ardından ziyaretler başlayacak. Kocacık Köyü'nde, Makedonya Kültür Bakanlığı'nca koruma altına alınan iki anı evinden biri yöresel kültürün sergilendiği etnolojik müze olarak yeniden düzenlenerek Osmanlı dönemi Makedonya, Türklerin Kocacık'a gelişi ve Atatürk'ün Manastır günlerini anlatacak şekilde hazırlandı. Daha geniş bir alana sahip Ali Rıza Efendi'nin evi ise Atatürk ve ailesinin hayatını anlatacak biçimde yaşayan bir ev düşüncesiyle tasarlandı. Bu kapsamda, Ali Rıza Efendi'nin babası Kızıl Hafız Ahmet Efendi ile annesi Ayşe Hanım, çocuk yaştaki Mustafa ve Makbule Hanım, Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım anı odaları, genç Mustafa Kemal'in Balkan günlerini yansıtan canlandırma köşelerine yer verildi.

22 Mayıs 2014 Perşembe

Bay Bayan Pantolon Modelleri

Erkek pantolon modelleri denildiğinde hemen akla kumaş pantolon modelleri gelir. Ancak son yıllarda gabardin ve keten pantolon modelleri de oldukça revaçta. Bunun yanı sıra kot pantolon erkeklerin vazgeçilmezleri arasındadır. İş yerinde farklı, günlük hayatta farklı giyinmeleri dolayısı ile seçimleri de oldukça fazla olacaktır. iş yerinde tercih edilenler klasik kumaş pantolonlardır. Fakat uzun yıllardır o eski rahat olmayan kesimlerin yerine çok daha rahat kullanılacak modeller tasarlanmıştır. Bunların yanı sıra keten ve gabardin pantolon, kot pantolon gibi pantolon modellerini ise günlük yaşamda sıklıkla kullanır hale geldiler. Haliyle pantolonların renkleri kesimleri ve ne ile kombin oldukları önemli hale gelmiştir.

Pantolon kesimleri yaşa göre farklılık gösteriyor. Dar kesimli pantolonlar genellikle genç yaş grubuna hitap ederken,  biraz daha geniş kesimli pantolonlar ise üst yaş grubuna hitap etmektedir. Renkleri konusunda da son yıllarda oldukça devir atlandı denilebilir. Özellikle genç yaş grubu pantolonlar olan dar kesim pantolonlarda renkler oldukça iddialı renklerdir. Son yıllarda moda olan hardal sarısı, bordo ve petrol mavi pantolon renkleri gençlerin gözdesi durumundadır. Her kesimde moda olan her şey dikkatleri çekmektedir.  Keten pantolonlara gelecek olursak, keten pantolonlar yaz mevsiminin vazgeçilmez bir ürünüdür. Sıklıkla tercih edilen bir modeldir. Çünkü terlemek gibi bir sorunun olduğu yaz mevsiminde sizi bundan en çok kurtaracak model keten pantolon modelleridir.

Pantolonların ne ile kombin edilmesi gerektiği gerçekten önemlidir. İyi bir uyum sağlamanız şıklığınız açısından önemlidir. Kot pantolonların üzerine hangi renk ve kesimde üst giyim tercih edeceğinizin kararını iyi vermelisiniz. Genellikle bunun için dar kesim gömlekler veya farklı renklerdeki tişört modelleri tercih edilmektedir. Pantolonların daha şık ve uyumlu durması için sadece üst giyim değil kemer ve ayakkabı seçimleri de önemli bir konudur. 

II. Dönem TEOG Sınavı Türkçe Soruları Genel Değerlendirmesi

Birinci dönem yapılan TEOG sınavından sonra hem öğrenciler hem de bizler ikinci dönem için yapılacak sınavı beklemeye başlamıştık. Nihayet 8. sınıf öğrencilerimiz dün ve bugün sınavlarına girerek üzerilerinden büyük bir yükü atmış oldu ama hemen öğrencilerimiz ve velilerimiz için belirtmeliyim ki daha üçüncü sınavlar var. Üçüncü sınavlarda öğrencilerimizin alacağı notlar, liseye yerleşirken çok fazla önem arz edecek. Onun için biraz daha dişinizi sıkmalısınız. Birinci dönem yapılan TEOG sınavındaki Türkçe sorularını her ne kadar eksiklikler olsa da genel olarak beğenmiştim. Dün yapılan Türkçe sınavının sorularını bugün gördükten sonra birinci dönem Türkçe sorularını iyi ki de beğenmişim diyorum. Çünkü bu dönemki Türkçe sorularının hiçbir ayırıcı tarafı yok. Bütün sorular çok basit. Soruları gördükten sonra aklımdan “Biz boşuna ders anlatıyoruz.” fikri geçti doğrusu. Sorulara genel olarak baktığımızda okuduğunu az çok anlayan ve dersi de yine az çok kenardan, köşeden dinleyen bir öğrencinin yapamayacağı soru yok. Bir iki soruyu çıkarırsak eğer hem anlam sorularının hem de dil bilgisi sorularının 5 ve 6. sınıf seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu sorunun doğru bir çeldiricisi bile yok. Niçin Türkçe soruları bu kadar basit sorulur anlamış değilim. Bu soruları hazırlayanlar acaba bir şeylerden mi çekiniyorlar ki bu sorular basit hazırlanıyor? Biraz dikkat etseler, biraz ihtimam gösterseler ne olur ki! Daha önceki tecrübelerimizden biliyoruz ki Türkçe dersinden ayırıcı soruların olmaması, öğrencilerin Türkçe dersinden yavaş yavaş soğumalarına ve uzaklaşmalarına sebep olur. Çünkü ayırıcı bir soru sorulmayan ya da hiç soru sorulmayan bir dersten öğrenciler çok rahatlıkla kopabiliyor. Allah’tan, hala, Türkçe dersinin, not ortalamasına etkisi fazla. Bu da olmazsa vay halimize! Tek tek sorulara incelediğimizde 15 sorunun anlam bilgisinden, 1 sorunun paragrafla harmanlanmış olarak edebi bilgilerden, 3 sorunun dil bilgisinden ve 1 sorunun da noktalama kurallarından olduğunu görmekteyiz. Sorular müfredatla ilgili sorulmuş ama işlediğimiz fiilde çatı konusundan yine soru gelmemiş. Değerli MEB yetkileri fiilde çatı konusunu ya müfredattan çıkarın ya da şu konudan bir soru sorun artık. En iyisi müfredattan çıkarılması. Çünkü hem bu dersi veren öğretmenler tarafından hem de akademisyenler tarafından tartışma konusu olan bu konuyu öğrencilere anlatmaya çalışmak bence mantıklı değil. Onun için hiç zorlamaya gerek yok. Zaten siz de sormuyorsunuz, çıkarın gitsin. Geçen dönem 1 tane de olsa sorulan yazım kuralları ile ilgili bu sınavda soru çıkmaması da ayrıca ayrıca ilginç bir durum. Yoksa geçen dönem sorduğunuz soru biraz tartışıldı da onun için mi çekindiniz? Bence çekinmeye gerek yok. Bu konuyu da es geçmeniz doğru değildi. Edebi bilgilerden soru sorulduğunda TEOG sınavındaki gibi paragrafla harmanlanmış olarak sorulmasını hep doğru bulmuşumdur ama yine en basit yazı türünün sorulması ve cevabın daha hemen ilk cümleden belli olması ne kadar basit bir sınav hazırlandığının göstergesi diyebiliriz. Sözün özü kolay bir Türkçe sınavı olmuş. Üzerinde düşünülmeden, tartışılmadan hazırlanan sorular sorulmuş. Daha özen gösterilmesini ve daha ayırıcı bir sınav olmasını dilerdim.

Kaç Yaşından Sonra Girişimci Olunur

Girişimci profilini sadece Hollywood filmlerinde gördüyseniz, muhtemelen “artık bu işler için çok yaşlıyım dostum” gibi bir Samuel L. Jackson repliği sarfedebilirsiniz. Çünkü o girişimci, Social Network’de de gördüğümüz gibi, Mark Zuckerberg gibi 20 yaşında, üniversitenin kurallarına karşı gelen, kot pantolonlu ve kapşonlusuyla Harvard müdürünü ters köşeye yatırabilen asi ve alabildiğine genç bir dahidir. (İlgili Yazı : Girişimcilerin Mutlaka İzlemesi Gereken 6 Gaz Film) Ama yapımlarda her ne kadar, bu genç ve deneyimsiz stereotipler kullanılsa da, onlar sadece girişimcilik örneklerinin bir parçasını oluşturabilirler. Kot pantolon giymiyorsunuz, 20 yaşında değilsiniz ve üniversiteyi isyankar bir tavırla terkedemiyorsunuz diye, girişimci olamazsınız diye bir şey elbette yok! Hatta bugün dünyada başarılı olmuş girişimcilerin pek çoğu, (yılların deneyimini edinmiş oldukları) 30′larına, 40′larına ve hatta 50′lerine ulaşmadan kendi işlerini kurmayı akıllarından dahi geçirmemiştir. Örneğin James Dyson, kendi adıyla piyasada olan mucizevi elektrik süpürgesini tam 15 yılın sonunda icat etti. Şu anda net değeri 3.000.000.000$ (çok fazla sıfır var değil mi?) . Daha önce kendisinden detaylıca bahsetmiştik. Başka örnekleri de Funders and Founders aşağıdaki infografikte bir araya getirmiş. Bunlar arasında, Zara’nın patronu Amancio Ortega’nın, 30 yaşına kadar bir gömlek mağazasında tezgahtar olduğu ve McDonald’s kurucusu Ray Kroc’un 52 yaşına kadar kağıt bardaklar ve milkshake karıştırıcısı sattığı gibi çarpıcı örneklere rastlamak mümkün. Yani diyeceğimiz o ki; 30′unuza yaklaşıyorsanız veya geçtiyseniz, kendi işinizi kurmak konusunda ümitsizliğe kapılıp üzülmeyin. Sevdiğiniz bir şeyi yapmanın, tutkulu ve mantıklı olduğunuz sürece, hiçbir kötü yanı yok, hatta iyimser bir tahminle sizi zengin etme ihtimali var! Yıllarca çalıştığınız sektör içinde edindiğiniz iş ve hayat tecrübesi de ziyadesiyle yardımcı olacaktır. 55 yaşında reklam yıldızı olan Ayşe Teyze’yi de unutmayın! (Yiyin gari!) Buyrun infografiğe birlikte bakalım ve bugün birçoğumuzun tanıdığı başarılı insanların, öncesinde ne yaptıklarına bir göz atalım:

Cezaevinde biten şişe cevirmece

Oyun sırasında soyulup fotoğrafları çekilen genç kızın “fotoğraflarla bana şantaj yaptılar” şikayeti üzerine şüpheli 3 genç tutuklandı. İstanbul Kartal’da gerçekleşen olay iddiaya göre şöyle gelişti: Geçtiğimiz hafta erkek arkadaşlarının toplandığı eve giden 16 yaşındaki F.K., ilerleyen saatlerde arkadaşlarının şişe çevirme Oyunu davetini kabul ederek oyuna katıldı. Oyun sırası kendine geldiğinde ise F.K. şişeyi çevirdikten sonra “doğruluk” ve “cesaret” seçeneklerinden “cesaret”i seçti. Erkek arkadaşları da genç kıza “cesaret” seçeneğini seçtiği için üzerinde bulunan elbiseyi çıkarmasını istedi. Genç kız oyunun kuralına uyarak üstünü çıkardı. Vatan'ın haberine göre, bu sırada F.K.’nın erkek arkadaşları odada bulunan cep telefonuyla genç kızın fotoğraflarını çekti. Bir süre sonra da telefondaki WhatsApp uygulamasıyla fotoğrafları birbiriyle paylaştı. Soluğu emniyette alan F.K. “Bu fotoğraflarla bana şantaj yaptılar” dedi. Şikayet üzerine de oyun sırasında orada bulunan erkekler gözaltına alındı. Şüpheliler daha sonra Kartal AnadoluAdliyesi’ne sevk edildi. Ağır Ceza Mahkemesine çıkarılan yaşı 18’in altındaki şüpheliler “şantaj” suçlamasıyla tutuklanarak Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

iOS 7.1.1 Jailbreak oldu

i0n1c kullanıcı adıyla bilinen güvenlik araştırmacısı Stefan Esser dün Twitter hesabından bir açıklama ve fotoğraflı destek ile iOS 7.1.1′in Jailbreak olduğunu açıkladı. Bilindiği gibi son Jaibreak evad3rs ekibi tarafından iOS 7.0 – 7.0.6 için yapılmıştı. Aşağıdaki fotoğraf iPhone 5C ile çekildiği için tüm iOS cihazlarının Jailbreak olduğunu tahmin ediyoruz. Tabi bu tür fotoğraflar her zaman sahte olabiliyor ancak i0n1c daha önce de farklı Jailbreak’ler yayınlandığı için bunun da doğru olduğunu tahmin ediyoruz. JB iphone 5C i0n1c jailbreak’ın nasıl çalıştığını bir blog ile açıklamış. Oldukça teknik bir yazı ama kısaca özetlemek gerekirse bu son Jailbreak sadece bir kernel hatasını kulanarak iOS’un yazılım dosyalarını erişiyor ve klasörlerde istediği değişiklikleri yapıyor. Bu son kullanıcı için oldukça kolay bir işlem ile jailbreak yapılabileceği manasına geliyor. Comex’in JailbreakMe3 jailbreak’ini hatırlayanlar varsa bu işlemin ne kadar hızlı ve basit olduğunu anımsayacaktır. i0n1c jailbreak’in henüz tam olarak hangi cihazlarda ve untether mi yoksa tether mi olacağını söylememiş ama uzmanların beklentisi iPhone 5C ve iPhone 5S dahil tüm cihazlarda ve untether olarak olacağı yönünde. iOS 7.1.1 untether jailbreak ne zaman çıkacak? Bu sorunun cevabı şimdilik belli değil ama her halükarda bu jailbreak’in son kullanıcını kullanabileceği şekle gelmesi zaman alacaktır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi iOS 7.1.1 Jailbreak’in seri bazı hataları kullanarak değilde tek bir açıktan yararlanarak çalıştığını düşünürsek çok kısa zamanda bu yeni Jailbreak çıkar diye düşünüyoruz. Her zaman ki gibi tüm gelişmelere ve Jailbreak çıkar çıkmaz yükleme linkleri ve detaylı tutorial’lar sitemizde olacak.

KALBURABASTI TARİFİ

Bayram yaklaşırken aslında çok önceden yaptığım ancak yayınladım sanıp unuttuğum bir tarif paylaşmak istedim. Kalbura bastı hem yapımı çok kolay hemde kıyır kıyır çok lezzetli bir tatlı. Siz rendede şekil verme kısmını benim gibi hızlıca değil daha yavaş yaparsanız şekli daha güzel olacaktır :) KALBURABASTI TARİFİ 125 gram tereyağı 1 çay bardağı zeytinyağı 1 yemek kaşığı koyu yoğurt 2 yemek kaşığı dolusu pudra şekeri 1 yumurta 1 yemek kaşığı sirke 1 çay kaşığı karbonat un Arası için 1,5 su bardağı iri kıyılmış ceviz Şerbeti İçin; 3 su bardağı şeker 3,5 su bardağı su çeyrek limon suyu Evvela şerbeti hazırlamakla başlıyoruz. Su ve şekeri yaklaşık 10 dakika kaynatıp hafif koyulaşmaya başladığında limonu sıkıyoruz ve bir dakika sonra şerbeti ocaktan alıp ılınmaya bırakıyoruz. Hamur için bütün malzemeleri karıştırıp kulak memesi yumuşaklığına gelene kadar un ilave ediyoruz ve hamuru 10 dakika dinlendiriyoruz. Dinlenen hamurdan mandalinadan biraz küçük parçalar koparıp avcumuzla biraz açıyoruz ve ortasına ceviz koyup rulo yaparak sarıyoruz. Kurabiyeyi rendenin iri tarafına biraz bastırıp şekil veriyoruz. (kalbur varsa çok daha başarılı olur) 175 dereceli önceden ısıtılmış fırında, üzeri iyice kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından alıp ilk sıcaklığı geçtiğinde soğuyan şerbeti üzerine döküyoruz ve arada sırada kaşıkla şerbeti alttan üste getiriyoruz ki tatlının üzeride şerbeti çeksin. Asla tatlının üzerine kapak kapatmıyoruz.(bu yumuşamasına neden olur) Afiyet Olsun.

Çilekli cheesecake

Cheesecake benim en sevdiğim tatlılardan biridir,nedense eşim sevmez fakat iddia ediyorum şimdi vereceğim cheesecake tarifi parmaklarınızı yedirtecek kadar lezzetli bir tarif, Eşim sevmez demiştim ya çilekli cheesecake çok beğendi şimdi diyeceksiniz parmaklarını yedimi diye parmaklarını yemesin diye ben yedirdim dermişim :)))))))))) Neyse mutlaka deneyin sakın yapamam olmaz kek çatlar demeyin işte tarifim: MALZEMELER 500 gr labne peyniri 1 paket krema 1,5 su bardağı toz şeker 4 yemek kaşığı un 4 yumurta ve 1 yumurtanın sarısı 1 paket vanilya Alt taban için: 2 paket burçak bisküvi 100 gr eritilmiş tereyağı 1 su bardağı toz gibi çekilmiş fındık Yarım çay bardağından biraz az süt Üzerinin sosu için: 250 gr çilek 5 yemek kaşığı şeker 2 yemek kaşığı mısır nişastası (1 çay bardağı su ile eritilir) 1 su bardağı su 1 paket vanilya HAZIRLANIŞI Alt tabanı için, bisküvileri ve fındığı rondoda un gibi yapana kadar çekiyoruz. Eritmiş olduğumuz tereyağını ve sütü yavaş yavaş ilave edip alt tabanı hazır hale getiriyoruz. Sosu için; çileği rondodan geçiriyoruz tencereye alıp üzerine 1 su bardağı su ,şeker bir çay bardağı soğuk suyla mısır nişastasını eritip içine ilave edip kaynatmaya başlıyoruz. Kaynayınca kısık ateşte 5 dakika daha kaynatıp ocaktan alıp vanilyasını ilave edip ılıyana kadar kabuk tutmaması için hafif karıştırıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Öncelikle alt taban için kelepçeli kalıbımızı iyice yağlayıp hazırlanmış olduğumuz harcı içine bastırarak düzgün ve eşit bir şekilde yerleştirip dolaba koyuyoruz. Labne peyniri ayrı bir kapta 3 dakika kadar çırpıyoruz. Kremayı da aynı şekilde ayrı bir kapta hafif katılaşana kadar çırpıp 2 sinide aynı kabın içine alıp içine şekeri ilave edip çırpmaya devam ediyoruz. Yumurtaları da tek tek ilave edip yaklaşık 5 dakika çırpmaya devam ediyoruz. En son unu ve vanilyasını ilave edip dolaptaki harcı çıkarıp üzerine döküyoruz Bu arada dökmeden önce kalıbın kenarını folyo ile sarıyoruz. Böylelikle uzun süre fırında kaldığı için kenarları yanmamış oluyor. Ve kalıba hafifçe vurup içindeki hava kabarcıklarının dışarı çıkmasını sağlayıp önceden ısıtılmış fırında ilk 10 dakika 200 derecede, 10 dakika sonra 160 derecelik fırında pişiriyoruz. Fırının kapağını 1 saatten önce asla açmıyoruz. Ayrıca fırının içine mutlaka ısıya dayanıklı su dolu orta büyüklükte bir kap koyuyoruz. Böylelikle çatlamasını önlüyoruz..Ve 1 saat sonra kapağı açtığımızda Cheesecakemiz hafif salladığımızda oynamıyorsa fırını kapatıp kapağını biraz aralayıp ılınmaya bırakıyoruz. Ilındıktan sonra fırından çıkarıp 1 saat kadar soğuduktan sonra hazırladığımız sosu üzerine döküp dolapta 1 gece dinlendirip servis yapıyoruz. (Ben çilek sosu dökmeden önce cheesecake in üzerine çilek dilimleri dizdim üzerine çilek sosu döküp buzdolabında beklettim. AFİYET OLSUN…

ABD'ye 'TOKAT' sorusu

Türkiye'ye yasa boğan ve 301 maden işçisinin ölümü ile sonuçlanan Soma madeninde meydana gelen kaza ve sonrasında yaşanan olaylara ilişkin tepkiler ABD'de de yankılandı. Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Soma'da bir kişiye tokat attığı şeklindeki iddialara ilişkin, "Ortaya çıkan birçok video gördük. Elbette ki, görünüşe göre göstericilere nedensiz şiddet uygulanmasını reddediyoruz. Türkiye'deki hukukun üstünlüğü uyarınca hesap verilmesinde ısrar ediyoruz" dedi. Türkiye'ye yasa boğan ve 301 maden işçisinin ölümü ile sonuçlanan Soma madeninde meydana gelen kaza ve sonrasında yaşanan olaylara ilişkin tepkiler ABD'de de yankılandı. Günlük basın toplantısında bakanlığının gündeme ilişkin değerlendirmelerini açıkladıktan sonra, gazetecilerden gelen soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Türk gazetecilerden gelen sorular üzerine, Soma'da yaşanan faciadan sonra olup bitenlerden haberdar olduklarını ve olayların değişik videolarını da izlediklerini belirtti. Türkiye'nin, madende patlak veren yangının ardından yerin yüzlerce metre altında mahsur kalan maden işçilerini arama kurtarma çalışmaları için ABD'den herhangi bir yardım istemediğini, istemiş olsa hemen kabul etmiş olacaklarına değinen Psaki, olayda yaşamını yitiren maden işçilerinin ailelerine başsağlığı diledi. Soma'daki faciadan sonra yaşanan protestolarda polisin aşırı ve gereksiz güç kullanmasına yönelik bir soruyu, "Bu korkunç trajedinin sonrasında yaşanan gelişmeleri, haberleri izlemekteyiz. Tabii ki, bildiğiniz gibi biz düşüncelerin açıklanmasını, toplantı ve barış içinde yapılan protestoları destekliyoruz ve bunları vazgeçilmez demokratik haklar olarak görüyoruz" diye yanıtladı. Psaki, Soma'da polisin aşırı şiddet kullanıp kullanmadığı sorusunu da "Bazı olaylardan kesinlikle endişeliyiz" diye yanıtladı. Gazeteciler yaşanan kargaşada antisemitik sözler sarf edilip edilmediğini sordu. Psaki, "Bu konudaki haberleri gördük. Spesifik olarak neler söylediğini bilmiyoruz. Eğer hakaret içerikli sözler söylenmişse, tabi ki bunları kınıyoruz. Orada bazı karışıklıklar var. Eğer gerçekten antisemitik sözler söylemişse elbette kınıyoruz ancak bildiğim kadarı ile orada bir karışıklık var" dedi.

İşte o isimlerin ifadeleri

Soma faciasının ardından tutuklanan 5 kişinin mahkemede verdikleri ifadeler ortaya çıktı. Şüphelilerden bazıları gaz ölçümünün kendi sorumluluğunda olmadığını, kimi ise ölçümlerin normal olduğunu iddia etti. El Cezire Türk'ten Turaç Top'un haberine göre, şüphelilerden Yalçın Erdoğan, Emniyet vardiya mühendisi olarak görev yaptığını belirtti ve ifadesinde şunları söyledi; “Görevim gereği vardiya sırasında ocak içerisindeki gaz oranını tespit ediyorum. Bu olaydan önce daha önce de ocak içerisinde görevim gereği yapmış olduğum gaz ölçümlerinde olması gerekenden farklı bir gaz oranı ölçmedim.” Şüphelilerden teknik nezaretçi Ertan Ersoy ise madende ortaya çıkan fiziki aksaklıkları tutanak halinde işlediğini söyledi ve söz konusu gaz ölçümlerinde yapılması gerekenlerin kendi sorumluluğunda olmadığını açıkladı: “Madendeki gaz ölçüm sensörlerinin olması gerekenden yüksek ölçüm yaptığında bu durumdan sorumlu olan ekip iş sağlığı güvenliği ekibidir. Benim gaz ölçümüne ilişkin herhangi bir sorumluluğum yoktur.” Şüphelilerin verdikleri bu ifadelerde de sık sık gaz ölçümlerinden bahsedilmesinin sebebi madende yapılan gaz ölçümlerinde oranın olması gerekenin çok üstünde çıkmasıydı. Bilgisayar kayıtları ifadeleri reddediyor Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında maden işletmesinin geriye dönük bir yıllık işlemleri dâhil tüm bilgi ve belgelerine el konuldu. El konulan şirket bilgisayar kayıtları, kaza günü ile kazadan iki gün önce gaz sensörlerinin uyarı vermesine rağmen önlem alınmadığını ortaya çıkardı. Bu iki uyarıda da karbonmonoksit seviyesinin yüzde 50’nin üzerine çıktığı tespit edildi. Bu, yangının küçük çapta da olsa başladığını ya da başlamasına uygun ortamın oluştuğu anlamına geliyor. Bu uyarılara rağmen hiçbir önlem alınmadan madende çalışma sürdürüldü. Üstelik karbonmonoksit miktarının deftere işlenmediği ve işletme müdürü tarafından da imzalanmadığı belirlendi. "Psikolojim uygun değil" Tutuklu yargılananlardan İşletme Müdürü Akın Çelik, psikolojik olarak ifade verecek durumda olmadığını belirtip şunları söyledi: “Maden içerisindeki gaz değişimine ilişkin ölçümleri yapan sensörler ve bu sensörlerin ölçümlerini takip eden görevliler bulunmaktadır. Herhangi bir gaz değişimi olduğunda bu hususta görevli personele bilgi verilmektedir. Bu durum görevli personelce değerlendirilir ve yapılması gereken işlem yapılır. Kaza sırasında madene girerek işçilerin kurtarılması çalışmasına bizzat katıldım. Bu nedenle ölüm tehlikesi geçirdim. Şu anda psikolojik olarak da ifade verecek durumda değilim. Olayda herhangi bir kusurum olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca müdürü olduğum işletme sürekli olarak hem özel hem de kamu denetçileri tarafından denetlenmektedir. İş sağlığı güvenliği sistemi işletmemizde mevcuttur. Herhangi bir eksiklik bulunmamıştır. Olayın neden kaynaklandığını biz de tespit edemedik.” "Kefaletle serbest kalma" talebi Akın Çelik’in avukatı Yusuf Koçyiğit ise müvekkilinin her hangi bir kusuru olmadığını iddia etti ve tutuksuz yargılanmasını istedi. Koçyiğit müvekkilinin savunmasında şu ifadelere yer verdi. “Delillerden haberdar olmadan savunma yapmak durumundayız. Müvekkilim ile yapmış olduğum görüşme sırasında bana söylemiş olduğu beyana göre kaza sırasında yangından sonra gaz artışı olmuş ancak yangından önce ölçülmüş olan herhangi bir gaz artışı yoktur. Müvekkilim olay sırasında ve olaydan önce üzerine düşen her türlü işlemleri yapmış. Bütün güvenlik işlemlerini yerine getirmiş, çalışma faaliyetlerine katılmıştır. Olay öncesinde veya sonrasında yerine getirmediği herhangi bir güvenlik işlemi yoktur. Olay nedeniyle müvekkilimin aleyhine veya lehine olan delillerin toplanması mümkün olmamıştır. Yangının çıkış sebebi bilimsel olarak tespit edilememiş, müvekkilimin beyanı ve dosya kapsamındaki diğer ifadelerde de belirtildiği gibi ani gelişen bir yangın olmuştur. Bu nedenle müvekkilimin olayda herhangi bir kusurunun olmadığı kanaatindeyiz. Müvekkilime isnat edilen suçun alt sınırı 2 yıldır. Müvekkilimin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını, mahkeme aksi kanaatte ise adli kontrol altına alınmasını mahkemenin uygun gördüğü ayni ya da nakti kefaret karşılığında müvekkilimin serbest bırakılmasını talep ediyoruz.” İşletme Müdürü Akın Çelik, savcılıktaki ifadesinde ise çocuğunun rahatsızlığı nedeniyle olaydan 1 saat sonra madene gittiğini söyledi. Çelik, 2011 yılı Kasım ayından itibaren madende çalıştığını, 7-24 işletmeyle ilgili bütün problemleri gidermekle yükümlü olduğunu söyledi ve "Olay günü, saat 15.00 sıralarında madendeki arkadaşlardan biri telefonla aradı. U3 bölgesi olarak tanımlanan yerden duman çıktığını söyledi. Çocuğumun rahatsızlığı nedeniyle Ocak başına 1 saat sonra gittim" dedi. “Görseydim kimseyi ocağa sokmazdım” Olayın sebebine yönelik ifade veren Çelik, "Kömür kızışması doğal bir olaydır, kendiliğinden gerçekleşir. Sebebini ben de bilmiyorum. Bilirkişi raporlarıyla gerçek ortaya çıkacaktır. Çalıştığım süre boyunca söz konusu maden ocağında herhangi bir anormallik görmedim. Görseydim de, özellikle olay günü hiç kimseyi ocağa sokmazdım. Bizzat onları kurtarmak için kendim girdim. Üzerime düşen her türlü tertibatı aldığım gibi birçok insanın da sağ olarak kurtarılmalarına yardımcı oldum" dedi. Yaşam odası Çelik, ifadesinde, yaşam odasının olup olmadığıyla ilgili soruya, "S panosunun yukarısında 340 doğrusu diye tabir ettiğimiz yerüstüne bağlantı ocak içinden hariç ve temiz havanın olduğu yer üstüne 300 metre sonra çıkabilecek bir kaçış yolumuz mevcuttur. Bu yaşam odasından daha öncelikli ve faydalı bir yerdir. A panosunda da yaşam odasının yapılması konusunda çalışmalara başlanmıştı" dedi. Mağdur avukatı reddedildi Mağdurlar adına sorgulamaya müdahil olmak isteyen Avukat Başak Yeşil’in bu talebi reddedildi. Gerekçe olarak bu talebin yapıldığı esnada sorgulamanın başlamış olması ve sorgu sırasında mağdur avukatının herhangi bir söz hakkı olmaması gösterildi.

Rusya’da Web Siteleri İncelemeyemi alıyor?

Yeni internet yasası ve ardından gelen Twitter, YouTube yasaklarıyla internet sansürünü tadan Türkiye, bu anlamda tek sansür politikası uygulayan ülke değil. Nitekim Putin yönetimindeki Rusya da internet kontrolünü hükümetin eline verecek yeni bir düzenleme yapma hazırlığı içinde. Putin hükümetinin bu planları içinde internetin kontrolünü geliştiricilerin, mühendislerin ve ağ yöneticilerinin elinden alıp kendi hakimiyeti altına almak varken yeni geçen yasadan sansürün boyutlarının daha korkutucu olduğu ortaya çıkıyor. Wall Street Journal Türkiye‘nin haberine göre bu yasa 3 bin veya daha fazla günlük ziyaretçileri olan blog ve sosyal medya kullanıcılarının devlete kaydolmaları zorunluluğu getiriyor. Üstelik Putin’in amacı sadece Rusya’daki interneti değil internet sitelerinin tüm dünyadan erişimini kontrol edebilmek. Diğer bir deyişle Rusların sadece Rusya içinde yaptığı internet gezintilerini sınırlamakla kalmak istemeyen Putin, bunları global olarak da kontrol altına almak istiyor. Bunda Putin’in önünü açan ise Obama hükümeti. Mart ayında geçen “İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu” ve küresel internetin dosya isimleri ve adreslerinin kök bölgesi üzerindeki kontrolünden vazgeçmeyi açıklaması Rus hükümetine bu özgürlüğü vermiş durumda. Bu anlaşmayla ABD’nin internet kontrolü üzerinde bitmiş olması Putin’e fırsat vermiş gibi gözükse de Kongre’de yapılacak bir yasa önerisiyle ABD’nin internet kontrolünden vazgeçmesi engellenebileceği söylenirken bu Putin hükümetini sadece kendi ülkesinde sansür uygulayabilmeyle sınırlayacağa benziyor. Ancak tam tersi durumda Putin diğer herkesin internetini sansürleme fırsatını da kaçırmayabilir.

Gol Düellosu Arsenal - Chelsea

Arsenal Kadın takımı uzatmalara giden karşılaşmada Chelsea'yi 5-3 mağlup ederek FA Women's Cup'ta finale yükselmeyi başardı. Kelly Smith'in penaltı kaçırdığı ilk yarı 0-0 sona ererken 69. dakikada Ji So-Yun ile ev sahibi takım öne geçti. Ancak bir dakika sonra bu kez Kelly Smith ağları bularak skora dengeyi getirdi. Yuki Ogimi bitime beş dakika kala Chelsea'yi bir kez daha öne geçirdi. Ama şaka gibi bir şekilde Kelly Smith yine bir dakika sonra skoru eşitledi. Uzatmaların üçüncü dakikasında Danielle Carter ile maçta ilk kez öne geçen Arsenal, 99. dakikada Shinobu Ohno ile farkı ikiye çıkardı. 104. dakikada Eniola Aluko farkı bire indiren golü attı. 109. dakikada ise Casey Stoney maçın sonucunu belirledi. Arsenal daha önce 12 kez kazandığı kupada, finalde 1 Temmuz'da Everton ile karşı karşıya gelecek.

20 Mayıs 2014 Salı

Tokat attığı iddiasına yalanlama

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Soma ziyareti sırasında markette kendisine tokat attığını söyleyen Taner Kuruca, ifadesini değiştirdi. Kurucu, bugün katıldığı bir televizyon programında "Marketin girişinde sayın başbakanımızın aslında beni korumalardan korumak için uzandığını fark etmedim. O esnada ben oradan bir tokat atıldığını zannettim ki o tokadı atan başbakanımız değil, korumasıymış" dedi. Manisa Medya TV'ye açıklamalarda bulunan Kuruca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Soma ziyaretinin ardından canlı yayında kendisine bir görüntü izletildiğini belirterek, şöyle konuştu: "Marketin girişinde sayın başbakanımızın aslında beni korumalardan korumak için uzandığını fark etmedim. O esnada ben oradan bir tokat atıldığını zannettim ki o tokadı atan başbakanımız değil, korumasıymış. Onu daha sonra fark ettim. Daha sonra içeriden çekilen görüntüden teşhis ettim, olayı çözdüm ve üzüldüm keşke açıklamamda 'başbakanımız tokat attı' demeseydim diye. Çünkü burada maalesef psikolojik bir baskı altında kalmıştım, onun haricinde korumalar müdahale etti, korumalar başbakanımız korumak adına ki kim olsa bunu yapar. Ben de bir koruma olsaydım aynı şekilde davranırdım, bana verilen görevi yerine getirmek adına. Nitekim ben ağır darbe almadan çıktım oradan, benden sonra markette neler olduğunu bilmiyorum. Ama başbakanın bana yüz yüze geldiğinde küfür veyahut bana hakaret içeren bir söz söylediğini görmedim, duymadım bile zaten arbede vardı" Kuruca, orada Başbakan Erdoğan'a karşı provokatif bir eylem yapılmaya çalışıldığını belirterek, "Sözler üzerinden montaj yapılmaya çalışıldığına inanıyorum. Ben sayın başbakanımızın bana karşı kesinlikle hakaret içerici bir söz söyleyeceğine inanmıyorum" diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini korumak için sarıldığını kaydeden Kuruca, "Bana vurmamış, ben katakulliye geldim. O görüntüler ertesi gün sosyal medyada izletildikten sonra böyle bir şeyin olmadığını görünce gazete beni başbakan aleyhine konuşturmak istedi ama ben prim vermedim" dedi. Kuruca, özel bir televizyon kanalı muhabirine olayları anlattığını hatırlatarak, "Adam 'başbakan sana vurmuş' deyince 'Allah Allah vurmuş galiba...' dedim kendi kendime" şeklinde konuştu. Sözcü gazetesinin iddia ettiği şekilde Başbakan Erdoğan'ın kendisine küfür etmediğini kaydeden Kuruca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine vurmadığını söyledi. Ayrıca Erdoğan'dan özür dilediğini bildirdi.

Yeni HP Android Tablet

Yeni HP Android tablet ile alakalı olarak baktığımızda haberler ciddi anlamda gündemi meşgul ediyordu. Zaman içerisinde bu anlamda pek paylaşımımız olmamıştı çünkü haberlerin netleşmesini ve cihazın ne anlamda özellikleri olduğunu da merak ile bekliyorduk diyebiliriz. Nitekim EVLEAKS, bu konu ile alakalı olarak araştırmalarını tamamlamış ve internet üzerinde yeni cihazın görsellerini sunmuş. Uzaktan baktığımız zaman bir çeşit Note tarzı telefon tipini anımsatan kasa yapısı ile dikkatleri çekse de özellikleri ile ciddi anlamda herkesin ilgisini çekecek gibi görünüyor. Zaman içerisinde ürünün teknik özelliklerinin de en hızlı şekli ile basına gönderileceğinden şüphemiz yok. Kasa yapısı açısından son derece önemli değişiklikler göze çarpıyor ve stabil sürümden çok daha farklı bir ürün olacak.

Annelerin Çocuklarıyla Evde Oynayabileceği En Güzel Oyunlar

Çocukların evde oynayabileceği eğlenceli ve keyifli oyun önerileri ile hem çocuklarınız hemde siz güzel vakit geçirebileceksiniz. Sünger Yarışı Her çocuk kendine bir eş bulur. Biri elinde bardakla bir çizginin arkasına geçer. Diğer çocuk ise eline bir sünger alır, karşısında duran bir küvete koşar, süngeri içine batırır ve süngerin suyu emmesini sağlar. Sonra çocuklar ellerindeki süngerdeki suyu bardağa boşaltır. Bardağı ilk dolan ekip kazanır. Tam İsabet İki çocuk diğer arkadaşlarını sünger topuyla vurmaya çalışır. Vurulan çocuk vuran çocuğun kendisi vurulana kadar yere oturmalıdır. Kendisi vurulduğunda bütün “kurbanları” ayağa kalkıp oynamaya devam edebilir.Çocuklardan biri topu havada yakalarsa atan çocuk yere oturmalıdır. Tuz ve Şeker Bir çocuk kaptan olur; diğerleri de belirli bir mesafede karşısına geçer. Kaptan yavaşça kendi etrafına döner ve bir “şeker” bir de “tuz” diye bağırır. Şeker derken diğer çocuklar kaptana yaklaşabilir, tuz deyince de durmaları gerekir. Buna rağmen harekete devam edenler ise başlangıç noktasına geri döner. Kaptana ilk yaklaşan kazanır. Gölge Koşusu Bir çocuk avcı diğerleri ise avlanan tavşanlardır. Avcı tavşanın gölgesine bastığında tavşan yakalanmış olur. Sonra roller değişir. Tavşanların gölgeleri örneğin bir ağacın gölgesiyle kaplandığında yakalanan tavşan serbest bırakılır. Ancak tavşanlar sürekli olarak saklanamaz. Avcı “Bir, iki, üç hadi koş” dediğinde bütün tavşanlar koşmak zorunda kalır.

OLIVIA PALERMO SAÇ MODELLERİ

Olivia Palermo hepimizi kendine hayran bırakan stiliyle, tartışmasız günümüzün moda ikonlarından biri... Başarılı stilinin yanı sıra güzelliğiyle dikkat çeken saçları da sık sık gündem konusu olabiliyor. Olivia Palermo'nun gür ve sağlıklı saçları, hem rengi hem de birbirinden güzel modelleri ile bizleri kendine hayran bırakıyor. Olivia Palermo'nun saç modellerine göz atmaya ve saçlarını şekillendirirken kullandığı yöntemlere göz atmaya ne dersiniz? Her zaman gür ve hacimli saçlar Olivia Palermo'nun kuaförü Andre Davis, saçlara hacim kazandırmanın önemini vurguluyor. Olivia Palermo'nun saçlarını hazırlarken fön yardımıyla saç diplerine mutlaka hacim kazandırıyor. Ortadan ikiye ayrılmış saçlar Olivia Palermo'nun adeta imzası haline getirdiği ortadan ikiye ayırdığı saçları... Kuaförü Olivia Palermo'nun yüz şekline en uygun model olduğu için sık sık ortadan ikiye ayırdığını söylüyor. Kuaförü, Palermo'nun saç diplerine köpük uyguluyor ve ikiye ayırıyor. Stil ikonu saçlarında değişiklik sevdiği için bazen düz bazen de yumuşak dalgaları tercih ediyor. At kuyruğu Olivia Palermo fazla çaba gösterilmemiş gibi duran ancak oldukça güzel görünen at kuyruğu saç modellerini de tercih ediyor. Dalga ile hareketlendirilmiş saçlarını bir lastikle arkadan tutturuyor. Topuz Gevşek bir şekilde toplanan saçları önce at kuyruğu yapılıyor. Sonrasında at kuyruğu saç, kendi etrafından döndürülerek tel tokalarla sabitleniyor. Olivia Palermo'nun saç bakımı Olivia Palermo'nun saçlarına haftada bir kere bakım maskesi yapılıyor. Saçları çok çabuk uzayan Palermo kuaförünü 3 haftada bir boya için ziyaret ediyor. Olivia Palermo'nun kuaförü saçı her gün yıkamanın da gereksiz olduğunu belirtiyor. Palermo'nun yaptığı gibi, bazı günleri kuru şampuanla geçirmek saçın dinlenmesini ve nem oranının korunmasını sağlıyor.

Hızlı göbek eriten şok diyet listesi

3 hafta da istenmeyen göbek yağlarından kurtulmak mümkün. Sadece yapılacak tek şey 3 hafta boyunca b u diyete düzenli uymaktır. Mekik Sabah ve akşam karın acıyana kadar bu hareketi 50 kez yapmak gerekir. Bu hareket yağların kolayca yanmasını sağlar Sopalı hareket Bir sopayı enseye alarak 2 el geçirilir. Bu hareketi hızlı, sağa sola kalçadan yukarı döndürülerek birkaç dakika kadaryapılmalıdır. Bu hareket de karnın yan taraflarında ki yağların yanmasını sağlar. GÜNLÜK TÜKETİLECEKLER İlk olarak kalkar kalkmaz ballı limonlu su tüketilecek. 35 dakika kadar sabah sporu yapılmalıve yürümelidir. Çok fazla ter akıtılmalı ve 20 dakika kadar farklı spor yapılmalıdır. Duş alınmalı ve göbek bölgesi sert bir şekilde sürülmelidir. Biberiye yağı, susam ve ya kekik yağından biri ile göbek bölgesine 5 dakika kadar masaj yapılmalıdır. Kahvaltı 1 orta boy yeşil elma ve 1 orta boy şeftali Ara 1 kibrit kutusu kadar dil peyniri Öğle Derisiz 1 porsiyon kadar ızgara tavuk ve rokalı bol salata Ara 3 ve ya 4 adet yulaflı bisküvi Ara 1 orta boy yeşil elma Akşam Az yağlı 4 ve ya 5 kaşık kadar zeytinyağlı fasulye, mevsim salatası ve küçük bir dilim ekmek Gece Şekersiz ve tarçınlı ılık süt, rezene çayı (3 fincan) yeşil çay Yasaklar Kola ve şekerli içecekler, derili et türleri ve tereyağı, kaymak türleri, alkol, sigara, cips, çerez, beyaz un, çok uyumak, çikolata, şeker, doğum kontrol hapları bu diyeti uygularkenyapılmaması gereken kurallardır. Zayıflatıcı Çay Zayıflatıcı çaylar içerken içine tatlandırıcılar katılmamalı ve ince bir dilim limon ile tüketilmelidir. Yemeklerden sonra da içilebilir ve akşam yemeği erken yenilmelidir. Sabah erken kalkınca metabolizma hızlanır ve yağlar çabuk yakılır.

Stresi azaltmak için kahkaha atın

Kahkaha atmak insan sağlığına iyi geliyor. Kahkahanın fizyolojik etkilerini inceleyen bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, kahkaha stresin aksine hareket ederek stres hormonu kortizol seviyesini azaltıyor. Bu da insan sağlığına iyi geliyor… Kahkahanın oluşumu, onun olumlu etkilerini araştırmayı zorlaştırıyor. Ortalama bir kahkaha, 4 saliselik bir ses patlamasından oluşuyor. Bu ses patlamaları bir saniyenin beşte biri oranındaki aralıklarla tekrar ediliyor. Ses patlamalarının sayısı kahkahanın derecesine bağlı ve içten bir kahkaha bir süre daha devam edebiliyor. Fakat kahkaha yine de kısa süreli bir özelliğe sahip. ABD’deki Maryland Üniversitesi kahkaha araştırmaları uzmanı Robert Provine, kahkahanın neden ilk bakışta daha çok yorucu bir hareket gibi göründüğünü şöyle açıklıyor: “Eğer gülen birinin fizyolojik profiline bakarsanız aslında bunun stresle bağdaşlaştırılabilecek özellikleri olduğunu görürsünüz. Örneğin ‘ha ha ha’ derken, gülüyorsunuz, nefesinizi tutuyorsunuz, kan basıncınız artıyor ve kalp atışlarınız hızlanıyor, vücudun farklı bölgelerini zorluyorsunuz.” Vücuttaki etkileri ölçüldü Vücuttaki olumlu etkileri ise kahkaha sırasında değil sonrasında ölçülüyor. Maryland Üniversitesi’nden kardiyolog Michael Miller, kahkahanın kan damarları üzerindeki etkilerini araştırıyor. Daha önceki çalışmalar, stres ve öfkenin, damarların iç kısmının daralmasına yol açtığını gösterdi. Miller ise zihinsel stresin damarların daralmasına yol açıp açmadığını ve kahkahayla onları rahatlatabilecek bir yol olup olmadığını merak ederek araştırmalar yapmış. Araştırmacı, damarların iç tabakasının esnekliğinin ölçülmesini sağlayan yöntemi şöyle açıklıyor: “Tansiyon aletini kolun üst kısmına koyuyoruz. Aletin basıncını normal tansiyon seviyesinden 50 puan kadar yükseğe ayarlıyoruz. Bu, kan damarlarının daralmasına yol açıyor. Beş dakika böyle tutup ardından tansiyon aletini çıkarıyoruz. Çıkardıktan sonra geçen bir dakika boyunca damar iç tabakasının sağlık durumu hakkında değerlendirme yapıyoruz.” Deney nasıl yapıldı? Bu deneye sağlıklı, sigara kullanmayan 20 gönüllü katıldı. Deney sırasında bazı filmlerden sahneler izlediler. İlk önce Steven Spielberg’in 2’inci Dünya Savaşı sırasında geçen Er Ryan’ı Kurtarmak adlı filmi gösterildi. Filmin açılış sahnesinde, Normandiya kıyılarında ölmek üzere olan askerler kanlı yakın plan görüntüleriyle görülüyor ve buna kasvetli bir müzik eşlik ediyor. Deneklere 48 saat sonra ise izlerken kahkahalar atabilecekleri komedi filmleri gösterildi. Bütün katılımcılar “Er Ryan’ı Kurtarmak” adlı filmi stresli buldu. Buna ek olarak damarlarında da daralma gözlendi. Ancak komedi filmlerini izledikten sonra damarlar tekrar genişledi. Müziğin etkisi de araştırıldı Miller daha sonra kahkaha yerine müziğin damarlar üzerindeki etkisini araştırdı. Neredeyse bütün katılımcılar “Heavy Metal” ve “Rap” müziğini nahoş olarak tanımladı. Tahmin edilebileceği gibi damarlarda da daralma oldu. Denekleri mutlu bir ruh haline sokmak için en sevdikleri müzik türünü laboratuara getirmeleri istendi. Ve çoğu “Country” müziği tercih etti. Müzik ve kahkaha deneylerinin sonuçları karşılaştırıldığında şu durum ortaya çıktı; iyi bir kahkaha, en sevilen müziği dinlemek kadar güçlü bir etkiye sahip. İkisi de damarları rahatlatıyor.

Kendini Savunmak İçin Haklarını Bilmen Gerekir

2 yaşında devletin bir kurumuna elektrik teknisyeni olarak atanmıştım . O sıralar çok genç olduğum için iyiyi ,kötüyü ve kurnazı ayırt edemiyordum. O yüzdende üzerime gelebilecek belaları hiç bilemiyordum.. Kısacası anasının kuzusu bir adamdım. Bu durum başıma o kadar bela açıyordu ki tahmin bile edemezsiniz.. Yaşanan olay: Teknisyen kadrosu benim zamanımda yeni açılmıştı. İlk kadro alanlardan biri de bendim. O yüzden yanında çalıştığım arkadaşlarıma bir türlü bu kadronun yeni açıldığını anlatamıyordum. Bu durum beni fazlasıyla rahatsız ediyordu.Mantık olarak düşünürsek bir meslek yapıyorsunuz . Ve kimse o mesleğin kriterlerini bilmiyor. Bazen bir hizmetçi gibi bazen bir çaycı gibi davranabiliyorlardı. Hiç bir şey diyemeden verilen işleri yapıyordum. Neden yapıyordum bilmiyorum. Ama sanırım benim pozisyonumda bir iş yok diye boş durmamak adına başkalarının işlerini yapıyordum. Kpss'den 90 küsür puan al. Güzel bir yere atan ardından başkasının işini yap. Ağrıma gidiyordu ne yalan söyleyeyim. Ama kazandığım paranın hakkını vermemin gerektiğini de içimden düşünüyordum. O yüzden bana ait olmayan ayak işlerini bir süre yapmak zorunda kaldım. Karlı bir şubat günü yine bir kağıt götürme işi çıkmıştı.Apar topar kar kış demeden kağıdı ilgili yere ulaştırdım. O sırada ayakkabım su aldığı için ayakkabıcıya gidip yeni bir ayakkabı almak için gitmiştim. Tabi işe de 5 dakika kadar geç kalmıştım. İş yerine geldim. Bir teşekkür beklerken Bayan sekreterin bana yüksek sesle bağırmasıyla karşı karşıya geldim. Sanırım sürekli işlerini yaptığım için kendisi için çalışan bir köle zannediyordu. Bense hiç söylenenlere aldırış etmeden dediklerini hazmetmeye çalışıyordum..Bağırma sebebine gelince 5 dakika geç kalmıştım . O yüzden bana bir sürü bağırmıştı. Tabi delikanlısın tüm söylenenler ağrına gidiyor. Ama ne yapacaksın. Susup içimize atıyorduk.Yani ayakkabım su geçirdi ondan geç kaldım bile diyememiştim. Tam o esnada şube müdürü seslerden rahatsız olarak durumu kontrol için odasından çıkmıştı. O sıra beni azarlayan memuru dikkatle izleyen çalışanlar bir anda işlerine dönmüştü. Bu esnada hızlıca Müdür geldi . Ve bayan memura "Bu ne gürültü ? Bir şey mi oldu ?" dedi.Bayan memurda "Müdürüm bu arkadaş görevini geç yaptı.O yüzden bağırıyorum" dedi. O anı hiç unutmam müdür gülerek memura "Hanım efendi senin rütben Harun beyin rütbesinden düşük senin ona getir götür işleri yaptırma gibi bir lüksün yok. Hatta şu anda bağırdığın için hakkınızda işlem yapabilir ."dedi. Bayan memur kafasını öne eğerek .İstemeyerek de olsa benden özür diledi. Ama ben o kadar baskıya maruz kalmıştım ki ne özrü. O kurumdan ayrılmak bile istiyordum.. Bu olaydan sonra müdürün beni odasına davet etti. Oturup bir bardak çay içtik.Ben müdüre bana göre bir işin olup olmadığını soruyordum. Oda ısrarla senin istediğin işler hep dolu biraz daha burada misafirimiz olacaksın . Diyordu. Sonuç olarak ben 2 yıl kadar misafir olarak kaldım.. Haklarımı bilmediğim için sürekli ezildiğim yer . Haklarımı öğrendikten sonra adeta güzel bir iş yeri haline gelmişti. Özetle burada haklarını bilmeyen insanların boş yere ezildiği anlatmak istedi Babam . . Konu nereden çıktı bilmiyorum ama önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Herkese iyi günler diliyorum. Kalın sağlıcakla.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

O madenden yeni görüntüler çıktı

Manisa'nın Soma ilçesinde 301 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağında 911 Arama Kurtarma Derneği ekiplerinin kurtarma çalışmaları sırasında çekilmiş görüntüler ortaya çıktı. Soma'da 301 madencinin hayatını kaybettiği maden ocağında arama kurtarma faaliyetleri sırasında çekilen görüntüler ortaya çıktı. Son işçinin cansız bedeni çıkarıldıktan sonra içeride yeni bir yangının çıkmaması için iki ana hava tahliyesi tuğlalarla örülerek kapatılan maden ocağındaki arama kurtarma çalışmalarına katılan merkezi Bandırma'da bulunan 911 Arama Kurtarma Derneği, çekilen görüntüleri paylaştı. Görüntülerde arama kurtarma çalışmalarını yürüten diğer ekiplere malzeme yardımı yapıldığı görülüyor. Dernek üyeleri içeride kalan işçileri ararken, arama kurtarma faaliyetlerinde bulunan diğer ekiplere de su götürüyor. Görüntülerde işçilerin zor şartlar altında kurtarılmaya çalışıldığı görülüyor. Arama kurtarma çalışmalarının sonlandırılmasının ardından sağlık ekipleri, UMKE ve itfaiye ekipleri ile Kızılay görevlileri dün gece bölgeden ayrılmış, maden ocağının bulunduğu alana geçiş kapatılmıştı. Madende yeni bir yangının çıkmaması için madenin iki ana hava tahliyesi tuğlalarla örülerek kapatılmıştı.

Peki ya Kişisel Gerileyiş Kitap Okumuşsanız

İş hayatı, kişisel gelişim, iletişim, satış, pazarlama vb. konularda yazılmış kitapları okumayı seviyorum. Bazen bir bekleme salonunda busıness dergi veya gazetelerin ekonomi sayfaları. Bu konuda yazılmış yüzlerce blog ve web sayfaları. Güzel, evet! ilgi duyana bolca alternatif. Peki bunların zarar noktasına gelenlerini nasıl eleyeceğiz? Özellikle kişisel gelişim kitaplarına dikkat! Hatta “kişisel gelişim” cümlesine dikkat edelim. Ne demek kişisel gelişim? Evet, basit anlamıyla herhangi bir konuda bildiklerimizi güçlendirmek veya yeteneklerimizi güçlendirmek, gelişmek. Mevcut durumdan daha iyi bir duruma gelmek. Peki ama hangi KONUda? İşte benim için kilit nokta burası. Hangi konuda gelişim? Gelişimin bir konusu olmalı. Düşünsenize elinizde 200 sayfalık bir kitap var ve sizi HERRR konuda geliştiriyor. Mümkün mü? Ama dikkat edin kişisel gelişim kitaplarının çoğuna: hangi konuda sizi geliştirmek istediğini net ifade edemez. Klişeleri vardır. Zincirlerinizi kırıp daha başarılı olacaksınız, fark yaratacaksınız, en iyisi olacaksınız, harika hissedeceksiniz bla bla bla… Koyun kitabı yerine. Raflarda tozlanmaya devam etsin. Size hiçbir faydası olmayacak 200 sayfa için göz yormayın. Aksine toz pembe hayallerle süslü bu kitaplar bizi aç gözlü okuyuculara dönüştürmesin. Daha çok kazannn, sen başarırsın, harikasın, inanırsan yaparsın çünkü sen en iyisisin… Gördünüz mü? Sizi tanımayan biri tarafından yeterince pohpohlandınız. Hoşumuza gidiyor ve okumaya devam ediyoruz belki. Ne yalan söyleyeyim ben de çok okudum bu tür kitapları. Bendeki etkisi işte bu makale:) Benim tavsiyem herhangi bir konuda kendinizi geliştirmek istediğinizde öncelikle konuyu netleştirmeniz olacak. İngilizcenizi mi geliştireceksiniz? İletişim becerilerinizi mi? Okuma hızınızı mı? Mizahi çerçevenizi mi genişleteceksiniz? Konu ne? Mesela süslü bir kitap ismi bulalım. Kitabımızın adı “En iyi iletişimi siz kurun” olsun. Yine egoya ufak bir dokunuş olsa da zararlı değil. Size hangi konuda gelişim vaat ettiği açık ve net. Bir de genel isimler/konular vardır. -En iyisi olun! -Fark yaratın -Kendini herkesten yukarı taşı -vb… Bu tür kitapları alırken iyi seçmek gerekir. Kurcalamak ve yazarın önceki kitaplarını da referans olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü quantumcu diye geçinen birçok başarısız başarılılar bu tür kitaplardan gelir elde ediyor. Kendileri aktif bir iş hayatına sahip olmadan, çeşitli başarılara imza atmadan okuduğu kitapları, katıldığı seminerleri harmanlayarak bunları yazabiliyor.Bize ustalığı öğretmek isteyen çıraklar kişisel gerileyişin simgesinden başka birşey olamaz. Bu yüzden kişisel gerileyiş kitaplarına HAYIR!

Kaş Kontürü Nasıl Yapılmalıdır?

Yüzün hatlarını belirlemede kaş şekli oldukça önemlidir. Sadece kaş şekli ile bakışların verdiği anlamı bile değiştirmek mümkün. Bu yüzden yüz hatlarınıza uygun, istediğiniz etkiyi yaratan kaş şekline karar vermek önem taşıyor. Keskin hatlara sahip kaş modelleri, yüz şeklini daha da ön plana çıkarabiliyor. Yuvarlak hatlara sahip kaş modellerini ise daha çok dikkat çekmekten hoşlanayan kişiler tercih ediyor. Yüz şekline uygun, doğru kaş şeklinin ise bir formülü mevcut. Üç aşamada sizin için doğru hatları taşıyan kaş modeline sahip olabilirsiniz. 1. Aşama Burnumuzun bir yanından kaşımızın başlangıç noktasına dik bir çizgi çekiyoruz. Bu bölge bizim için doğru kaş başlangıcını belirtiyor. 2. Aşama Bu aşama, kaşa şekil verilirken en çok hata yapılan aşamayı oluşturuyor. Bu aşamada kaşın kavis verilmesi gereken noktasını belirliyoruz. Doğru yapılan kavis, kaş şeklinin çok daha hoş görünmesini sağlıyor. Bu noktanın belirlenmesi için burnumuzun aynı noktasından başlayan ve göz bebeğimizin ortasından geçen bir doğru çiziyoruz. 3. Aşama Bu aşamada ise kaşımız için doğru bitiş noktasını belirliyoruz. Burnumuzun aynı noktasndan göz şeklimizin bittiği noktayı kesecek şekilde bir doğru çiziyoruz. Bu doğrunun kaşımızı kestiği nokta, bizim yüz şeklimiz için doğru noktadır. Kaş şeklimizi belirledikten sonra dilerken daha net bir görünüm elde etmek için kaş kontürü yapabiliriz. Bunun için kaş kalemi ya da fırçaya ihtiyacımız olacak. Renk seçimi olarak ise saç rengimize uygn bir ton seçersek uyum yakalayabiliriz. Kaşların dikkat çekmesini arzu edenler ise saç tonundan daha koyu bir rek ile vurgu yapabilirler. Kaş diplerinden başlayarak kalemi hafif dokunuşlarla kaş boyunca gezdirerek kaş kontürü işlemini tamamlayabiliriz.

18 Mayıs 2014 Pazar

Facebook İlk Çeyrek Performans Raporu

Birçok şirketin yılda 4 kez yayınladığı şirket performans raporları yayınlanmaya başladı. Elbette beklentilerin de bu yönde olduğu gibi Facebook yine yükselişte görünüyor. Mark Zuckerburg, Facebook’un bu başarısını ve giderek değerinin artmasını mobile yaptıkları yatırımlara bağlıyor çünkü Facebook’un 1 milyondan fazla aktif mobil kullanıcısı bulunuyor. Sabit teknoloji aletleri yerine iPad’ler ve özellikle akıllı telefonlar pazar hakimiyetinde giderek artış gösteriyor öyle ki bir firmanın mobil uygulaması yoksa artık pazarda şansı olduğu bile düşünülmüyor. Yılın ilk üç ayında 2.5 milyar dolar gelir elde eden şirket, 2013′ün ilk çeyreğinden bu yana mali performansını %%72 oranında artırmış oldu. Facebook’un reklam geliri ise yıldan yıla %%82 oranında artarak 2.27 milyar dolara yükseldi. Aşağıda Facebook kullanıcı raporunu görebilirsiniz; facebook21-590x396 Facebook büyük bir reklam şirketi ve eskiye göre reklam gelirlerinin %%59′u mobil aygıtlardan sağlanıyor bu da mobil optimizasyonu ve yatırımlarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Facebook’un toplam kullanıcı sayısı ise %%4′lük bir artışla artık 1.23 milyar. 1 milyar barajını aştıktan sonra da büyümesini devam ettiren sosyal ağı günde 757 milyon kullanıcı ziyaret ediyor. Bu rakamda mobil kullanıcıların payı ise 556 milyon. Şirketin çeyrek sonuçlarıyla birlikte paylaştığı bir diğer haber ise finans müdürü David Ebersman’ın görevi bırakıyor oluşu. 5 yıldır Facebook’un finans bölümünün başındaki isim olan Ebersman 1 Haziran itibarıyla görevini şirketin başkan yardımcılarından David Wehner’e bırakacak, ancak Zuckerburg’ün uzun yıllar CEO olarak devam edeceği düşünülüyor.

Redhack, Soma Belediyesi'nin sitesini hackledi

Soma'da yaşananların ardından Soma Belediyesi'nin duyarsızlığını gözardı etmeyen Redhack cezayı kesti.Soma ilçesinin belediyeye ait websitesinde herhangi bir yas ilan etmemesi üzerine Redhack siteyi hackledi. Sitenin hacklendiğini Twitter’dan "Soma Belediyesi http://soma.bel.tr/ "yas ilan edilmedigine" dikkat cekmek icin @KizilGercek hacklemistir." notu ile duyuran Redhack, siteye de “iş kazası değil, cinayet” notunu da düşmeyi ihmal etmedi.

İşsiz insanlara söylenmemesi gereken 10 şey

Her insan hayatının belli bir döneminde işsizlik sıkıntısı çekmiştir. Kimisinin kısa sürer kimisinin bunalım yaratacak kadar uzun. İşsizlik bunalımına girmiş birine verilecek tepki onu daha büyük bunalımlara sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. İşte işsizleri depresyona biraz daha yaklaştıran o cümleler. 1- Her yere başvurdun mu ki? Emin olun siz bu soruyu sorana kadar kesinlikle aklına gelmemiştir. 1- Her yere başvurdun mu ki? 2- Bence sen yeterince çabalamıyorsun. Her konuda bir fikri olan insanlar elbette sizin iç dünyanız hakkında fikir yürütmekten geri kalmazlar Pooof 3- Keşke başka bir bölüm okusaydın Bu saatten sonra bu cümlenin insanı çıldırtmaktan başka ne yararı olabilir. ? 4-Sana iş buldum. kehkehkeh Evet. Gerçekten bu dönemde böyle şakalara çok ihtiyaç oluyor . Çok komik 5- Bari evlen de bi düzenin olsun Alakası asla çözülemeyecek bir cümle. Tabii 6- Bence seninki iş beğenmemezlik Karşısındaki insanı kendinden daha iyi tanıdığını düşünenlerin kurduğu çok bilmiş cümle. !!! 7-Ben görüyorum her yerde harıl harıl eleman aranıyor. Yav he he! 8-Keşke son işinden ayrılmasaydın Emin olun ki işsiz insan bütün bunları enine boyuna düşünmemiştir. Kesinlikle böyle detayları sık sık hatırlatacak biri gerekli 9-Aman boşver çalışıp napıcan Gergin insanı rahatlamaya çalışırken daha da gerginleştirmeye yarayan cümle. 10-Gerçekten hiç mi bulamıyosun? Ve o muhteşem soru tekrar ve tekrar.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Webrazzi Startup’14 programı

14 Mayıs 2014 Çarşamba günü gerçekleşecek olan Webrazzi Startup’14‘e artık 72 saatten kısa bir süre kaldığını söyleyebiliriz. 8 girişimin de sunumlarını izleyebileceğiniz Webrazzi Startup’14′te, Türkiye internet ekosisteminin önemli yatırımcıları ve girişimcileri sahnede olacak. startup13_1 Webrazzi Startup’14′te yer alacak yeni konuşmacılarımız, Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, Monitera kurucu ortağı Harun Pekşen, Gamester kurucu ortağı Onur Karcı ve Edefter.com kurucu ortağı ve CEO’su Sean Yu oldular. Tüm konuşmacılarımıza ve programın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Hatırlatmakta fayda var, etkinliğe kısa bir süre kaldı ve ugün indirimli kayıt olmak için son gün. Halen kayıt olmadıysanız buradan hemen kaydınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Bir blog yazarken nelere dikkat etmeli

Günümüzde blog/günce yazan milyonlarca insan var. Üstelik bunların bir kısmı uzun süredir yazıyor ve bu işi ciddi anlamda bir gazeteci titizliğiyle de yapanlar var. Bloglar yıllar önce hayatımıza girdiğinde, her yeniliğe karşı alınan tavır gibi "ne işe yarayacak" tarzından yaklaşımlar da olmuştu. Ancak geçen yıllar boyunca gördük ki bloglar hayatımıza bir da hiç çıkmamak üzere girdi. Üstelik belirli uzmanlık alanına göre kategorize edilmiş bloglar, birer bilgi kaynağı haline dönüştü. Her gün yüzlerce insan ilk blog yazmaya başlarken neyi nasıl yapacağını pek bilmeden bu işe başlıyor. Elbette internet üzerinde binlerce kaynak makale, açıklama, görsel ve video bulmak mümkün. Ancak ben yine de elimden geldiğince kendi yaşadıklarımdan da örnekleyerek anlatmaya çalışacağım. Bu ipuçları sadece ilk kez blog yazacak olanlar için değil, aynı zamanda mevcut blogunu geliştirmeye çalışanların da işlerine yarayacaktır. Aslında benzer şeyler web siteleri için de geçerlidir, ancak günümüzde bir çok web sitesi (özellikle kurumsal olanlar) profesyoneller tarafından tasarlanıp programlanıyor. Bir çok web sitesinin bloglardan farklı olarak yönetim panellerinin esnek programlanmamış onların kullanıcılar tarafından kolay yönetilememesi anlamına geliyor. Böyle olunca da profesyonel desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Buradaki anlatımımda bir çok temel konuyu bildiğinizi varsayacağım, yani blog nedir, blog yazarlarına neden blogger denilir, bir blog nasıl açılır gibi konulara değinmeyeceğim. Zaten bu konuları bilmiyorsanız bu yazıyı okumadan önce kesinlikle bir araştırma yapmanız gerekecektir. Konumuza geri dönersek, öncelikle blogların yazılma amaçlarını ve buna göre nasıl geliştirilebileceğini konuşmak gerekir. Yukarıda da değindiğim üzere uzmanlık gerektiren bazı alanlarda bile binlerce blog yayın yapıyor olabilir. Eğer bir blog yazıp yazmamak arasında kalmış iseniz buna en kolay bulmanıza yardımcı olmaya çalışalım. Yazmak, çizmek, paylaşmak sizin için bir tutku mu? Üretiminizi, bilgi ve deneyimlerinizi paylaşma ihtiyacı duyuyor musunuz? Herhangi bir konuda uzman mısınız? Uzmanı olduğunuz konuda, internette yeterli ve/veya doğru bilgi kaynağı bulamıyor musunuz? Belli bir okuyucu kitlesine ulaşma çabanız mı var? Herhangi bir konuda özgün içerik oluşturabilir misiniz? Yukarıdaki soruların en azından bir iki tanesine EVET yanıtı veriyorsanız kesinlikle blog yazmalısınız diyebilirim. Diyelim ki bir blog yazmaya karar verdiniz, o halde şimdi de ne tür blog yazacağınız konusunu netleştirelim. Aklınıza gelebilecek hemen hemen her konuda blog yazılıyor. Dolayısıyla bir blog yazmak için illa ki bir uzmanlık deneyiminiz olması gerekmiyor. Örneğin yeni doğmuş çocuklarını yetiştirirken yaşadığı deneyimleri paylaşan anneler var. Alışveriş sırasında yaşadıklarından yola çıkarak Alışveriş Rehberi yazanlar var. Yemek, gezi, moda, tasarım ve stil üzerine yazan çok sayıda insan var. Bilişim ve Teknoloji, Sosyal Medya, Sinema, Siyaset, Spor, Müzik, Edebiyat, Şiir, Kitap gibi farklı alanlarda da yazan bir çok blogger var. Blogunuzu açtığınız veya zaten bir blogunuz vardı ve artık daha çok ziyaretçi çekmek için bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Bir blog veya web sitesi için ziyaretçi bir nevi müşteridir. Elbette bu onlardan doğrudan veya dolaylı yollardan para kazanacaksınız demek değildir. Kimi bloglar hiçbir ticari beklenti içerisine girmeden yazıldığı gibi, kimi blogların da amaçlarından birisi para kazanmaktır. Bir blogdan para kazanmanın bir çok yolu vardır, ancak amacım onları anlatmak değil. Content is King - İçerik Kraldır Blog yazanlar, yazacaklar ve Sosyal Medya kullananlar için blog kullanım ipuçları, tüyolar, SEO kullanımı Bir blogun ilk vazgeçilmezi "içerik" olarak anılır. Özellikle sosyal medya ve blog uzmanlarının çok kullandığı bir slogan vardır "Content is King / İçerik Kraldır". İçerik önemlidir, ancak içeriği önemli kılan, onu kral yapan özgün olmasıdır. Hele ki bir uzmanlık alanında hazırlanmışsa özgün olma şartı daha çok ön plana çıkar. Aksi durumda başka sitelerden, bloglardan veya birebir kaynak kitaplardan olduğu gibi kopyalanarak alınmış içerikler nedeniyle blogunuz son yılların en popüler arama motoru olan Google tarafından dikkate alınmayabilir. Üretmiş olduğunuz içeriği konuya bağlı görseller ile varsa video ile desteklemek gerekir. Çünkü görsel uyarıcılar hem içeriği destekleyecek, okumayı kolaylaştıracak, hem de okuyucunun zihninde canlandırmasını sağlayacaktır. Ayrıca içerikte kullanılan görseller, arama motorlarının "görsel" arama aşamalarında da blogunuzun bulunmasını ve ziyaret almasını sağlayacaktır. Blog içeriklerinin video, görsel ile desteklenmesi sırasında yapılması gerekenleri ayrıca anlatacağım. Blog ve web sitelerinin içeriklerinin arama motorlarına uyumlu hale getirilmesi, kolayca indekslenmesi ve bu şekilde daha çok ziyaret alarak arama sonuçlarında üst sıralara yerleşmesini sağlayabilirsiniz. Bu konu aslında daha sonra değineceğimiz SEO (Search Engine Optimization / Arama Motoru Optimizasyonu) bölümünde yer alacak. Bu arada aslında optimizasyon da Türkçe olmadığı için (en uygun duruma getirme) ben uyarlama olarak kullanacağım, yani SEO'nun benim dilimde karşılığı Arama Motoruna Uyarlama olarak geçecek.

Bölgesel Zayıflama Teknikleri Nelerdir?

Sizin için yeni bölgesel zayıflama tekniklerini araştırdık. Ameliyatsız, acısız, etkili bir bölgesel zayıflama teknolojisi hakkında uzmanımızdan bilgi aldık. Bu yöntem, sizi işinizden alıkoymadan tek seansta dört cm incelme sağlar. Dünyadaki, tek bir kesik bile olmadan Liposuction'a alternatif olabilen tek sistem Ultrashape'tir. Vücudun özellikle diyetle incelmeyen lokal yağlanmalarında kullanılabilir, ayrıca karın basen bacak kalça popo gibi birçok bölgede uygulanabilir. Konuyla ilgili detayları, Ota Güzellik Merkezi Direktörü Dr. Tülay Akvardar'dan aldık. Nedir? Ses dalgalarıyla bölgesel incelme sağlayan yeni bir yağ azaltma yöntemi. İstenmeyen yağları parçalayan, girişimsiz (ameliyatsız, iğnesiz) odaklanmış ultrason teknolojisini kullanır. Bazen istediğiniz vücut şekline kavuşmak, sağlıklı bir yaşamdan daha fazlasını gerektirir. Özellikle diyet ve sporla inceltilemeyen vücut bölgelerindeki yağ hücrelerini parçalayarak (lipotripsi), bölgeyi yeniden şekillendirir. Nasıl Çalışır? Lipotripsi olarak bilinen bir yağ kırma yöntemi. Deri yüzeyinden gönderilen ses dalgaları, derialtı yağ hücrelerini hedefler ve kan damarı, sinirler gibi çevre dokulara zarar vermeden yağ hücre zarlarını parçalar. Ultrason dalgalarıyla yağ hücrelerini parçalayarak kalıcı olarak yok edici bir özelliğe de sahip. Vücudun Hangi Bölgeleri Tedavi Edilebilir? Daha yoğun olarak karın, bel, basen ve üst-uyluk bölgelerine uygulanır. Uygulaması? Uygulama yaklaşık yarım saat sürer ve ağrısızdır, herhangi bir iğne kullanılmaz, girişimsel bir uygulamada bulunulmaz. İki haftada bir tekrar edilebilir ve genellikle üç seans yeterlidir. Öğlen arası kadar kısa bir zamanda gerçekleştirilen bu yöntem yağ dokusunun kalıcı olarak yok edilmesine yardımcı. İşlemin etkisi 15 gün sonunda görülür. İyileşme Süresi Kısa mı? Uygulama sonrasında 4 gün süresince parçalanan yağların vücuttan tamamen atılması ve vücudun diğer bölgelerine yerleşmemesi için özel bir karbonhidrat ve yağ kısıtlayıcı, sebze ve protein ağırlıklı bir diyet önerilir. Bu, kalori kısıtlayıcı bir diyet değil ve istenildiği kadar protein ve sebze ağırlıklı gıda alınabilir. Uygulama doktor ofisinde yapılabilen rahat, kısa bir işlem ve tedavi sonrası işinize rahatlıkla dönebilirsiniz. Tedavide Ağrı Hissedilir mi? Yürüyerek geldiğiniz ve sonrasında yürüyerek gittiğiniz yani iyileşme süreci olmayan ağrısız ve güvenli bir uygulamadır, anestezi gerektirmez. Ama unutmayın bu bir kilo verme yöntemi değil. Uygulamalar liposuction'da olduğu gibi, şekillendirme yapılacak lokal yağ fazlalıkları olan bölgeye yapılır. İşlem, doktorun muayenesi ve tedavi alanının çizilmesi ile başlar. Tedavi Sonrası Sıkıntı Olur mu? Tek bölgenin işlem süresi yaklaşık 30 dakika. Tedavi biter bitmez günlük rutin işlerinize dönebilirsiniz. Herhangi bir iyileşme süreci yoktur ve takip gerekmez. Ultrashape yaptıranlar işlem sonrası herhangi bir ağrı, rahatsızlık veya yan etki belirtmemişler. Cilt yüzeyi düzgün ve pürüzsüz kalır. Her seans sonrası iki hafta süreyle önerilen diyete ve hafif egzersiz programına uyulması gerekli.

Yemek Haricinde Mikrodalgayla Yapılabilecek 7 Şey

Mikrodalga fırınlar yemek pişirmek haricinde de pek çok işe yarar… İşte mikrodalga fırının işe yaradığı 7 şey! 1. Soğanın sadece baş ve uç kısmını temizledikten sonra 30 sn mikrodalgaya atarsanız gözleriniz yaşarmadan doğrayabilirsiniz. 2. Posta pulunu hasar vermeden çıkarmak için mektuptaki pulun üzerine 1-2 damla su damlatın ve 20 sn mikrodalgaya atın. 3. Mikrodalganın içi kirlendiğinde bir kasenin içerisine su doldurun ve birkaç damla sirke damlatın. 5 dakika mikrodalgaya attığınızda kirlerin kolayca temizlendiğini göreceksiniz. 4. Şekerlenmiş balı mikrodalgada yarı güçte 2 dakika ısıtın. Eski haline geri dönecektir. 5. Limonları 10-20 saniye yüksek güçte mikrodalgaya atarsanız daha sulu ve sıkması kolay hale gelir. 6. Sarımsağı 15 saniye mikrodalgaya koyarsanız kabukları kolayca soyulur. 7. Kurumuş ekmekleri ıslak havluya sarıp 10-15 saniye mikrodalgaya atarsanız yumuşayacaktır.

16 Mayıs 2014 Cuma

Galaxy S5’in Bilinmesi Gerekenleri

Galaxy S5’in Bilinmesi Gereken Özellikleri Akıllı cep telefonu dünyasının sürekli değişen gündeminde yeni nesil cep telefonları kendini göstermeye devam ediyor. Kısa bir süre önce piyasada yerini alan Samsung Galaxy S5 farklı özellikleriyle göz doldurmaya devam ediyor. S5 ekranında kurşun kalem kullan: Bilinmeyen özellikleri arasında yer alan bu özelliği kullandığınızda ekranın daha hassas bir şekilde hareket ettiğini göreceksiniz. Tavsiye edilen müziklere ulaşın: Samsung Galaxy S5’in en güzel özelliklerinden biri de yine tavsiye edilen müzikleri bulma konusudur. Yine bu özelliği kullanmak için yapılması gereken telefonu yan yatırmak olacak. Oldukça fazla özelliklere sahip olan Samsung Galaxy S5 telefonu kullandıkça yeni özelliklerini daha iyi öğreneceksiniz. Akıllı cep telefonlarının bilinmeyen çok fazla özelliklerinin olduğunu söylemek gerekiyor.

Sakın İstifa Ediyim Demeyin

Aslında iş piyasasındaki bu durgunluğa 2013’ün son aylarından beri alıştırılıyorduk. Türkiye ekonomisiyle ilgili sıkıntılar yavaş yavaş sinyallerini verirken, siyasi çalkantılar da üstüne tuzu biberi oldu. Tüm bunlara dış ticaretimizin bel kemiğini oluşturan ülkelerin de ekonomik durgunluğu eklenince 2014 iş arayanlar için tam bir kabus olacağa benzer. Tüm şirketler şimdiden istihdam kemerlerini sıkmaya, elindeki kaynaklarla idare etmeye başladı. 2014 çoğu şirket için bir ‘pozisyonunu koru’ yılı. Bunu sık sık kullandığınız iş arama sitenize veya gazetelerin IK eklerine bakarak da anlayabilirsiniz. Özetle, 2014’te yeni sulara yelken açmak istiyorsanız DURUN! Yelkenleri indirin ve sakin olun. İş aramak için kullandığınız o klavyenizi ve mouse’unuzu sakince bir kenara bırakın ve pozisyonunuzu koruyun. Eğer elinizde ortalama bir işiniz varsa, 2014 riske girmek için hiç doğru bir yıl değil! İşte 2014’te işinizden istifa etmemeniz için 7 neden: 1. Dış Belirsizlik Çevre ülkelerdeki belirsizlik devam ediyor, bu da ticaretimizi aktif olarak yürüttüğümüz ülkelerin daha durağan bir ekonomik seyir izleyeceğinin göstergesi. Yani, ticaretimizdeki büyüme eski yıllardaki kadar iyi olmayabilir, bu da Türkiye’de iş yapan şirketler için maliyetlerin minimuma indirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Özetle, “bu sene elimizdeki insan kaynağıyla devam edelim, risk almayalım” diyebilirler. 2. Ekonomik Büyüme Riski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın son açıklaması, Türkiye’nin büyüme hedeflerinin her an revize edilebileceği, yani her an geri çekilebileceği yönündeydi. Bildiğiniz gibi, 2014’ün Türkiye için büyüme hedefi %%4. Ancak bu hedef ilk 3 aydaki verilere bakılarak değerlendirildiğinde riskli bir hedef gibi gözüküyor. Yani, şirketler 2014’te emniyet kemerini takacaklar ve arabaya yeni yolcu almayacaklar. 3. Ekonomik İtibarın Sıkıntıya Düşmesi Yükselen politik sıkıntılardan dolayı, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu bir not aşağıya indiriyor. Moody’s, 2014’ün ilk aylarında Türkiye’nin ‘durağan’ olan notunu ‘negatif’e çevirdi. Standart&Poors ise 2014’te zayıflayan büyüme gücünün Türkiye’ye zor bir yıl geçirteceğini belirterek not görünümünü negatif’e çevirdiğini belirtti. 4. İşsizlik Oranındaki Artış 2014’ün ilk aylarında yapılan araştırmaya göre işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine oranla 0,5 puan artış ile %%9,9’a çıktı. Bu işsizler ordusuna 154 bin yeni kişi daha eklendi demek. 154 bin yeni rakip! 5. Şirketlerin Tutumu Şirketler tüm bu siyasi ve ekonomik belirsizliklerin önlerini görmelerini engellediğini düşünerek yeni işe alımlarda frene bastı. Bunu herhangi bir iş ilanı sitesine girerek de görebilirsiniz. Bulunduğunuz şehirde geçen aylara oranla çok daha az iş ilanı olduğunu göreceksiniz. 6. Sektörel Daralmalar Türkiye’nin lokomotif sektörleri olan Otomotiv ve Konut sektörü 2014’ün çok zor bir yıl olacağının sinyallerini veriyor. Otomotiv sektörü Şubat ayında %%27 daralırken, Konuttaki kan kaybı neredeyse %%70’lere ulaşmak üzere. Bu sektörler iç piyasaya neredeyse en çok para getiren sektörler. 7. Kırılgan Ekonomi Standart & Poors’un açıkladığı rapora göre Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasındaki en kırılgan ekonomiye sahip 3 ülkeden biri. Türkiye’nin ilk üçte yer almasının ana sebepleri cari açık ve özel sektörün borç seviyesi.

Neslihan Alkoçlar ve Engin Altan Düzyatan Nişanlandı!

Hülya Koçyiğit’in güzeller güzeli torunu Neslihan Alkoçlar ile ekranların yakışıklı oyuncusu Engin Altan Düzyatan önceki akşam Nişantaşı Sofa Hotel’in üst katındaki Frankie’de düzenlenen törenle nişanlandı. Çiftin nişan yüzüklerini Fenerbahçe’nin efsane başkanı Ali Şen taktı.Gecenin yıldızı, Hülya Koçyiğit’ti. Gülşah-Ender Alkoçlar çiftiyle birlikte davetlileri ağırlayan usta sanatçı, şık kıyafetiyle dikkat çekti. Engin Altan Düzyatan’ın artık aileden biri olduğunu söyleyen Koçyiğit, “Bizim örf adetlerimiz var. ‘Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle’ diyerek kızımızı istediler ve iki güzel aile birleşti” dedi. Neslişah Alkoçlar ve Engin Altan Düzyatan, Hülya Koçyiğit’in de isteğiyle basın mensuplarının karşısına çıkıp poz verdi. Soruları yanıtlamayan nişanlılar, “Çok mutluyuz” demekle yetindi.

Keşiflerle Yola Koyulmak

Küçük yaşlardan beri tren yolculuklarını etkileyici bulurum. Yalnız yolculuk yapılacak en iyi ulaşım araçlarından biridir tren yolculuğu. Bazen trenin gittiği anlamaz, camdan akıp geçen manzaraları bir filme bakar gibi izlerim. Görüntüler akarken düşünmek için sizi yalnız bırakan yegane ulaşım aracıdır. Dikkatinizi dağıtabilir, geçtiğiniz yerlerde ki hayatları seyredebilir ve bir şeyler yazabilirsiniz. Aynı benim yaptığım gibi. Bu defa bir hızlı tren seyahatinde Madrid’den Cordoba’ya doğru camın önünde oturmuş bu satırları yazıyorum. Gerçek anlamda keşfetmek için yola çıkanların coğrafyasında “Kaşif’in günlüğü” isminin bir blogun içindeki miniblog olduğunun bilincindeyim(!). Bu topraklardan yola çıkanların, denizlere açılanların, okyanusları fethedenlerin yanında bizim seyahatlerimiz için, “belirlenmiş rotalara yapılan keyif yolculuklarından başka bir anlam içeremez” diye düşünenler çoğunluktadır. Özellikle bu seyahatimde zaman zaman bende bunu düşünsem de, insanın içinde bir yerlerde saklı olan keşfetmek dürtüsü bunu çürütüyor. kaşif kristof kolomb Madrid için fazla bir şey söylemeye gerek yok. Avrupa’dan farklı olan yönleriyle Akdeniz’in birbirine karışmış ve keyif aldığım hayat tarzı ve lezzetleriyle kimseye farklı olduğunu hissettirmeden ancak farklı yaşayan keyifli insanların şehri. Bir çok detayını kesfet.tv sayfalarında paylaşacağım ancak İspanya’nın gerçek anlamda bir anlatımı için Madrid’i görmenin şart olduğunu düşünüyorum. Tren olanca hızıyla Endülüs topraklarına doğru yol alıyor. Madrid’den çıktığımız yaklaşık yarım saate yakın bir zaman geçmesine rağmen hala dümdüz ovalarda ilerliyoruz. İki gündür yüzünü göstermek için çekinceler gösteren güneş bu kez cömert ve sıcak. Yanımda ki koltuğun boş olması, yemek sehpasını açıp bilgisayarımı yerleştirip yan koltuğu da dağınıklığım ile doldurmak için iyi bir sebep oldu. Madrid Cordoba hızlı tren Sağımda oturan ve Cordaba’ya doğru sırtı dönük oturan yaşlı bir adam bir kendi penceresinden bir de benim bulunduğum taraftan yolu izlemeye çalışıyor. Biraz da yazdıklarımı okuyup hangi dilde olduğunu anlamaya çalışır bir hali var. Belli ki bu topraklarda birçok dönemi geçirmiş yıllarıyla o da pencereden akıp giden resme bakıp bir düşünce denizinde kürek çekiyor. Hemen arkasında tipik bir İspanyol kadın bize çok tanıdık gelecek bir şekilde trenin hızıyla yarışırcasına çekirdek “çıt”lıyor. Ön çaprazımda adını annesinin seslenmesinden dolayı duyduğum Isabel isimli dünyalar güzeli 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu konuşmaya çalışıyor ve annesi de camdan dışarıyı gösterip oyalacak birşeyleri işaret ediyor. Aralarında 70-80 yıl fark bulunan iki İspanyol’un da baktıkları yerlerin aynı olduğunu düşünüyorum, ben de baktıkları yöne göz gezdirerek. Bize çok benzediğini düşündüğüm bu halkın, bize hiç benzemeyen yönlerinin sayıca çok olması onlara duyduğum sempatiyi yoketmiyor. Gözlemlediğim kadarıyla Madrid’in kozmopolit yapısından bile ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz. Bir çok kent ile birbirine benzer özellikleri bulunan Madrid’den sonra daha güneyde daha yerel bir kaç şehiri gezerken ilk durak Cordoba olacak. Tarihiyle, hikayeleriyle büyüdüğüm Endülüs’ün gözbebeklerinden. Cordoba’ya doğru az bir zaman kala.. Kaşif’in Günlüğü / 27.04.2014 – Madrid – Cordoba Treni

Erkekler neden kısır olur?...

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin korkulu rüyası kısırlık, toplumumuzda her 6 -7 evlilikten birinde görülüyor. Türkiye’de her yıl 600 bin civarında evlilik gerçekleşiyor ve yılda yaklaşık 90 bin çift kısırlık sorunuyla karşılaşıyor. Sigara, alkol ve aşırı fast food tüketimi, aşırı sıcağa maruz kalma, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve kimi zaman da çalışma şartları gibi sosyal nedenler erkek kısırlığında etkileyici rol oynuyor. Memorial Hastanesi Tüp Bebek, Androloji ve Genetik Merkezi’nden Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Semih Özkan, her yıl on binlerce çiftin karşı karşıya kaldığı kısırlık probleminin erkeklerde oluşma nedenleri hakkında bilgiler verdi. Çiftlerin çocuk sahibi olma arzularına ve düzenli cinsel ilişkide bulunmalarına rağmen, bir yıl içerisinde gebelik elde edilememesine infertilite (kısırlık) adı veriliyor. Korunmayan çiftlerin yüzde 85'inde bir yıl içerisinde gebelik oluşması beklenir. İnfertilite yüzde 50- 60 oranında erkeğe ait nedenlerle ortaya çıkar. Testiste gerçekleşen sperm üretim işlevi, çevresel koşulara oldukça duyarlıdır. Uygun olmayan her koşuldan olumsuz olarak etkilenebilir. Fast Food’a Dikkat! Yüksek kolesterol, spermin zar yapısını bozduğu için döllenme yeteneğini azaltır ve kısırlığa neden olabilir. Bu nedenle özellikle “Fast Food” denilen aşırı yağlı, kolesterolü artırıcı gıdalardan uzak durmak gerekir. Sigara ve Alkol Gibi Maddeler Sperm Kalitesini Düşürür Çeşitli bilimsel çalışmalarla sigaranın kesin zararlı etkileri ispat edilmiştir ve özellikle sorunu olan hastaların kesinlikle sigarayı bırakmaları önerilir. Ayrıca sigara içilen ortamlarda bulunmaları da pasif içici olmalarını ve ortamın havasını solumaları yoluyla havada bulunan zehirli maddeleri solunum yoluyla alıp sperm üretimini olumsuz etkilemesini sağlar. Yapılan araştırmalar, haftada 60 ml. üzeri alkol kullanımının sperm üretimini olumsuz yönde etkilediği göstermiştir. Ayrıca steroid, antidepresan, sulfomidli bazı abtibiyotikler, kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da sperm kalitesi, hareketliliği ve üretimi için zararlı olabilmektedir. Çalışma Ortamı da Kısırlık Nedeni Olabilir İşi gereği zirai ilaçlarla yakın temas halinde bulunan kişilerde de kısırlık oranı yüksektir. Bu kişilerin önlem olarak çalışırken, bir maske ile ağızlarını kapatmaları, ilaçları solunum yoluyla alınarak zararlı olmalarını engellemektedir. Bu grup genellikle çitçilerden oluşmaktadır. Kişilerin yine işi ya da rahatsızlığı nedeniyle fazlaca radyasyona maruz kalmaları, demir döküm fırınları ya da gıda fırını işçileri gibi aşırı sıcak ortamlarda çalışmaları da kısırlık nedeni olabilir. Aşırı Sıcak Sperm Üretimini Olumsuz Etkiler Aşırı sıcak her zaman sperm üretimini olumsuz etkiler. Kısırlık sorunu ile karşı karşıya olan erkeklere kesinlikle, sıcak su banyoları ya da saunaları tavsiye etmeyiz. Ayrıca dar iç çamaşırları da aşırı sıcak oluşturduğu için testis damarlarının genişlemesi sonucu sperm kalitesini azaltabilir. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar da Etken! Erkek genital organlarında zarara yol açan bazı enfeksiyonlar sperm ilerlemesini (kanalları tıkayarak veya sperm hareketliliğini azaltarak) olumsuz yönde etkilediği için kısırlığa neden olabilir.

İNGİLİZ DİYETİ

Bugün sizlerle paylaşacağım diyet "İngiliz Diyeti" bu diyet sayesinde 1 ayda 6 kilo verebilirsiniz. Diyetin ismi, onu geliştiren İngiliz diyetisyenlerden geliyor. Bu diyet sizi sağlıklı ve fit yapar. Etkisini önümüzdeki 2-3 yıl görmeye devam edersiniz. Diyet süresince şeker, tuz, un ve şeker ürünleri, alkollü içecekler tüketimi yasaktır. Öğün aralarında kaynatılmış ve maden suyu içmek serbesttir. Salatalar her zaman zeytinyağ ile hazırlanmalı. Salata porsiyonunun bir büyüklüğü yoktur. Lahana her günkü menüde olduğu için marul ile değiştirebilirsiniz. Balığı sevmezseniz haşlanmış ya da fırında yağsız pişmiş tavuk göğsü ile değiştirebilirsiniz. Sabah kahvenin yanı sıra bir bardak taze sıkılmış greyfurt suyu içebilirsiniz, taze sıkma imkânınız yoksa hazır alın ancak netlikle şeker ilaveli olmasın. Diyeti bitirdiyseniz tekrar etmeden önce 2 hafta dinlenmelisiniz. Dilediğiniz kiloya gelinceye kadar tekrar edebilirsiniz. Diyet Süresi – 13 gün Tekrar Süresi – Ayda bir Verilen Kilo – 6 kg İngiliz diyeti listesi: 1. gün: Kahvaltı: 1 fincan şekersiz kahve. Öğle: 2 haşlanmış yumurta, lahana salatası, 1 bardak domates suyu. Akşam: Haşlanmış veya fırında balık. 2. gün: Kahvaltı: 1 fincan şekersiz kahve, 1 parça tam buğday ekmeği. Öğle: Fırında veya haşlanmış balık, sebze ya da lahana salatası. Akşam: 100 gram haşlanmış dana eti, 1 bardak yoğurt. 3. gün: Kahvaltı: 1 fincan şekersiz kahve, 1 parça tam buğday ekmeği. Öğle: 1 adet büyük az sıvı yağ ile öldürülmüş kızartma kabağı. Akşam: 2 adet haşlanmış yumurta, 200 gram haşlanmış sığır eti, lahana salatası. 4. gün Kahvaltı: şekersiz kahve. Öğle: haşlanmış yumurta, 3 adet buharda havuç sıvı yağ ile, 15 gram kadar da tuzsuz peynir. Akşam: meyve. 5. gün Kahvaltı: Çiğ havuç, üzerine limon suyu gezdirilmiş. Öğle: Fırında veya haşlanmış balık, 1 bardak domates suyu. Akşam: Meyve. 6. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve. Öğle: Yarım tavuk /haşlanmış/, lahana salatası veya çiğ havuç. Akşam: 2 haşlanmış yumurta, rendelenmiş taze havuç /zeytinyağ/. 7. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve. Öğle: 200 gram haşlanmış sığır eti, meyve. Akşam: 3 günün akşamı dışındaki akşam menülerinden biri. 8. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve. Öğle: Yarım tavuk /haşlanmış/, taze salata veya havuç rendesi. Akşam: 2 haşlanmış yumurta, 1 bardak havuç rendesi /zeytinyağ/. 9. gün Kahvaltı: Üzerine limon suyu gezdirilmiş taze havuç. Öğle: 1 porsiyon balık /dilediğiniz teknikle pişirilmiş/, 1 bardak domates suyu. Akşam: Meyve. 10. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve. Öğle: Haşlanmış yumurta, 3 büyük haşlanmış havuç /zeytinyağ/. Akşam: Meyve. 11. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve, 1 parça tam buğday ekmeği. Öğle: 3. günün öğleni gibi. Akşam: 3 günün akşamı gibi. 12. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve, 1 parça tam buğday ekmeği. Öğle: Fırında veya haşlanmış balık, sebze ya da lahana salatası. Akşam: 100 gram haşlanmış dana eti, 1 bardak yoğurt. 13. gün Kahvaltı: Şekersiz kahve. Öğle: 2 haşlanmış yumurta, buharda lahana salatası. Akşam: Fırında veya haşlanmış balık. 1 ayda 6 kilo Not: Protein ağırlıklı bir beslenme olduğu için başlamadan önce iyice düşünün ve hekiminize danışın.

Erkeklerin En Çok Yalan Söylediği Konular

Kadın-erkek ilişkileri yüzyıllardan beri hala tam olarak çözülemedi. Birbirini tamamlayan bu iki yarım elmada ufak tefek eksiklikler yok değil! Bunlardan biri yalan söyleme zaafı… İşte erkeklerin en sık söylediği yalanlar: Statü yalanı Erkekler olayları biraz şişirmeye meraklı. En büyük arabalar onların, en önemli iş yerlerinde onlar çalışır. Bu gösteriş hevesi kendilerini başkalarıyla kıyaslama düşüncesinden kaynaklanıyor. Bilgi yalanı Hiçbir bildikleri olmasa da, erkeklerin yüzde 84′ü bilgi sahibiymiş gibi davranıyor. Kendilerini sorun çözme konusunda yetenekli görüyorlar. Duygu yalanı “Bir problemin mi var?” erkeklere sorulduğunda, genelde “Hayır, yok!” derler. Zaaflarını açığa vermeyi sevmediklerinden bunları gizlerler. r2d3-dergi-yalan-02 Korku yalanı Erkekler, cesur olmaları gerektiğini sanırlar. Onun için korkularını ve fobilerini (örümcek gibi) saklarlar. Tembellik yalanı Yaptıkları her şeyi abartılmış gerekçelerle savunmayı hoşlanırlar. Beyinlerinin arkasında yatan düşünce: Yaptıkları her şeyin bir anlamı olmasını isterler. Kaytarma yalanı Uzun süreli tartışmalardan kaçmak için, soruları hemen kısa bir “Evet” ile cevaplandırırlar. Örneğin “Beni halen seviyor musun?” veya “Bu elbise bana yakıştı mı?” suallerini.

15 Mayıs 2014 Perşembe

ALMAN PASTASI

Malzemeler: 500 gram un 25 gram yaş maya 125 gram toz şeker 125 gram margarin 2 tane yumurta 15 gram mahlep 150-200 gram su Kreması: 3 su bardağı süt 1 su bardağı şeker 4 yemek kaşığı un 1 yemek kaşığı margarin 1 tane vanilya 1 yemek kaşığı kakao

13 Mayıs 2014 Salı

47 Ronin

Japon kültürünü tanıyan herkes 47 Ronin hikayesini kesinlikle bilir. Japon kültürünün en önemli efsanelerinden bir tanesidir. Aslında gerçek bir hikayeleri vardır fakat yaptıkları günümüzde pek gerçeklik hissi uyandırmadığı için efsane olarak anılırlar. Mezarlarını da her yıl bir çok kişi ziyaret eder ve önemli bir turistlik merkezdir. 47 Ronin filmi de işte bu kahramanların hikayesini fantastik bir kurgu ekleyerek beyazperdeye aktarıyor ama film için çok yarım diyebiliriz. Gerçek bir hikayeyi beyazperdeye aktarırken fantastik öğeler ekleyecekseniz bunu yaparken konunun bütünlüğünü korumanız gerekir. Filmde buna pek özen gösterilmediği kesin. Filmin diğer kötü yanı da oyunculuk diyebiliriz. Rinko Kikuchi ve Keanu Reeves’in oyunculuğu gerçekten rezalet. Keanu Reeves’in yüzünde his diye birşey kalmamış. Yüzü sürekli aynı ve söylemleri ile davranışlarını onaylayan en ufak bir ifade yok. Böyle olunca karakterin inandırıcılı tamamen yok oluyor. Rinko Kikuchi için de aynı şey geçerli. İçinde bulunduğu karaktere hiç oturmamış ve korkutucu olması gereken cadı yapmacık geliyor insana. Filmin kurgusu da çok basit tutulmuş diyebiliriz. Samuraylar ormanda terk edilmiş bir çocuk buluyorlar. İblislerin gönderdiğini düşünerek onu öldürmek istiyorlar fakat başları buna izin vermiyor ve himayesine alıyor. Yıllar öylesine geçiyor ve bir gösteri sırasında bu büyümüş olan çocuk samuray kılığında gösteriye katılıyor ve gerçek ortaya çıkıyor. Sonra büyücünün yaptığı büyü ile başları misafiri öldürmeye yelteniyor ve idama mahkum oluyor. Tüm samurayları sürülüyor. Bir yıl aradan sonra samuraylar tekrar toplanıp intikam için geri dönüyorlar. Tabi Keanu Reeves’in canlandırdığı karakterde yenilmez savaşçı olarak karşımıza çıkıyor. Tabi ilk başta nasıl yenildiği belli değil. Önce sonradan savaşmayı öğrendi diyorsunuz ama kılıç almaya gittiğinde aslında ufaklıktan beri böyle olduğunu öğreniyorsunuz. Tabi sonda 47 tanesi kalıyor ve intikamlarını alıyorlar. Fakat Japonya’da intikam yasak olduğu için hepsi idama mahkum oluyorlar.

Bilimkurgu sinemasında “Altın Çağ”ın klasik serileri canlanıyor

1968 yılında ikinci doğumunu gerçekleştiren bilimkurgu sineması, bu tarihten itibaren kafalarda oluşan “serüven filmleri üreten tür” imajını yıkmayı başarmış ve yeni ufuklara yelken açmasını bilmiştir. 70’li yıllara Planet of the Apes’in her yıl bir adet çekilen devam filmleriyle girildi. Hepsi de başarılı olunca bilimkurgu sinemasında klasikleşecek serilerin ilki doğmuş, diğerleri için de uygun zemin hazırlanmış oldu. Elbette 68 sonrası dönem için altın çağ tanımlamasını yapmamızın asıl sebebi bu değil. Türün kendini sürekli yenilemesi, yeni alt türler açması, yeni temalar ve başka türlerle melezleşerek evrimini sürdürmesi, insanoğlunun kendisini, geçmişini, bugününü ve geleceğini sorgulaması, geçmişine ve bugününe bakarak ürettiği distopyalarla eleştirel yönünü hep açık tutması, felsefesini ortaya koyması ve bunları yaparken her dönemin ruhuna uygun klasikler üretebilmesi diyebiliriz. Türün gidişatına baktığımızda “Altın Çağ”dan kopulamadığını net bir biçimde görüyoruz. Bunun başlıca sebebi ise yenilerinin üretilememesi veyahut üretilenlerin de “altın çağ” klasikleri gibi zengin ve genişletilebilir bir dünya sunamaması ve mitolojilerinin cılız kalması denilebilir. Bunu başaran örnekler çıkıyor kuşkusuz. “Altın Çağ”ın son ürünü The Matrix iki devam filmiyle, çizgi roman menşeli X-Men serisi (ve 3 devam filmiyle dönecek olan Avatar da dahil edilebilir), bu dönemin en başarılı yeni bilimkurgu serileri olduğunu söyleyebilirz. Planet of the Apes’e yeni seri… Bilimkurgu serilerinin önünü açan Planet of the Apes başarısız bir remake’in ardından 2011’de Rise of the Planet of the Apes ile taze bir başlangıç yaptı. Bu serinin zamansal olarak ileriye gitmesi çok da olumlu sonuç vermeyeceğinden, ilk serinin (devam filmlerinin) anlatmakta yetersiz kaldığı, maymunların nasıl oldu da dünyada hüküm sürmeye başladığını ve evrimini ancak bir prequel netleştirebilirdi. Rise of the Planet of the Apes de sağlam bir temel inşa ederek başarıya ulaştı ve yeni bir serinin doğmasını sağladı. Dawn of the Planet of the Apes de bu yaz seyirci karşısına çıkacak Açıkçası yeni bir Maymunlar Cehennemi serisi gerekliydi. İlk serideki devam filmleri başarılı olsa da sonuçta ilkinin derinliğini yakalayamamıştı. Bu açıdan post apokaliptik bilimkurguların en yaratıcı olanlarından birinin yolculuğuna devam etmesi fazlasıyla memnun edici. Star Wars küllerinden doğacak! George Lucas’ın 1977’de yarattığı Star Wars, bilimkurgu sinemasının en önemli serisi… İlk üçleme öyle sevildi, öyle benimsendi ki Lucas, 1999’da yeni bir üçlemeyle geri döndü. Yan ürünleriyle inanılmaz bir pazarı olan Star Wars, uzun zamandır konuşulan yeni bir üçlemenin kapısını aralıyor. J.J. Abrams’ın yönetmen koltuğuna oturduğu 7. filmde Harrison Ford, Mark Hamill ve Carrie Fisher’ı unutulmaz karakterleriyle tekrar izleyeceğiz. Bunun anlamı da yeni üçlemenin zamansal olarak ileri gideceği ve ilk üçlemeyle organik bir bağ kuracağı. Başta Disney’in finanse edeceğinin öğrenilmesiyle hayal kırıklığı yaratan ancak Abrams’ın dümenin başına geçmesi ve eski ekibin kilit oyuncularının yeni seriye adapte edilecek olmasıyla hem aksiyon anlamında hem de ruh katma babında başarılı bir iş ortaya koyulacağı görüşü ağırlık kazandı. Star Trek sil baştan! Bilimkurgu sinemasının uzay operası alt türünün Star Wars'la birlikte en uzun soluklu ve en popüler serisi Star Trek, 70'li yılların sonunda sinemaya transfer olarak arkası kesilmeyecek bir seriye dönüşmüştü. 1994’te yeni nesil adıyla bir seri daha çekildi ancak görselliği, efektleri, kadrosu kısacası baştan ayağa kusurlu bir seriydi bu. Bilimkurgu ve aksiyon sinemasının bugün en yetenekli isimlerinden biri olarak kabul ettiğimiz J.J. Abrams’ın 2009’da hikayeyi ilk kez en baştan anlatmayı denemesi ve önceki filmlere eskik olan aksiyonu zerk etmesiyle başarılı oldu. Star Trek’in birbirinden bağımsız hikayelerden oluşması onu türün en uzun serisine dönüştürdü. Beyazperde de 12 kez canlanan seri birkaç yıl içerisinde 13. filmiyle karşımızda olacak. Alien evrenine can suyu 70’lerin sonunda başlayıp 1997‘de 4. filmiyle sonlanan Alien, 2000’lerde Predator’le karşı karşıya getirildi ama o proje tutmadı. Tıkanan devam filmlerini açmada hayli başarılı sonuçlar veren ön bölümler (prequel) Alien serisi için de can suyu anlamına geliyordu. Prometheus bu anlamda Alien’ın doğuşunu kafalarda soru işareti bırakmadan, Alien filmleriyle uzak düşmeden çeşitli referansları ve ilaveten felsefesiyle yeni neslin Alien filmi açlığını dindirebilecek kalitede bir filmdi. Şimdilerde Prometheus’un ikinci filmi için hazırlıklar başladı. Planet of the Apes, Star Trek gibi Alien da köklerine dönerek yeniden yapım ve devam filmi çağının en “ak” işleri oldular. Mad Max’in tadı tuzu yok! George Miller’ın 1979’da yarattığı ve ilk filmin başarısının ardından üçlemeye dönüşen Mad Max, post apokaliptik bilimkurguların en başarılı örneklerinden biri. Hatta bu alt türün örnek alınan başlıca serisi olduğunu söyleyebiliriz. Mel Gibson’ın varlığından da güç alan Mad Max, yoluna Gibson olmadan devam ediyor. Fury Road ve ardından çekilecek beşinci filmin kamera arkasında George Miller’ı göreceğiz ancak çok da heyecan yaratan bir haber değil bu. Mel Gibson’ın olmaması önemli bir etken fakat aslı sebep projenin zorlama kokması ve Mad Max dünyasının genişletilmeye pek uygun olmaması diye düşünüyorum. Terminator şahlanabilir! Zaman yolculuğu temasını makine-insan savaşı içerisinde eriten Terminator’de beklenen kıyameti yaşıyoruz artık. İlk üç filmin kaçmalı-kovalamacalı anlatısı, dördüncü filmle birlikte değişmiş, Arnold’un yokluğu doldurulmaya çalışılmış ve Cameron’un mavimtrak geleceği de değiştirilmişti ne yazık ki.. Yine de fena sonuç vermeyen dördüncü film Arni’nin dönüşüyle çöpe atılmış görünüyor. John Connor tekrar değişti. İkinci filmden sonra bir daha göremediğimiz Sarah Connor da yerini alacak Terminator: Genesis’te. Dördüncü filmde pas geçilen zaman yolculuğuna beşinci filmde yeniden başvurulacak. Gelen haberlere göre önceki filmlerle sıkı bir bağ kurulacak. Thor: The Dark World’de başarılı bir iş ortaya koyan Alan Taylor asıl sınavını bu filmle verecek.

Görünmez Kadın

Ralph Fiennes’ın hem yönetmen koltuğunda hem de başrolde izleyiciyle buluştuğu dönem filmi “The Invisible Woman”, “Görünmeyen Kadın” adıyla 9 Mayıs’ta gösterime giriyor... Charles Dickens’ın büyük aşkı Nelly Ternan’ın yaşamını gözler önüne seriyor. İngiltere’nin büyük romancısı Dickens kırk beş yaşında, evli ve on çocuklu bir adam. Viktorya döneminin ahlak timsali, zamanının en büyük edebiyat “ikonu” Dickens, on sekizine yeni giren Nelly Ternan’a âşık oluyor. Büyük yazar Dickens duygusal olarak dengesiz, tutkulu, insanları yönetmeyi seven bir adam, Nelly ise “görünmez bir hayat” sürmeye mahkûm genç bir kadın... Senaryosunu Claire Tomalin’in aynı adlı romanından, Steve McQueen’in “Shame”i ve “The Iron Lady”nin senaristi ile “The Hour” dizisinin yaratıcısı Abi Morgan’ın yazdığı filmin yönetmen koltuğunda Fiennes oturuyor... İlk yönetmenlik denemesine 2011’de Shakespeare uyarlaması “Coriolanus” ile imza atan Fiennes övgülerle karşılanmıştı... Yine uyarlamayı seçen usta oyuncu bu kez de viktoryen dönem draması denemesinde... Charles Dickens’ı canlandıran oyuncuya Felicity Jones, Kristin Scott Thomas, Tom Hollander, Joanna Scanlan, Perdita Weeks, Amanda Hale ve Tom Burke eşlik ediyor... İstanbul Film Festivali’nin Akbank Galaları bölümünden vizyona taşınan film, ilk gösterimini yaptığı Telluride Film Festival’inden bu yana festivallerin gediklisi konumunda... Çok iyi eleştiriler almayan, vasat bulunan film oscar adaylığı da getiren kostümleri ve usta aktörün kadrodan aldığı kusursuz performansla öne çıkıyor... Söz konusu büyük bir yazar olsa da, klasik bir konu ve sonu gelmez dönem filmlerinden biri daha... Viktoryen dönem deyince zaten içimizde artık kaçma isteği uyanıyorken, fragman durumu daha da hızlandırıyor... Eski dönemde bildik mevzular, sıkıcılık diz boyu belli... Biz almayalım ama alana da engel olmayalım...