16 Mayıs 2014 Cuma

Keşiflerle Yola Koyulmak

Küçük yaşlardan beri tren yolculuklarını etkileyici bulurum. Yalnız yolculuk yapılacak en iyi ulaşım araçlarından biridir tren yolculuğu. Bazen trenin gittiği anlamaz, camdan akıp geçen manzaraları bir filme bakar gibi izlerim. Görüntüler akarken düşünmek için sizi yalnız bırakan yegane ulaşım aracıdır. Dikkatinizi dağıtabilir, geçtiğiniz yerlerde ki hayatları seyredebilir ve bir şeyler yazabilirsiniz. Aynı benim yaptığım gibi. Bu defa bir hızlı tren seyahatinde Madrid’den Cordoba’ya doğru camın önünde oturmuş bu satırları yazıyorum. Gerçek anlamda keşfetmek için yola çıkanların coğrafyasında “Kaşif’in günlüğü” isminin bir blogun içindeki miniblog olduğunun bilincindeyim(!). Bu topraklardan yola çıkanların, denizlere açılanların, okyanusları fethedenlerin yanında bizim seyahatlerimiz için, “belirlenmiş rotalara yapılan keyif yolculuklarından başka bir anlam içeremez” diye düşünenler çoğunluktadır. Özellikle bu seyahatimde zaman zaman bende bunu düşünsem de, insanın içinde bir yerlerde saklı olan keşfetmek dürtüsü bunu çürütüyor. kaşif kristof kolomb Madrid için fazla bir şey söylemeye gerek yok. Avrupa’dan farklı olan yönleriyle Akdeniz’in birbirine karışmış ve keyif aldığım hayat tarzı ve lezzetleriyle kimseye farklı olduğunu hissettirmeden ancak farklı yaşayan keyifli insanların şehri. Bir çok detayını kesfet.tv sayfalarında paylaşacağım ancak İspanya’nın gerçek anlamda bir anlatımı için Madrid’i görmenin şart olduğunu düşünüyorum. Tren olanca hızıyla Endülüs topraklarına doğru yol alıyor. Madrid’den çıktığımız yaklaşık yarım saate yakın bir zaman geçmesine rağmen hala dümdüz ovalarda ilerliyoruz. İki gündür yüzünü göstermek için çekinceler gösteren güneş bu kez cömert ve sıcak. Yanımda ki koltuğun boş olması, yemek sehpasını açıp bilgisayarımı yerleştirip yan koltuğu da dağınıklığım ile doldurmak için iyi bir sebep oldu. Madrid Cordoba hızlı tren Sağımda oturan ve Cordaba’ya doğru sırtı dönük oturan yaşlı bir adam bir kendi penceresinden bir de benim bulunduğum taraftan yolu izlemeye çalışıyor. Biraz da yazdıklarımı okuyup hangi dilde olduğunu anlamaya çalışır bir hali var. Belli ki bu topraklarda birçok dönemi geçirmiş yıllarıyla o da pencereden akıp giden resme bakıp bir düşünce denizinde kürek çekiyor. Hemen arkasında tipik bir İspanyol kadın bize çok tanıdık gelecek bir şekilde trenin hızıyla yarışırcasına çekirdek “çıt”lıyor. Ön çaprazımda adını annesinin seslenmesinden dolayı duyduğum Isabel isimli dünyalar güzeli 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu konuşmaya çalışıyor ve annesi de camdan dışarıyı gösterip oyalacak birşeyleri işaret ediyor. Aralarında 70-80 yıl fark bulunan iki İspanyol’un da baktıkları yerlerin aynı olduğunu düşünüyorum, ben de baktıkları yöne göz gezdirerek. Bize çok benzediğini düşündüğüm bu halkın, bize hiç benzemeyen yönlerinin sayıca çok olması onlara duyduğum sempatiyi yoketmiyor. Gözlemlediğim kadarıyla Madrid’in kozmopolit yapısından bile ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz. Bir çok kent ile birbirine benzer özellikleri bulunan Madrid’den sonra daha güneyde daha yerel bir kaç şehiri gezerken ilk durak Cordoba olacak. Tarihiyle, hikayeleriyle büyüdüğüm Endülüs’ün gözbebeklerinden. Cordoba’ya doğru az bir zaman kala.. Kaşif’in Günlüğü / 27.04.2014 – Madrid – Cordoba Treni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder