Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2014 Perşembe

Robot Milli Takımımız Almanya Karşısında 7-0 yenildi

Robotların futbol mücadelesi sonuçlandı skor ise; Robot milli takımımız alman robot milli takımı karşısında 7-0 mağlup oldu. Rahmi koç müzesinde gerçekleştirilen karşılaşma Robot milli takımımız adına tarihi bir yenilgi ile sonuçlandı.

Boğaziçi Üniversitesi ile Bremen Üniversitesi'nin robot futbol takımları, Almanya Büyükelçiliği'nin organizasyonunda İstanbul'da gösteri maçı yaptı.

Rahmi M. Koç Müzesi'nin evsahipliğinde, "2014: Türk-Alman Araştırma, Eğitim ve İnovasyon Yılı" etkinlikleri çerçevesinde, gençleri bilim ile teknolojiye teşvik etmek için bir robot futbol maçı gerçekleştirildi.

Boğaziçi Üniversitesi'nin "Cerberus", Bremen Üniversitesi'nin ise "B-Human" adlı robot futol takımlarının, hazırlanan özel sahadaki maçları ilginç görüntülere sahne oldu. Onar dakikalık iki ayrı devrede yapılan robot futbol maçını, Bremen Üniversitesi takımı 7-0 kazandı.

Organizasyonla ilgili bilgi veren Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Levent Akın, bilimsel çalışmalara dikkati çekmek için böyle bir etkinlik yapıldığını aktararak, "Yapay zekaya ve bilimsel çalışmalara ilgi sağlamak amaçlı bir gösteri. Herkes futbolu biliyor ve robotların da bunları yapabildiklerini gösterebilmek için önemli bir etkinlik" ifadelerini kullandı. 

9 Ekim 2014 Perşembe

Google dan geri adım

Google ünlülerden çalınıp, çevrimiçi yayınlanan "on binlerce" çıplak resmi kaldırdı.

Web devi isteklerden sonraki "bir kaç saat içinde" fotoğrafın silindiğini ve "yüzlerce hesabın kapatıldığını" söyledi.

Açıklama, Hollywood'un eğlence hayatı avukatı Marty Singer'ın "gizlilik ihlali" için Google'ı dava etmekle tehdit ettiği haberlerinden sonra geldi.

New York Post, Google'da üst düzey personele hitaben yazılan bir mektubu yayınladı.

Mektupta Google'ın "süratle hareket etmek ve sorumlu görüntülerini kaldırmada" başarısız olduğu ve "bu sapık avcılığı alışkanlık haline getirenlerin aşağılık davranışlarını körüklediği" belirtiliyor.

Yüksek profilli avukat da ekledi: "Google görüntülerin çalıntı, özel ve gizli fotoğraf ve videolar olduğunu, hukuka aykırı elde edildiğini ve kurbanların gizlilik haklarını ihlal edn sapık avcılar tarafından yayınlandığını bilmektedir".

Buna karşılık, Google şunu söyledi: "Bizim döngümüz genellikle hafta değil saattir. Tabii ki insanlar web üzerinde bu görüntüleri göndermeye devam ediyor ve diğer online hizmetler gibi biz de onları indirmeye yardımcı olmak için, içeriğin işaretlenmesine veya DMCA (Dijital Milenyum Telif Hakkı Yasası) isteklerinin dosyalanmasına güveniyoruz."

Siber hırsızlar tarafından hedeflenen ünlüler arasında Cara Delevingne, Jennifer Lawrence, Kate Upton, Rihanna, Kim Kardashian ve korku yıldız Mary Elizabeth Winstead de var.

Singer'ın yasal belgesine göre, Google'a ait bazı fotoğraflar da, YouTube ve Blogspot üzerinde yayınlandı.

5 Ekim 2014 Pazar

Gelecek Güeş enerjisinde

Diğerlerini unutun... Uluslararası Enerji Ajansı Raporu'na göre 2050'ye kadar küresel elektrik üretiminin en büyük kaynağı o olacak.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre yakın gelecekte, elektriğin küresel ölçekte asıl kaynağı güneş olacak. IEA'nın yayımladığı "Güneş Enerjisi Teknoloji Yol Haritası Raporu'na göre, 2050'ye kadar güneş enerjisi; elektrik üretiminde fosil, rüzgar, hidro ve nükleer enerji kaynaklarını geride bırakacak.

- Sistem kurulum maliyetlerindeki düşüş de elektrik üretiminde güneşin payını artıracak. 2050'de elektriğin yüzde 16'sı fotovoltaik hücrelerden (güneşten, elektrik elde etme yöntemi), yüzde 12'si de diğer güneş enerjisi sistemlerinden üretilecek.

- Güneş, uzun dönemde enerjide kaynak çeşitliliğini arttırarak özellikle fosil yakıtlardaki fiyat dalgalanmalarına karşı arz güvenliğine katkıda bulunacak. Sera gazı salınımı olmayan güneş enerjisi sayesinde 2050'de yıllık 6 milyar ton karbon emisyonu da engellenecek.

PEKİ ŞİMDİ DURUM NEDİR?

Dünya genelinde 2014 itibarıyla güneş enerjisindeki toplam kurulu güç 150 gigavata ulaştı. 2050 yılında bu kapasitenin 4 bin 600 gigavata çıkacağı öngörülüyor. Bu arada, yeni güneş enerji sistemlerinden elde edilen elektriğin maliyeti, kullanılan teknolojiler ve elektrik üretilen bölgeye bağlı olarak megavat saat başına 90 dolar ile 300 dolar seviyelerinde bulunuyor

28 Eylül 2014 Pazar

Rihanna e Kardashian görselleri de sızdı

Kim Kardashian, Rihanna ve Avril Lavinge'in de çıplak fotoğrafları sızdı!

Ağustos ayında başlayan ve birçok ünlü yıldızı etkileyen hack'lenme olayı şimdi de Kim Kardashian, Rihanna, Avril Lavinge ve oyuncu Kaley Cuoco'yu (The Big Bang Theory - Penny) vurdu. Apple'ın iCloud sisteminden sızan fotoğraflar internet üzerinde hızlı bir şekilde yayıldı.

Geçtiğimiz ay Jennifer Lawrance, Kate Upton ve Selana Gomez gibi ünlü isimlerin fotoğraflarının internete sızdırılmasıyla gündeme gelen Apple’ın iCloud hizmetinin son mağdurları da Rihanna, Avril Lavinge, Kim Kardashian ve Kaley Cuoco oldu.

Ünlü isimlerin çıplak fotoğrafları ve seks videolarının internet ortamına düşmesinin ardından FBI soruşturmalara başlamıştı.

İlk edinilen bilgilerde hacker’ların iPhone kullanan ünlü isimlerin iCloud hesap şifrelerini ele geçirerek, onların fotoğraflarını ele geçirmiş ve bunları sosyal ağlarda ve forumlarda yayınladılar. Apple ilk olarak bu açığın kapatıldığını açıklamış ve sonrasında da bu sorunun iCloud’dan kaynaklanmadığını duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ardından hacker’lar yine ünlü isimlerin çıplak fotoğraflarını ele geçirerek onları sosyal ağlarda paylaşmaya başladılar. Ünlü isimlerin bu fotoğraflarını internete sızmasının ve sosyal ağlar üzerinden hızla yayılmasına nasıl bir önlem alınacağı merakla bekleniyor.

Cloud sistemleri yani Türkçe ismiyle bulut saklama sistemlerinden kaynaklanan bu açıklar da bir yandan bu sistemleri kullanan kişilerin güvenlik konusunda tedirgin etti. Bilgilerin güvenli bir şekilde saklanıp saklanamaması nedeniyle, kullanıcıların bulut sistemlere olan bakışı da değişmeye başladı.

Bir yandan ünlülerin özel hayatını açığa çıkarttığı ve bir yandan da oldukça güvenli olduğu söylenen bu bulut sistemlerin böyle bir açığının bulunmasının, bu teknolojiyi nasıl etkileyeceği de merak ediliyor.

26 Eylül 2014 Cuma

Ak Saray'da sağır oda olacak

'Ak Saray' olarak anılan yeni Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açılacak. 300 bin metrekarelik yerleşkeden görüntüler yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın, Başbakanlık döneminde verdiği talimatla yapımına başlanan ardından Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılacağını açıkladığı yerleşke açılmak için gün sayıyor. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, 300 bin metrekarelik yerleşke 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılacak.

OVAL ODADA PRİZ OLMAYACAK

Ak Saray olarak anılan binada ABD’deki Beyaz Saray’ı Beyaz Saray’daki Oval Ofis benzeri bir oda da düzenlendi.

Bu oda dinlemelere karşı son teknoloji kullanılarak ‘sağır oda’ olarak tasarlandı.

Odada hiçbir priz bulunmazken, burada konuşulanları dinlemek, böcek yerleştirmek imkansız hale getirildi.

BOTANİK PARKI VE DEV KONGRE MERKEZİ

Kanal D Ana Haber’de Serdar Cebe’nin Mimar Şefik Birkiye ile yaptığı röportaj yayınlandı. Bina, 50 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen 300 bin metrekare.

Yerleşkede idari binadan, Cumhurbaşkanı’nın kabullerini yapacağı binaya, misafirlerin ağırlanacağı ayrı komplekslere, kış bahçelerine, botanik parklarına, dev kongre merkezine kadar bölümler bulunuyor.

Erdoğan’ın çalışma odasının duvarında dev Atatürk posteri yer alacak.

25 Eylül 2014 Perşembe

son kurban Rihanna

Çıplak fotoğraf skaldalının son kurbanı Rihanna

100 ünlü ismin iCloud hesaplarının hack'lenmesi sonucu ele geçirildiği varsayılan fotoğraflar, internete sızdırılmaya devam ediyor. Dün Rihanna'nın iki çıplak fotoğrafı Reddit ve 4Chan sitelerinde yayımlandı.

İddialara göre Rihanna’nın iki çıplak resmi , skandalın ikinci dalgasında internete düştü ama daha resmin doğruluğu belli değil. Rihanna adına henüz hiçbir açıklama yapılmadı. Birkaç hafta önce 4Chan sitesinin forumunda 100 ünlünün çıplak resimlerinin yayımlanacağı paylaşılmıştı. Jennifer Lawrence, Kim Kardahhian, Cara Delevinge, Kirsten Duns, Ariana Grande, Victoria Justice ve Kate Upton’nın bulunduğu listede Rihanna’nın da adı vardı.

Fotoğraf skandalına 20 Eylül’de yeni ünlüler eklendi. Kim Kardashian, Jennifer Lawrence, Emily Ratajkowski, Wanessa Hudgens, Aubrey Plaza, Mary-Kate Olsen, Gabrielle Union, Hope Solo, Hayden Panettiere ve Leelee Sobieski skandalın son kurbanları oldu. Kim Kardashian’ın temsilcisi yorum yapmayı reddetti.

Gabrielle Union’un kocası ünlü basketbolcu Dwayne Wade, fotoğrafların sızması hakkında açıklamada bulundu. Wade, fotoğraf hırsızlarını “Başkalarının acı çekmesinde kâr eden insanlar” olarak tanımladı. Wade ve Gabrielle yaptıkları açıklamada “Bizim aramızda paylaştığımız ve sonradan sildiğimiz özel resimlerimiz bazı açgözlüler tarafından sızdırıldı. Bu olay bana özellikle kadınların yüz yıllardır mağdur olduklarını hatırlattı. Kadınların bedenlerinin gücü onlardan alınıyor. Kadınlar ve çocuklara yapılan bu vahşet günümüzde hâla devam ediyor. Resimleri sızdırılan diğer kurbanlara sevgimizi, desteğimizi ve dualarımızı gönderiyoruz. Biz yanlış bir şey yapmadık” ifadesini kullandı.

Apple’ın iCloud uygulamasından sızdığı varsayılan fotoğrafların hırsızları FBI ve Apple tarafından hâla aranıyor. Jennifer Lawrence’ın temsilcisi “Bu olay özel yaşama karşı rezil bir ihlâldir. Jennifer Lawrence’ın fotoğraflarını çalan ve paylaşan herkese karşı dava açılıcaktır” dedi.

Fotoğrafları çalan kişi anonim olarak 4Chan sitesinden bir mesaj yayımladı. Mesajda, fotoğrafları çalma karşılığı almayı beklediği parayı alamadığı konusunda şikayette bulundu!

20 Eylül 2014 Cumartesi

Stockholm taksileri verileri turistlerin hizmetinde kullanıyor

Tatil için yurtdışına çıkmayı düşünüyorsunuz. Gezilip görülecek yerler listeniz elbette hazır. Ama daha önce gitmediğiniz bu şehrin az bilinen gizli güzellikleri de mevcut. Eğer gitmeyi düşündüğünüz şehir Stockholm ise şanslısınız. Büyük veri sizin hizmetinizde...

Havalimanında uçaktan indikten sonra aldığınız "Stockholm'e hoş geldiniz" mesajı teknolojik açıdan büyük bir yenilik olmayabilir. Hatta cep telefonunuza yükleyeceğiniz standart harita uygulamaları da. Fakat yüklediğiniz Stockholm'e özgü Taxi Trails uygulamasıysa parlak bir yenilikle tanışmışsınız demektir.

Stockholm taksilerinin geçmişi aslında oldukça uzun. Taxi Stockholm şirketinin kuruluş tarihi resmi kayıtlara göre 1899'a dayanıyor. Yani aslında otomobillerin bile fazla olmadığı bir zamana. O tarihten bu yana faaliyetini sürdüren Taxi Stockholm'e bağlı taksiler bugün yılda 8 milyon kadar yolculuk gerçekleştiriyor. 1600 taksi, 6 bin şoförle ulaşım hizmeti veriyor. Bu servisleri, bildiğimiz anlamda durak taksisi olarak düşünmemek gerek. Şirket, istenilen noktalar arasında transfer hizmeti de sağlıyor. Ancak bu 100 yıldan uzun bir zamanı kapsayan çalışma döneminde elde edilen verilerin değerli hale gelip yeni hizmetlere kapı açması ise Taxi Trails uygulamasıyla oluyor.

Taxi Trails, bugün İstanbul dahil pek çok şehirde bulabileceğiniz, "en yakındaki anlaşmalı taksiyi çağır" uygulamasına göre çok daha yetenekli. Bu yeteneğin ardında yatansa Taxi Stockholm'ün 115 yıllık tecrübesi ve şehrin her noktası hakkında sahip olduğu bilgi. Bu bilgi, turistleri gerçekten kendi zevklerine uygun noktalara ulaştırmakta kullanılıyor.

Bahsettiğimiz türde bir bilgi şehirde taksiyle ulaşılmış her kafe, restoran, otel, park, konser salonu gibi çok sayıda noktayı içeriyor. Bunlar zaten standart harita uygulamalarında ya da turizm bürosundan aldığımız haritalarda bile var diyebilirsiniz. Taxi Trail'in farkı işte tam da burada ortaya çıkıyor. Uygulama ve onunla aynı veriyi kullanan internet sitesi, size taksilerin en yoğun uğradıkları yerleri harita üzerinde gösterebiliyor. Yani, Taxi Stockholm'e bağlı olan 1600 taksinin şehirde uğradığı her nokta, uygulamanın web sitesinde görüntülenebiliyor. Görüntüleme, yolculuk sayısına göre renklendiriliyor. Beyaz bölgeler günlük 7 ila 17 yolculuğun yapıldığı bölgeleri simgelerken, sarı bölgeler 17 - 108, turuncu bölgeler ise 108 - 197 arası yolculukları ifade ediyor.

Taxi Trail'in büyük veriden faydalandığı iki önemli nokta var. Birincisi; üstte bahsettiğimiz renk yoğunluğunu gösteren haritanın güncel olması. GPS ile sürekli takip edilen taksilerin ulaştığı lokasyonlar haritanın değişimine katkı sağlıyor. Bu analiz, arka planda çalışan özel bir Büyük Veri yazılımı tarafından sağlanıyor. İkinci önemli nokta ise aynı harita üzerinde şehir hakkında bilgi toplayabilmeniz. Yolcular, gerek bilgisayarlarından gerekse akıllı telefon ya da tabletlerinden haritada istedikleri bölgeyi yaklaştırarak, restoran, otel, müze gibi farklı ikonlarla temsil edilen yerler hakkında bilgi alabiliyor. Bu sayede gidecekleri yer hakkında bilgi sahibi olurken, Google Streetview desteği sayesinde o sokağın, caddenin görüntüsünü de henüz varmadan izleyebiliyor.

Arka planda çalışan Büyük Veri analiz yazılımı sayesinde haritadaki yoğunluk bilgileri üzerinde haftalık, günlük ya da hafta içi/hafta sonu ayrımı yapılabiliyor, isterseniz bu ayrımı hafta içi gece, hafta sonu gündüz gibi alt kırılımlarla da ayrıştırabiliyorsunuz. Bu sayede, daha evinizden çıkmadan haftasonları şehrin o bölgesinin ne kadar yoğun olduğu hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Bu parlak fikrin dünyanın diğer şehirlerine de hızla yayılması kimseyi şaşırtmayacak. Unutulmaması gereken, güncel veri tedariğinin nasıl yapılacağı ve arka planda çalışan veri analiz çözümünün ne kadar hızlı olduğu... 

Linkedin de aşk hikayeleri

LinkedIn'in bilinmeyen özelliği: Çöpçatanlık

LinkedIn'in iş dünyasının en popüler sosyal ağı olduğu iddiasını üye sayıları ve ortaya çıkan iş anlamında kanıtlamak mümkün. Ancak karşımıza çıkan örnekler, sonucun her zaman iş odaklı olmadığını, sitede tanışıp evlenen çok sayıda profesyonel olduğunu da gösteriyor.

Sosyal ağlar çeşit çeşit. Örneğin üye sayısıyla dünyanın en kalabalık ilk 5 ülkesinden biri haline gelen Facebook aslında ilkokul arkadaşlarınızı bulmak için kurulmuştu. Bugün geldiği nokta malum. Pek çoğumuzun siteye girmediği, en azından cep telefonumuzdan takip etmediği gün neredeyse kalmadı. Twitter'ın dünyanın en popüler ağı olmasını ise başta kurucuları dahil kimse beklemiyordu. Yalnızca başka insanları takip etmek üzerine kurgulanan Twitter bugün bu işlevini sürdürmekle kalmadı, dünyada gündem oluşturma konusunda ve haber takip etmede de ilk tercihlerden biri olmayı başardı.

LinkedIn'e bakalım. 2003'te, yani Facebook ve Twitter'dan daha önce kurulan şirket, bugün 5 binden fazla çalışana sahip. İş dünyasında ilerlemek isteyenlerin ilk üye olduğu yerlerden biri olmayı başardı. 2012 ve sonrasında satın aldığı SlideShare, Pulse ve Bright.com'la odaklandığı noktada, yani iş dünyasındaki profesyonelleri buluşturmada bir hayli yol aldı. 200 ülkeden üyeye sahip ve dünya genelindeki üye sayısı 300 milyonu geçmiş durumda. 2014'ün ikinci çeyreğinde elde ettiği 534 milyon dolarlık gelir, bir önceki yılın aynı dönemindeki 364 milyon doların yüzde 47 arttığı anlamına geliyor. Bu gelirin 105 milyon dolarının ücretli üyelik kaynaklı olması ise, doğru bir yöntem izlediklerinin kanıtı.

Ancak LinkedIn'ine ait tüm bu profesyonel hayattan izlerin farklı bir yansıması da var. 300 milyon üye, aynı zamanda iş dünyasının henüz tanışılmamış kesimine dolaylı da olsa erişebilmeyi beraberinde getiriyor. Örneğin benim bağlantılı olduğum yaklaşık 500 kişi, 9 milyondan fazla profesyonele ulaşmamın yolu anlamına geliyor. Elbette her mesaj bu kadar kişiye ulaşacak diyemeyiz, ancak ulaşılabilecek kişi sayısı biraz da verdiğiniz mesajın ne kadar doğru ve kapsamlı olduğuyla alakalı.

Financial Times'da Emma Jacobs imzasıyla hazırlanan bir makale, LinkedIn'in aslında hedeflemediği alanlarda da başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. Yazısında, LinkedIn'de tanışıp bir süre sonra evlenme kararı alan çiftlerden örnekler veren Jacobs, bu çiftlerin nasıl tanıştığından da bahsetmiş. Örneğin daha önce hiç tanışmamış, ortak tanıdığı da bulunmayan, ancak benzer işler yapan Kristin ve Adam çifti. Her ikisi de pazarlama uzmanı olarak çalışan bu iki isim, Kristin'in Arizona'dan Kaliforniya'ya taşınması ve bu bölgedeki benzer iş yapan isimleri araştırmasıyla buluşuyor. Tek yaptıkları, kendileriyle aynı bölgede benzer alanlarda/sektörlerde çalışan isimleri araştırmak. Kristin'in 7 ay sonra Kaliforniya'daki işini bulması sonrası başlayan ilişki, Adam'ın evlilik teklifiyle sonuçlanıyor.

Jacobs, yazısında farklı örneklere de yer vermiş. Bilgileri arasına okullarını da kaydedip 35 yıl sonra birbirlerini yeniden bulan Sherry ve Joe gibi. Okul arkadaşlarını bulma amacıyla kurulmuş Facebook'ta değil, LinkedIn'de yeniden buluşan çift farklı şehirlerde yaşama durumunu da Sherry'nin taşınmasıyla çözmüş. Sonuç; tıpkı Kristin ve Adam örneğinde olduğu gibi evlilik.

LinkedIn bu durumdan şikayetçi değil. Özel bir çöpçatanlık amacı olmamasına rağmen bu tür örneklerdeki çiftleri tebrik etmekten de geri kalmıyor. Kendisi her ne kadar doğrudan destek olmasa da LinkedUp gibi uygulamaların varlığına da hayır demiyor.

LinkedUp, profesyoneller için bir mobil çöpçatanlık uygulaması. Telefonunuza indirdikten sonra LinkedIn hesabınızla giriş yapabiliyorsunuz. Uygulama, bilgilerinizi buradaki hesabınızdan çekerken, daha fazla detay için LinkedIn profilinizdekilerin haricinde ek bilgi girmenizi de sağlıyor. Çalıştığınız sektör, yaş, cinsiyet, lokasyon gibi bilgilerin karşı tarafta görünüp görünmediği izinlerini siz veriyorsunuz. Eşleşme için de cinsiyet, yaş aralığı, sizin lokasyonunuza olan uzaklığı gibi kriterleri belirliyorsunuz. Kalanını LinkedUp sizin için yapıyor ve belirlediğiniz kriterlere göre iş dünyasından isimleri telefonunuza getiriyor.

LinkedUp hakkında çıkan yorumların çoğu, benzer bir metodu Facebook üyeliğiyle yapan Tinder'e benzediği yönünde. Farkı, profil olarak Facebook yerine LinkedIn üyeliğinizi baz alması. Karşı tarafın sizin bağlantılı olduğunuz isimler arasında olup olmamasının ise bir önemi yok. Uygulama yalnızca iOS kullanıcıları tarafından kullanılabiliyor.

Sonuç olarak LinkedIn, iş dünyasının profesyonellerini farklı bir amaç için buluşturma konusunda da işe yarar gibi görünüyor. Günümüzün toplantıdan toplantıya koşan ve vaktinin çoğunu yollarda geçiren çalışanlarını düşündüğümüzde, yalnızca yeni iş bağlantıları değil, çöpçatanlık noktasında da faydalı olma ihtimali yüksek.

19 Eylül 2014 Cuma

Dar Alanda Teknolojik paslaşmalar

Teknolojiyi herkes biliyor, herkes kullanıyor da, ne kadar yönetebiliyor?

Teknoloji Yönetimi sadece bir işletmecilik yada kalkınma ekonomisi terimi değil ki artık, hayatımızın, evimizin baş köşesinde.

Ve işte bu yüzden, teknoloji kullanımından ibaret olmayan teknoloji yönetimi, bireysel olarak da edinilmesi gereken temel yetkinliklerden biri.

Cep telefonlarınızı, televizyonlarınızı, bilgisayarlarınızı düşünün.

Kaç yılda bir, ve NEDEN? yeniliyoruz bu cihazlarımızı.

Yenilemeye nasıl karar veriyoruz?

Hangi cihazı, daha doğrusu aldığımız cihazın içindeki yeni yazılım ve donanım teknolojilerinin bize, ihtiyacımıza uygun olduğuna nasıl karar veriyoruz?

Ve nasıl adapte oluyoruz, yeni cihazlarımızla gelen yeni teknolojilere?

Nasıl öğreniyoruz?

Öğrenebiliyor muyuz gerçekten?

Bir önceki cihazlarımızdaki teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor ve gerçekten tüketiyor muyuz? Cihazlar bize “haydi Abbas, vakit tamam” mı diyor, yoksa biz, belli bir zaman döngüsünde kendi kendimize mi karar veriyoruz vaktin tamam olduğuna? Ya da birileri mi fısıldıyor kulağımıza “O artık gitmeli” diye. Yada “O gitmese de, yenisi gelsin, bana ne?” diye hezeyanlara mı kapılıyoruz? Hangi rüzgarlara kapılıyor, hangi rüzgarları göğüslüyoruz?

Peki yeni cihazlarımızı edindiğimizde, eskilerini ne yapıyoruz? Ülkedeki tersine lojistik, geri dönüşüm sistemlerini biliyor muyuz? Ülkede hele de elektronikte, geri dönüşüm var mı? Peki bunu sağlayacak lojistik zinciri var mı? Var da biz mi bilmiyoruz? Hakikaten, niye bilmiyoruz, niye sormuyoruz?

Evimizde eski elektronikleri sığdıracak yer bulamamaktan bu kadar muzdaripken, yakında elektronik çöpü evlerde yaşama riski altındayken neden merak etmiyoruz? Merak edenler varsa, bununla yetiniyor mu? Neden merakla yetinmeyip talep de etmiyoruz?

Ya da birden “sadaka verme sevdasına düşen mecburi iyilik sever mi oluyoruz? “İhtiyacı olan birileri varsa, bizim eski TV, PC, telefonu verelim” ne kadar çözüm oluyor? Oluyor mu gerçekten?

İhtiyaç sahibinin tanımını ekonomik olarak mı, teknolojik olarak mı yorumluyoruz? Linux vb.tuhaf (!) işletim sistemlerini, kullanıla kullanıla grileşmiş eski (!) teknolojili PC’lere kurup, o enkaz gibi görünen donanımlarda, bizim pırıl pırıl dizüstülerimizde çalıştığımızdan daha hızlı çalışabilen birilerinin olduğunun farkında mıyız?

Araba seçerken ikinci el değerini elüstünde tutarken, bilgi teknolojisi donanımlarında aklımıza bile neden gelmiyor ikinci el? İkinci eli olmaz mı ki gerçekten?

Hadi eski elektroniği evden yada elden çıkardık, bunlar bir yerlerde üstüste çöp dağları oluşturuyorsa ya? Wall E’nin gerçek olmasından korkmuyor muyuz hiç? Yoksa korkularımız hala “2001: Uzay Macerası”nın Hal 9000 adındaki şizofren bilgisayarıyla mı sınırlı?

Yazılımın geri dönüşümü kolay malum, silersin olur biter. Peki yazılıma yaptığımız harcamayı kişisel gelir gider tablosundan o kadar kolay silebiliyor muyuz?

Teknolojiyi yönetmeyi, temel olarak, ihtiyaç belirleme, seçme, edinme, öğrenme, yararlanma, geliştirme, koruma diye başlıklara ayırırken teoriler, biz bunların hangisinde en çok zaman ve para harcıyor, hangisinde tatmin oluyor ve hakkını veriyoruz?

Bilinen şu ki, teknoloji harcamaları hane halkı harcamalarında giderek daha yüksek yüzdeler tutuyor. Teknolojinin hayatı şekillendirdiğine her an şahit olduğumuz bir dönemde, mağara duvarlarına dönmeye niyetimiz tabi ki yok. Ama yavaşlayan bilgisayarınızı değiştirmeye “gerçekten ihtiyacımız var mı?” diye sormadan teknomarketlerin yoluna düşüyor, yada düşürülüyorsak, teknoloji yönetimi ve bunun hemen yanıbaşında da “teknolojik yenilik yönetimi” gibi kavramlara konferans salonlarında, toplantı odalarında ve binlerce sayfada yer vermemiz, ne kadar işe yarıyor? Terzi kendi söküğünü genel de dikemiyor evet, ama terzi kendi diktiğini “sıkıldığından” söküyor mu?

“Teknoloji ödemeleri dengesi” ekonomi sayfalarında yer bulamıyor. “Yüksek teknolojili ürünler” ithalat ve ihracatına ise hiç bakasımız yok.  Biz yükselen pazarlar, bilgi teknolojisi satınalmak söz konusu olduğunda, başımızı göğe vardıracak kadar yükseliyoruz. Adı üstünde “Pazar”ız. Ama üzerinde yükseldiğimiz dalga, bizim sahillere pek vurmuyor.

Adettendir, sonuçta diyelim;

Biz teknolojiyi, kurumsalı geçtik, bireysel olarak bile yönetemeyince... hayır, sanıldığı gibi, teknoloji bizi yönetmiyor. Çünkü teknoloji, itaat isteyen, güç meraklısı bir tiran değil. Olamaz da, çünkü bir kere canlı bile değil, farkında mıyız?

Teknolojiyi üretenler, geliştirenler bile değil direksiyonda çoğu zaman.

Teknolojiyi pazarlayanlar yönetiyor çoğunlukla bizi belki.

“Tüketme” psikolojisine girmek bu yazının iddiası değil o ayrı.

Nereden başlamalı peki? Çalıştığımız kurumlar için yaptığımız satın alma sözleşmelerindeki hassasiyetleri kişisel hayatımıza taşımak çok mu iddialı olur? “Satın aldığım bu cihazı değiştirmek istediğimde ne olacak? Bu harcamayı hiç yapmamışım gibi mi davranacaksınız? Geri alıp çöp olmasına engel olacak mısınız? Çöp olursa yeryüzüne ne zarar verecek?” gibi sorular sormayı önermek için çok erken belki.

Ama ünlü yaşlı kızılderilinin dediği gibi,

Akıllı telefonları, tabletleri, LED TV’leri yiyemeyeceğimizi anladığımızda çok geç olmaması dileğiyle .... 

Minecraft 2.5 milyar dolara Microsoft’un

Ünlü Minecraft oyununun üreticisi İsveçli Mojang, 2.5 milyar dolara Microsoft’un oldu. Minecraft’in yaratıcısı Markus Persson ise ‘aldığı kararın parayla değil, akıl sağlığıyla ilgili olduğunu’ belirtti.

Özellikle 8-12 yaş arasında gençler tarafından sevilen ve oynanan Minecraft oyunu Microsoft tarafından satın alındı. İsveçli Mojang tarafından üretilen oyun bugüne kadar 54 milyon adet sattı.

Firmanın 3 kurucusu yapılan anlaşma gereği şirketten ayrılacaklarını açıkladı. 2009 yılında kurulan Mojang’ta yaklaşık 40 kişi çalışıyordu. PC sürümü bulunan oyunun aynı zamanda iOS ve Android platformlarında uygulamaları da var. Kısa süre önce Xbox ve PlayStation sürümü de piyasaya sürülen oyun gençler arasında çok popüler.

Microsoft’un resmi bloğunda duyurulan satın alma ile ilgili olarak firmanın CEO’su Satya Nadella açıklamalarda bulundu. Nadella bu satın almayı sadece bir birleşme olarak görmediğini belirtti ve Minecraft’ın açık bir platform olduğu konusuna vurgu yaptı. Minecraft’in yaratıcısı Markus Persson ise ‘aldığı kararın parayla değil, akıl sağlığıyla ilgili olduğunu’ belirtti.

Eleştirisel kimliğiyle öne çıkan bir programcı olan Persson, geçmişte Microsoft’u Windows 8 nedeniyle eleştirmişti. Persson, yazılım devini ‘PC’yi açık bir platform haline getirerek mahvetmeye çalışmakla’ suçlamıştı. Persson, Mart 2014’te, Minecraft’in görsel gerçeklik versiyonunu geliştirmek isteyen Oculus VR ile projeyi de iptal etmişti. İsveçli programcı, iptal kararını Oculus VR ile Facebook arasındaki işbirliğini göstermişti.

Persson, kendine ait blogda Minecraft takipçilerine bir mektup yazarak aldığı kararın sebebini açıkladı. Mektupta yer alan bazı ifadeler şu şekilde:

Kendimi gerçek bir oyun geliştiricisi olarak görmüyorum. Oyun yapıyorum çünkü bu hem eğlenceli hem de oyunları ve program yazmayı seviyorum. Ancak oyunları yaparken onların hit olmalarını veya dünyayı değiştirmelerini beklemiyorum. Minecraft gerçekten büyük bir hit oldu ve insanlar oyunları değiştirdiğini söylediler. Ancak amacım her ikisi de değildi. Bu kesinlikle gurur verici ve kamuda göz önünde olmak bir nevi ilginç geliyor. Birkaç hafta önce evde hasta bir şekilde otururken internette EULA (son kullanıcı lisans anlaşması) sebebiyle bana karşı bir nefret patlaması olduğunu gördüm. Kafam karıştı ve anlamadım. Ardından YouTube’da Phil Fish (video tasarımcısı) videosunu izledim ve destekçilerimle aramda olduğunu düşündüğüm bağın var olmadığını gördüm. Bir sembol oldum ancak bunu istemiyorum. Kamudaki imajımın biraz bozulduğunu gördükten sonra Monjang’dan ayrılmaya ve Ludum Dare ile küçük internet deneylerine dönmeye karar verdim. Eğer takip edildiğini gördüğüm bir şey üretirsem, muhtemelen anında iptal edeceğim. Hepinizi seviyorum. Minecraft’i bugün olduğu şey haline getirdiğiniz için teşekkür ederim. Ancak çok fazlasınız ve bu kadar büyük bir şeyden sorumlu olamam. Diğer yandan, Minecraft artık Microsoft’a ait. Daha büyük bir bakış açısından, o uzun bir zaman size ait oldu ve bu hiçbir zaman değişmeyecek. Bu para hakkında değil, benim akıl sağlığımla ilgili.

1 Temmuz 2014 Salı

Okul çantasının çocuklardaki yeri ve önemi

Sabahın erken saatlerinde önümden geçen okul servislerini gördükçe genelde hep ayı şeyleri düşünürdüm. Hayal meyal hatırladığım çocukluğum ile ilgili anılar gelir gözümün önüne içindeki çocukları emniyet kemerlerini takmış camdan bakarken görünce… Yahu biz nasıl çocukluk yaşamışız derim hep. Ne zengin bir yaşantımız varmış. Tek eziyetimiz ise oraya buraya bıraktığımız zaman zaman unuttuğumuz kışın karda üzerine oturarak sıra ile birbirimizi karın üzerinde çektiğimiz okul çantası. Bakıyorum, düşünüyorum, ya iyi ki biz çocuktuk diyorum. Gerçi şimdiki çocukların bizden daha iyi koşulları ve olanakları olması iyi bir şey, buna katılıyorum. Ama çocuklar çocuk olmalı. Biz o dar yazın tozlu, kışın çamurlu, kar yağdığında dizimize zaman zaman belimize kadar karın içerisinde hep beraber okula gittiğimiz o günlere geri döndüğümde tek söyleyebildiğim biz çocuktuk. Acısı ile tatlısı ile zoru ile kolayı ile yaşadık çocukça. Okul da bizim için farklı kavramdı. Hepimizin elinde kocaman birer okul çantası bütün her şeyimizi içine doldururduk. Ne anlardık bilmiyorum ama çanta boş olduğunda sanki bir şeyleri unutacağız ve öğretmenimiz bizden istediğinde unuttum kelimesi ile yerin dibine gireceğiz diye ödümüz kopardı. Kaynak: Okul çantasının çocuklardaki yeri ve önemi

28 Haziran 2014 Cumartesi

Samsung'un Yeni Saati Android Wear ile Çalışacak

Samsung, Android Wear işletim sistemine sahip akıllı saatler üzerinde çalışıyor ve bunları Google I/O konferasında tanıtmayı planlıyor. Google, Android işletim sisteminin giyilebilir cihazlar için olan sürümü Android Wear’ı geçtiğimiz mart ayında duyurdu. Ardından Motorola ise Android Wear işletim sistemli Moto 360′ı görücüye çıkardı. Sürpzi olmayan bir şekilde HTC, LG, Asus gibi üreticilerin de Android Wear destekli akıllı saatlerini bu yıl içinde piyasaya süreceği belirtiliyor. İddialara göre, Tizen ile kendi yolunu çizmeyi deneyen Samsung da Android Wear ile çalışan akıllı saatler üzerinde çalışıyor ve bu cihazları Google I/O etkinliğinde tanıtacak. Samsung’un konferansta tanıtmak için farklı işlemcilerle çalışan iki akıllı saat hazırladığı söyleniyor. Bu akıllı saatlerden biri firmanın kendi işlemcisi Exynos, diğeri ise Qualcomm Snapdragon işlemci ile çalışacak. Samsung, ilk akıllı saati Galaxy Gear’da Android işletim sistemi kullanmış ancak, kısa pil ömrü yüzünden aldığı eleştirilerle cihazın ikinci neslinde Tizen işletim sistemini tercih etmişti. LG G Watch ve Moto 360′ın da resmi olarak I/O etkinliğinde tanıtılması bekleniyor.

26 Haziran 2014 Perşembe

Galaxy S5 Sport Duyuruldu

Samsung Galaxy S5′in daha sportif hatlara ve fiziksel tuş takımına sahip Galax S5 Sport modeli ABD’li GSM operatörü Sprint tarafından duyuruldu. Samsung’un Galaxy S5′i tanıtmasının ardından, telefonun metal bir arka kapağa sahip modelinin ne zaman çıkacağı konuşulmaya başladı. Kısa bir süre önce ise firma, plastik kasalı Galaxy S5 LTE-A modelini Güney Kore’de duyurdu. Bu sefer ise ABD’li GSM operatörü Sprint, Galaxy S5 Sport modelini duyurdu. Galaxy S5 Active modeline benzeyen S5 Sport’un ön yüzünde fiziksel tuş takımı yer alıyor. Arka kapakta ise farklı bir tasarım anlayışı benimsenmiş. Suya ve toza karşı dayanıklı Galaxy S5 Sport’un teknik özellikleri arasında, Full HD çözünürlükte 5,1 inç Super AMOLED ekran, 2,5 GHz dört çekirdekli Snapdragon 801 işlemci, 2 GB bellek, microSD kart destekli 16 GB depolama alanı, LED flaşlı 16 MP arka ve 2 MP ön kamera, 2800 mAh pil, Android 4.4.2 işletim sistemi, IP67 standartı yer alıyor. Telefon, 114x74x8,9 mm boyutlarında ve 156 gram ağırlığında. Galaxy S5 Sport’un diğer ülkelerde satışa çıkarılıp çıkarılmayacağı ve kontratsız fiyatının ne olacağı bilinmiyor.

Çinliler Yapıyor

Üçüncü kez dünyanın en güçlü süper bilgisayarı yarışında birinciliğe ulaşan Çin, ilk 500 bilgisayar sıralamasında da konumunu güçlendirdi. Tianhe 2 isimli bilgisayar son iki listede de birinci olmuştu. Geçen seferki listeye kıyasla Çin'in süper bilgisayar sayısı yüzde 20 artarken ABD'ninki yüzde 15 azaldı. Buna karşın ABD 233 bilgisayarla hala liste başında bulunuyor. Geçen sefer 63 bilgisayar ile listede olan Çin’in yeni listede 72 süper bilgisayarı bulunuyor. Çin'i, İngiltere 30, Fransa 27, Almanya ise 23 bilgisayarla takip ediyor. Listenin tamamı önümüzdeki hafta açıklanması bekleniyor. Dünyanın en güçlü 500 bilgisayarı listesi 1993'ten beri yılda iki kez yayımlanıyor. Liste ilk bilgisayarın üretildiği 1979 yılından beri aynı kıstaslarla değerlendiriliyor. Bilgisayarlar sayısal başarılarına göre sınıflandırılıyor. Saniyede 1 katrilyon işlem gücü olarak bilinen petaflop sınıflandırma biçimi olarak kullanılıyor. Bu sene birincisi Tianhe-2 33,86 petaflop gücünde. Bu, bilgisayar teknolojisinde büyük bir ivme olarak kabul ediliyor. IBM'in Roadrunner isimli bilgisayarı beş yıl önce ilk kez 1 petaflop sınırını geçmişti. Roadrunner, 2013 yılında aşırı enerji kullanımı nedeniyle kullanımdan kaldırılmıştı. İlk 500 süper bilgisayarların listesinin toplamı 274 petaflop gücüne denk geliyor. Çin devletine ait Tianhe-2 bilgisayarı Ulusal Savunma Teknolojileri Üniversitesi tarafından işletiliyor. Bilgisayarın araştırma ve eğitim amaçlı kullanıldığı belirtiliyor.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Google sağlık veri servisini I/O’da duyurabilir

Google’ın kişisel sağlık verileriyle olan ilişkisi gelgitler barındırıyor. Daha önce Google Health adında bir birleştirilmiş tıbbi kayıt servisi açan şirket, dört yıldan kısa bir süre içinde bu servisi sonlandırma kararı almıştı. Ancak giyilebilir cihazların yükselişiyle birlikte Google gözünü yeniden bu alana çevirdi. Android Wear projesiyle giyilebilir cihazlar pazarındaki iddiasını daha somut biçimde ortaya koyacak olan Google, kullanıcılarına veri toplama ve organizasyonu konusunda da yeni bir servis sunacak. google-logo-280613 Forbes’un haberine göre, şirket Google Fit adını verdiği bu servisi 25 Haziranda başlayacak yıllık geliştirici konferansı Google I/O’da duyuracak. Google’ın I/O etkinliği kapsamında mart ayında duyurduğu Android Wear projesine ilişkin daha fazla detay açıklaması, aynı zamanda Motorola, LG, Samsung gibi şirketler tarafından hazırlanan akıllı saatleri duyurması bekleniyor. Forbes’un haberinde gelişticiler için hazırlanan yeni API setlerinin de bu etkinlikte duyurulacağı belirtiliyor. Bu duyuru gerçekleştiği takdirde Google da kişisel aktivite verisi altyapısının kontrolü için rekabet eden teknoloji devlerinin arasına katılmış olacak. Samsung geçtiğimiz ay çeşitli sağlık takip donanımlarından güvenli biçimde veri toplayan ve bunları işleyen bulut tabanlı SAMI platformunu duyurmuştu. Apple ise geçtiğimiz hafta iOS 8 ile birlikte egzersiz takip verisi için bir arka uygulama olan HealthKit’i tanıtmıştı. Bu iki platform da üçüncü taraf uygulamalarla uyumlu çalışacak olsa da, HealthKit’in Apple’ın ekim ayında duyuracağı söylenen giyilebilir cihazının önemli bir parçası olması bekleniyor. Google kişisel sağlık verilerinin takibine yardımcı olma konusundaki planlarını daha önce açıklamış olsa da, bu planlar o dönemde giyilebilir aksesuarları kapsamıyordu. Şirketin özel projeler üzerinde çalışan X ekibi kablosuz alıcılara bağlı sensörleriyle şeker hastalarının glikoz seviyesini ölçen akıllı kontakt lensi duyurmuştu.

22 Haziran 2014 Pazar

Panasonic dünyanın 4K video çekim yetenekli ilk kompakt kamerası Lumix FZ1000′i duyurdu

Panasonic, dünyanın 4K video kayıt yeteneğine sahip ilk dijital kompakt kamerasının duyurusunu gerçekleştirdi. Aslında FZ1000 için “kompakt” tanımı yapmak biraz zorlama olur, çünkü cihazın tasarımında ve boyutunda DSLR etkisi fazlasıyla görünüyor. Panasonic bu kamerayla Sony’nin serisinde yer alan RX10 ile rekabet etmeyi hedefliyor. Şirket Sony’yi daha ucuz fiyatla avlamaya çalışacak. FZ1000′in temmuzda yaklaşık 900 dolarlık fiyatla yurt dışında piyasada olması bekleniyor. panasonic-lumix-fz1000 RX10 gibi, Panasonic’in en yeni makinesi 1 inç sensör barındırıyor, şirkete göre bunun sayesinde düşük ışık performansı daha da iyileştiriliyor. Venus olarak adlandırılan işlemci sayesinde çoklu gürültü azaltma sistemlerinden yararlanma fırsatı sunuluyor. FZ1000 ve 25-400 mm eşdeğer f/2.8-4.0 lensi yüksek zum değerine sahip, böylelikle RX10′a göre nesneleri daha da yakınlaştırma fırsatı sunuyor. 16x optik zum 5 basamaklı hız kontrolü sayesinde dikkatli bir şekilde kontrol edilebiliyor. Bu, özellikle video çekimi sırasında yakınlaştırma ve uzaklaştırmanın daha dikkatli şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunuyor. Tabii ki, video FZ1000′in en çekici özelliği olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz şubat ayında duyurulan GH4 gibi 4K video kaydı yapabilen bu makine en yüksek çözünürlükte 30fps hızla sınırlı kalıyor. Ancak 1080p video kaydı sırasında 60fps’ye de çıkmak mümkün oluyor. Daha düşük çözünürlüklü, yani 1080p kayıt yapmak beş eksenli optik görüntü sabitleme özelliğinden de yararlanma fırsatı veriyor. Ancak 4K çözünürlüğe çıktığınızda bu özellikten yararlanmanız mümkün olmuyor. Ayrıca Panasonic’in eklediği çeşitli video efektleri de bulunuyor. Yaratıcı video modu içinde 120 fps kayıt, time-lapse çekim, stop motion animasyon gibi kayıt modları bulunuyor. Çekim sırasında 0.39 inç elektronik vizör veya arkada yer alan 3 inç, her iki kenara 180 derece dönebilen veya her iki dikey yönde de 280 derece hareket edebilen LCD ekrandan yararlanarak çerçeveye almak mümkün. Fotoğraf çekmeyi sevenler için çeşitli sahne ayarları ve Instagram-vari filtreler de bulunuyor. Burst modu tam çözünürlükte saniyede en fazla 12 çekim izni veriyor. Son zamanlarda çıkan çoğu kamera gibi FZ1000 de NFC ve Wi-Fi özelliklerini barındırıyor. Bu, Panasonic’in mobil uygulamasını kullanarak akıllı telefonunuza görüntüleri aktarabileceğiniz veya uzaktan kumandalı çekim özelliğini kullanabileceğiniz anlamına geliyor.

18 Haziran 2014 Çarşamba

Baskı Dünyasındaki Son Gelişmeler

Matbaanın icadı insanlık için dönüm noktalarından bir tanesi olarak kabul edilmektedir. Daha önceleri baskı ve çoğaltma işleri el ile yapılmaktaydı. Düşünsenize, söz gelimi beş yüz sayfalık bir kitabın bin tane çoğaltılması ne kadar zamana ve denli bir iş gücüne mâl oluyordu. Kağıt çeşitliğinin ve üretiminin de bu denli gelişkin olmadığı zamanlarda ise yapraklar, taş ve kil tabletler, mağara duvarları; aklınıza neresi gelirse, yazı yazmak için kullanılıyor, çoğaltmak ve muhafaza etmek neredeyse imkansız bir hâle geliyordu. Ne var ki artık bilgiyi paylaşmanın son derece kolay olduğu devirlerde yaşıyoruz. Eğitimden iş dünyasında hayatın her alanında kullanılması zorunlu olan pek çok yazılı materyali elde etmek için artık eskiye nazaran bir hayli gelişmiş teknolojilerden faydalanılmakta. Bu teknolojilerin ilk akla geleni ise hiç kuşkusuz yazıcı  yani yaygın kullanılan diğer bir adıyla printerlar.

Yazıcılar bundan uzun yıllar önce hayatımıza girdiğinde ne yazık ki bir takım handikapları yok değildi. Söz gelimi kartuşlar çok pahalıydı ve her yerde bulunmuyordu. Sürekli arızalarla karşılaşılabiliyordu ama buna rağmen yedek parça ve teknik servis olanakları bir hayli kısıtlıydı. Zaman içerisinde tüm elektronik ürünlerde olduğu gibi yazıcılarda da bir takım gelişmeler yaşandı ve bugün gelinen noktada durup arkamıza baktığımız zaman printer dünyasında bir hayli yol kat edildiğine şahit oluyoruz. Ancak varılan bu noktada çok büyük emeği olan bir firmadan bahsetmeyip es geçmek olmaz; oki.
uzak doğunun teknolojisini ileri taşıyan bayrak firmalardan bir tanesi olan MAKPAŞ oki printer, sık sık arızalanan cihazlardan hemen biten kartuşlardan ve daha nice sorunlardan tüketicileri kurtardığı bu dünyada akıllı makineler, lazer kartuşlar, kablosuz bağlantı ve daha pek çok yeniliği bizlere sunan marka olarak övgüyü hak ediyor.
MAKPAŞ Oki yazıcı dünyasına şöyle bir göz atmak bile etkilenmek için yeterli. Oki printer modellerindeki çeşitlilik ile ihtiyacınız neyse ona yönelik bir çözüm satın alabilirsiniz. Ayrıca MAKPAŞ Oki yazıcı fiyatları diğer markalarla kıyaslandığında son derece makul ve ekonomik bir görünüm çiziyor. Siz de oki kalitesi ile tanışıp baskı masraflarınıza kesin ve etkili bir çözüm getirebilirsiniz. 

Programcı Teyze Anlaşmazlığı

Bunu neredeyse bütün genç programcılar yaşamıştır. Özellikle mühendis falan değilseniz. Teyze gelmiştir, küçük oğlanın mesleğini sorar. Anne de “bilgisayarcı” der. Teyze keywordü almıştır. Hemen yapıştırır; “Bizim torun da oynuyor” diye. Bir teyzeye bilgisayarı anlatmak zor iştir. Biz başına oturuyoruz, “onun da kendi özellikleri var gençler eğleniyor” gibi bir düşünceleri vardır. Torunları falan o amaçla kullanırlar da o yüzden. Teyze böle deyince “biz oynamıyoruz, program yazıyoruz” tarzı bir savunma mekanizması oluşur. Teyze de ekler “bizim çocuk da yazıyor ödev falan”. Bundan sonra daha ileriye gitmenin pek anlamı yoktur. İsterse işletim sistemi tasarımı yapıyor olun, çekirdek derleyin hayır, önemi kalmamıştır. Artık teyzenin gözünde ofisboy tarzında bir izleniminiz vardır. İnat edip kodları açacak değilsiniz, bunu kimse yapmaz, teyze de anlamaz zaten. Tabi eğer Bilgisayar Mühendisliği okuyorsanız durum değişir. Sonuçta mühendis olacaksınızdır. Yaşı başı almış teyze, amcalarımızın mühendislik makamına saygıları büyüktür, o yüzden sizi torunlarıyla, eltisinin çocuğuyla karşılaştırmaz. Teyze ile çay için, börek, pasta, kurabiye yeğin ama bilgisayar konusuna pek girmeyin. İnsan kendini solitare’de oyun oynayan, wordpad’de bir şeyler yazıp çıktı alan biri olarak teyzenin aklına yerleşmiştir. Fazla sorgulamayın, bırakın size güzel bir kız ayarlasın.

15 Haziran 2014 Pazar

Acer X1240 DLP XGA Projeksiyon

Acer X1240 DLP XGA Projeksiyon Yeni teknoloji ürünler arasında yerini alan ve hem işyerlerinde hem de evlerde kullanılabilen projeksiyon cihazları ağırlıklı olarak, ofis ihtiyaçlarında, eğitim konularının genelinde, toplantı ve seminer alanlarında, arkadan yansıtma ihtiyacı duyulan uygulamalarda, 3D gösterimlerde ve ev sineması gibi alanlarda kullanımı tercih edilmektedir. Acer X1240 DLP XGA Projeksiyon cihazı her alanda rahatlıkla kullanılabilecek, DLP teknolojisinde bir ürünüdür. 7000 saat gibi uzun bir lamba ömrüne sahip olan Acer X1240 DLP XGA Projeksiyon cihazı, 3D gösterim imkanı sunabilen bir üründür. 2 kg ağırlığı edeni ile her yere taşınabilen bir özelliğe sahip olan cihazın, 2700 ANSI lümen parlaklığı bulunmaktadır. Lamba garantisine sahip olmayan ürün, sadece 2 yıl ürün garanti kapsamındadır.Acer X1240 projeksiyon cihazının fiyatı 449$ dir. DLP Teknoloji, 1024x768 Çözünürlük, 2700 Ansi Lümen, 10.000:1 Kontrast, Manual Focus, Manual Zoom, 7.000 Saatlik Lamba, 2xPC Girişi, 2Watt Speaker, 2.0Kg, 2 Yıl Garanti

Kaynak:Acer X1240 DLP Projeksiyon;

9 Haziran 2014 Pazartesi

HTC One E8′in Teknik Özellikleri

HTC ONE E8‘i resmen duyurdu.Hatırlarsanız HTC yeni ürünleri ile kamera alanında taht kurmak istiyor.Ve anlaşılan o ki yeni ürünleri bize gösteriyor ki HTC bu konuda bir hayli çalışıyor. En son M8′i duyuran Htc iddialı ürünlerle bu alanda emin adımlarla ilerlemeye devam etmektedir. htc one e8 beyaz HTC One E8in Teknik Özellikleri Kullanıcıları M8 den sonra M8 Ace’yi beklerlerken bu yeni E8 bayağı şaşkınlığa uğrattı Htc hayranlarını. HTC One E8 özelliklerine gelecek olursak; 1080P görüntü kalitesine, 5 inç IPS LCD 1920×1080p ekrana ve 2 GB ram özelliklerine sahiptir. Ayrıca Qualcomm’un 2.3GHz hızındaki Snapdragon 801 işlemcisi tarafından destekleniyor. Bu yeni üründe en belirgin fark plastik gövdenin ön plana çıkması ve tabi ki plastik görünümün kazandırdığı kalınlıktır. htc one e8 kirmizi HTC One E8in Teknik Özellikleri Kamera olarak ise 13 MP arka ve 5MP ön kameraya sahiptir. İki kamerada 1080p video yeteneğine sahip. Siyah, Kırmızı ve Beyaz renk seçenekleri ile satışa sunulacak olan HTC One E8′in M8 ile arasındaki en büyük fark, HTC One E8‘in çift SIM kart desteği sunması ve 3G ile 42Mbps indirme hıza kadar kullanıma sahip olması. Bu cihazın ilk etapta hangi pazarda sunulacağına dair net bir bilgi yok fakat gelen haberler bu ürünün ilk önce Çinde piyasaya sürüleceği yönünde.