Genel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Genel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2015 Pazartesi

İslami Kaynaklara Göre Rüyada Başbakan

Rüyada başbakan görmek; hayır ve esenlik, nimet, mutluluk ve itibar; bela, minnet, zahmet ve sıkıntı, darlık ve talihsizlik gibi değişik yorumları mevcuttur. . Hayat pahalılığına ve ağır vergilere işaret eder. Aynı zamanda bu rüyanın islami kaynaklara göre tabiri devlet büyükleri tarafından hayır bulmaya delalet eder. Aynı zamanda rüyada başbakanı görmek , devlet kademesinde beklentisi olanlar için bu rüyanın manası arzu ettiği şeylerin gerçekleşmesine ve işlerinin sorunsuz bir şekilde son bulmasına işaret eder. Yüksek bir yerden aşağıya indiğini görmeniz ise, işlerininiz bozulmasına ve başkasına muhtaç olmanıza işaret eder. Rüyada başbakanı kendi evinde misafir olduğunu görürseniz, devlet tarafından bir menfaat görmenize yaklaşan seçimlere işaret etmektedir.  Halk tarafından seçilen bir başbakan, hayır ve berekete delalet eder .

Rüyada Başbakan tarafından kendi makamında kabul edildiğinizi görürseniz, hayır ve itibarla yorumlanmaktadır. Kişi rüyasında başbakana bir şeyler danışmak için yanına gider ve geri çevrilmez ise ; ehil olan bir kişi için bu rüya üst düzey bir makamda danışmanlığa getirileceğine delalet eder. Rüyanızda başbakanın yüksek bir yere çıkarak insanlara seslendiğini görürseniz, bu rüyanın manası; ülkenin onun yönteminde kalkınıp güçlenmesine ve iktidarının uzun olmasına delalet eder. Aynı zamanda bu rüyanın manası başbakan halkın ne düşündüğünü önemsediğini göstermektedir. Rüyanızda başbakanla bir yerlere gittiğinizi görürseniz, o bölgeye gelecek bir devlet hizmetine işaret eder. Hayırlı bir rüya olarak kabul edilir. 

10 Kasım 2014 Pazartesi

Orta Asya Dillerinde Yazılmış Rüya Tabir Kitapları

Bunlar, gerçekten güvenilir bir oj the Royal Asiatic 3ir şekilde ibn Şâhîn' anan bu çalışmasında lilerin yer aldığı temel ıiştir. Bland, bu ma rizî'nin Mişfeâiü'2Me î'nin eserine deginme eser bundan da on eyyahın bu kitabı, Tesiri) şeklinde roman aulara göre değil, alfaca da bir gömlek gör ılfabetik sıralama, gü r. Ancak, 1. Dünya Sallı alfabesiyle basılmış |id Süleyman elHüse rek geleneksel tarzda, eseri bunlara bir ör il'nin etkisiyle yazılmış flürün, ortaçağ sonrası ecan verici bir çalışmadır.

Sözü edilen etki, öncelikle sûfiler için geçerlidir. Sûfı çevrelerine ait, tarikatlarda kullanılmış irili ufaklı pek çok rüya tabirleri, zamanla gün ışığına çıkmaktadır. Ancak anlaşılacağı gibi, tarikat üyesi olmayanlar için bunlar anlaşılması güç kitaplardır.

Özbekçe olsun, Başkırtça olsun, Orta Asya dillerinde yazılmış rüya kitapları da vardır. Hatta Karakurum'daki Hunza'da, Ismailîlere ait bir rüya tabirleri bulunmaktadır. Rüyalar yaşamın öylesine ayrılmaz bir parçasıdır ki, herhalde Arapça, Farsça ya da Türkçe hiçbir eski eser yoktur ki, içinde önemli rüyalar aktarılmamış olsun. Bu rüyalar genellikle, belirli siyasi olayların ifade edilmesinde kullanılırlar. Tabii burada, sonradan uydurulmuş rüyalar da yer alır, ancak bunlar da ilginçtir, çünkü siyasette belirli mekanizmaların işleyişine ışık tutarlar.

Rüya tabirlerinin erbâbı olarak göremeyeceğimiz insanlar bile, rüya tabiriyle ilgilenmişlerdir, komutan ibn Şâhîn'in yanı sıra, Haçlı Seferleri sırasında Suriye meliki Usâme ibn Munkız da (ölm. 1188) buna örnektir. Bu durum, edebi eserlerin çok sayıda rüya anlatımı içermesi sonucunu doğurmuştur. Buna iyi bir örnek, Kadı Tenühî'dir (ölm. 994), Mutlu Son* adh eseri, Arnold Hottinger tarafından kısmen Almancaya çevrilmiştir. Eserin altıncı bölümünün tamamı, bir kurtuluşu ya da umutsuz gibi görünen durumlardan çıkışı müjdeleyen ve gerçek çıkan rüyalardan bahsetmektedir.

Gerçekleşen Rüyalar Görmek ve Anlamları

Rüyalar hakkındaki yaygm rivayetlere, müminlerin pek çok deneyimi de eklenebilir, bu anlatımlar, onların manevi dünyasına ışık tutmaktadır. En modern Türkçe İslami rüya tabirleri kitaplarında bile, yazarın kendi rüyalarından bir ya da ikisini anlattığına sık rastlanır, buradan, rüyaların ne denli önemi olduğu anlaşılabilir. 

Müslümanlar için, gerçekleşen rüyalar görmek, Allah'ın lütfuna bir işaret sayılmıştır, birçok Müslüman, anlattıklarına Kuran'm Duhâ Suresi'nin n. âyetini ekler: "Ve Rabbinin nimetini anlat!" Böylece, başkaları gibi, Mısırlı mutasavvıf Şa'rânî de (ölm. 1565), hayat hikâyesine ilişkin notlarına Letâ'ifü'lMinen, (Hoş Lütuflar) ismini vermiştir.

Bu nedenle islami rüya tabirleri kıtaplarında, her sınıftan insan, rüyalarını kaydetmiştir. Hambel! Fakih İbnü'l Bennâ, George Makdisi tarafından yayımlanan güncesinde, Bağdat'ın Ağustos 1068 ile Eylül 1069 arasındaki siyasi ve toplumsal yaşamını yansıtmakla kalmaz, sık sık da rüyalarından bahseder, hemşehrilerinin de onu takdir edilecek bir rüya tabircisi olarak gördükleri aşikârdır (bkz. s. 9ı).  Evinden taşındığını gördüğü bir rüyasını, Cennete gideceğinin müjdesi olarak tabir etmesi, onun rüyalarında dünyevi hayatla ahret hayatının nasıl iç içe geçmiş olduğunu göstermektedir.

İslami rüya tabirleri eserlerinde Kuzey Afrikalı sûfi Zevâvînin (ölm. 1477) rüya günlüğünün, Jonathan Katz tarafından ayrıntılı bir çözümlemesi yapılmıştır. Büyük bir veli olmayı dileyen bu kişinin rüyalarında peygamberlerin önemli bir yer tuttuğu özellikle vurgulanmalıdır. Zevâvî, Tüh/e (Armağan) adlı eserini, okuyanı Cennete götürecek kutsal bir kitap olarak görmektedir, çünkü deneyimlerini Peygamberin emri üzerine açıklamıştır!

23 Ekim 2014 Perşembe

Pedofili (Sübyancı) Hastaları Erkekler Global bir araştırma ile tuzağa düşürüldü

Gizli yürütülen bir internet projesinde dünyanın dört bir yanından pedofiller tuzağa düşürüldü

Çocukların cinsel istismarıyla mücadele eden Hollandalı bir yardım kuruluşu tarafından gizli bir operasyon yürütüldü. Operasyonda,  bir internet hesabı 10 yaşındaki Filipinli bir kıza aitmiş gibi gösterildi ve bu hesapla iletişime geçen 1000 erkeğin ayrıntıları dünyanın dört bir yanındaki güvenlik birimlerine iletildi.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre, bu şekilde hüküm giyen ilk kişi ise Avustralya'da yaşayan bir pedofil oldu.

Bu kişiler Sweetie (Türkçesiyle "Tatlım") mahlasıyla açılan hesabın sahibi olduğunu sandıkları "kız çocuğundan" internet kamerası önünde seks eylemleri gerçekleştirmesini istedi.

Bu kişiler arasındaki 110 İngilizin isimleri İngiltere'nin Ulusal Suç Kurumu'na gönderildi.

Kurum hiçbir tutuklama yapılmamış olmasına rağmen aktif soruşturmanın devam ettiğini bildirdi.

Bir Avustralyalı hüküm giydi

Avustralya'da ise kayıtlı seks suçlusu olan Scott Robert Hansen, Brisbane Bölge Mahkemesi'nde kendisine yöneltilen üç suçlamayı da kabul etti.

Hansen Sweetie'ye müstehcen fotoğraflar gönderdiğini, kendi bilgisayarında çocuk cinsel istismarı görüntülerine sahip olduğunu ve seks suçlularına uygulanan kısıtlamaları ihlal ettiğini kabul etti.

Hansen iki yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Ancak sekiz aydır gözaltında olduğundan hapse girmesi beklenmiyor.

Bunun yerine 12 aylık kısıtlama düzenine tabii olacak ve bir seks suçlusu tedavi programına aktarılacak.

Böylece Hansen, Sweetie projesi ile ilgili hüküm giyen ilk kişi oldu.

Sweetie projesi

Sweetie projesi Terre des Hommes isimli, çocukların cinsel istismarıyla mücadele eden Hollandalı bir yardım kuruluşu tarafından yürütüldü.

Dört araştırmacıdan oluşan bir ekip, 2013 yılında 10 hafta boyunca bu internet projesi üzerinde çalıştı.

Projede internet kamerası aracılığıyla gösterilecek bir bilgisayar avatarı da yaratıldı.

Projeye katılanlardan biri BBC'ye yaptığı açıklamada, kendileriyle iletişime giren bazı erkekler yüzünden karabasanlar gördüğünü söyledi.

Proje boyunca on binlerce erkek ekiple temas kurdu. 71 ülkeden 1000 kişinin isimleri ise Interpol'e verildi.

21 Ekim 2014 Salı

Hükümet Kaynak arayışını tarım bütçesini keserek buluyor

TZD Genel Başkanı Yetkin, "Bütçede, tarıma ayrılan kaynak bu yıl da yasanın öngördüğü asgari miktarın altında kaldı" dedi.

 Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, bütçede, tarıma ayrılan kaynağın bu yıl da yasanın öngördüğü asgari miktarın altında kaldığını belirtti.

Yetkin, yazılı açıklamasında, eylül ayı ile ocak-eylül dönemine ilişkin bütçe gerçekleşmelerini değerlendirdi.

Bütçeye göre, çiftçiye 2015’te doğrudan 10 milyar lira kaynak ayrıldığını, ancak KİT’lerin finansmanı, diğer müdahale alımları, kredi sübvansiyonu gibi kalemler de dikkate alındığında bu miktarın 13,1 milyar lirayı bulacağını ifade eden Yetkin, “Açıklanan bütçede, tarıma ayrılan kaynak, bu yıl da yasanın öngördüğü asgari miktarın altında kaldı. Geçen yıldan bu yana tarımsal maliyetlerdeki önemli artışlara karşın artış 300 milyon lira gibi sembolik denilebilecek miktarda oldu” değerlendirmesinde bulundu.

Açıklanan rakamlara göre, bütçeden tarımsal desteklemeye ayrılan payın 2015 yılında doğrudan desteklemeler için yüzde 2,1, dolaylı desteklemeler de hesaba katıldığında yüzde 2,8 olacağına dikkati çeken Yetkin, “Toplam doğrudan ve dolaylı destek miktarı 13,2 milyar liradan 13,1 milyar liraya inecek. Milli gelir açısından bakıldığında ise yine yüzde 1’in çok altında kalacak. Kısacası, Çiftçinin umudu yine başka bahara kalmış bulunuyor” ifadelerini kullandı

19 Ekim 2014 Pazar

Rüyada Savaşta Kavga Etmek Ne Anlama Gelir

Kişi uykuya daldıktan sonra Rüyada kavga etmek genel itibari ile kargaşanın hakim olacağı bir dönemin başlangıcına delalet eder. Halkın birbirleriyle kavga ettiğini görürse, yiyecek sıkıntıları ve açlığın baş göstereceğine işaret eder. rüyada kavga ettiğini görmek aynı zamanda kuvvete ve bir kimse ile düşmanlığa yahut ihtilafa düşeceğine delalet eder. Kişi rüyasında bir kimse ile silahla kavga ettiğini ve çatıştığını görürse, bir kadını bir kimse ile evlendireceğine yorumlanmaktadır. İslami kaynaklara göre bu rüyanın yorumu hayırlı bir kısmet ile birliktelik yaşanması manasına gelir. Zırh cinsinden bir ürün ile üstünü giyinen bir kimse bir kişi ile kavga ederse, zengin olan bir kadın ile evlilik yapacağına ve mutluluktan uzak bir birliktelik kuracağına delalet eder.

Aynı zamanda rüyada kavga etmek , rüya sahibinin uzun bir ömre işaret eder. Başarılı bir iş hayatının olacağına, kısmetli ve zenginlik içinde geçecek bir ömürdür. Dünya işlerinden bir iş için kavga eden bir kimse, geçim sıkıntısından darlaşacağına ve bu durumdan kurtulmak için efor sarf edeceğine delalet eder. Bir kimse rüyasında ağız kavgası yaptığını görürse, şiddetli hiddete kapılacak demektir. Bilinmeyen bir nedenden dolayı kavga eden bir kimse, dinsel açıdan aykırı davranacak demektir. Rüya sahibi küçük bir çocukla kavga ettiğini görürse, düşmanına karşı üstünlük kuracağına işaret eder. Aynı zamanda malından zarar görecek ve üzüntülü bir dönem geçirecek demektir. Bir başka rivayete göre de ölüme yorulmaktadır. 

Rüyada Yüzünüzün Sivilce İçinde Olduğunu Görmek

Rüyanızda yüzünüzü sivilceler içinde olduğunu görürseniz, hayatınızda sık sık tekrarladığınız hatalarınızı ve bu hatalardan dolayı ders alarak pişmanlık duymanıza işaret eder. Pişmanlık duymanız size sıkıntı ve keder katacaktır. Aynı zamanda rüyada sivilce görmek ise; insanın derlerinden ve kederlerinden çok daralmasına ve huzurunun kalmadığına yorulur. İslami rüya tabirlerinde ise yorumu bundan çok farklı değildir. Bedenin sivilceler ile dolmuş olması ve bundan duyulacak üzüntü, gerçek yaşamınızda gam ve kedere, rüyada sivilce görmek ve bu sivilceleri yok etmek için çaba göstermek ise, hayatınızda yeni bir arayış içinde olmanıza sıkıntılarınızı çözmek için çaba göstermenize delalet eder. Kişi İş hayatında sıkıntılı bir dönem ve borç içinde olacağına yorumlanır. Borçlarından kurtulabilmek için çok çaba gösterecek ve bu çabalar uzun zaman sonra sonuç verecek diye yorumlanır. Bir kadın rüyasında sivilcelerin bütün vücudunu kapladığını ve insan içine çıkmak istemediğini görürse, sosyal yaşantınız ve çevrenizdeki arkadaşlıklarınızla ilgili olarak dışlanacağı ve hor görüneceği ortamlarda bulunacağına delalet eder. Rüyada sivilce görmek; bazen boş yere endişe duyacağınız çok önemli olmayan şeylere de yorumlanabilir. Kişi rüyasında sivilcelerin bütün vücudunu kapladığını ve bu sivilceler artık irin şeklini aldığını görür ve bunları temizlemek için büyük çaba sarf ederse, gerçek hayatında bu kişi yapmış olduğu hataların farkına varacak ve bu hataları tekrar yapmamak için ders alacağına işaret eder. Aynı zamanda sıkıntılarını ortadan kaldırabilmek için bu haraları düzeltmek için uğraş verecektir.

18 Ekim 2014 Cumartesi

Rüyada Tuvalette Kusan İnsan Görmek

Rüyanızda tuvalette kusan bir insan görürseniz, çevrenizde sizden yardım bekleyen insanların varlığına işaret eder. Bir kadın için bu rüya bir hastalığın onu mağlüb edeceğine veya bir çocuk dünya ya getireceğine işarettir. Rüyada tuvalet görmek Görmek güzel bir rüya olmasına rağmen tuvalette kusmak iyi değildir. İslami rüya tabirlerinde bu rüyayı her zaman beklenmedik bir anda hastalıklarla uğraşmanıza yorulur. Rüyanızda eğer tuvalette kan kustuğunuzu görürseniz, çocuklarınız ve ev hayatınızın size rahat ve huzur vermiyeceğine ve sıkılacağınıza işaret eder. İş hayatınızda ters giden durumlara karşı dikkatli olmanıza ve tedbirleri almanız gerektiğine yorulur. Rüyada Tuvalet gerçek hayatınızdaki eş ve aile yaşantınızın iyi olacağını söylese de, tuvalette kusmak ve kustuğunuz şeyi görememek iyi değildir. Akrabalarınızdan birilerinin hastalanacağına ve sizin elinizden hiçbir şeyin gelmiyeceğine delalet eder. İşleriniz bu zaman sürecinde sürekli ters giderek üzüntü halinde olacaksınız. Bu üzüntü sizi kederlere sokacak ve dertlenerek kısa bir süre hastalık ile mücadele edeceksiniz. Kustuktan sonra rüyada tuvalet temizlemek güzel bir rüyadır. Hayırlı haberler alacağınıza ve işlerinizin yolunda gideceğine işaret eder. Kısa bir süre içinde hiç beklemediğiniz bir yerden haber almanıza işaret eder. Bu haber sayesinde işlerinizin yoluna sokacak ve beklemediğiniz kadar yüksek kazançlar elde edeceksiniz. 

17 Ekim 2014 Cuma

Modern Kaynaklara Göre Rüyada Türbede Dua Etmek

Rüyada türbe görmek rüya sahibinin etrafında boş konuşan, densiz, cahil ve gereksiz kişilerle arasına sınır çekerek, onları hayatından tamamen çıkarmasına delalet eder. Rüyada türbe görmek kişinin iç huzuru yakalamasına, kafasını boşaltıp, gönlünü ferahlatmasına yorumlanır.

Rüyada türbe görmek aynı zamanda kötü insanlardan, kazadan ve beladan uzakta olmak ve geçmiş hataları tekrar etmemeye işaret eder. Bir kişi türbede üzerinin ıslandığını görür ya da türbenin tavanın su akıttığına şahit olursa eğer üzerine hakkın rahmeti yağacak diye yorumlanır. Rüyada türbe görmek başka rüya tabirlerine göre hayır işi işlemeye ve kişinin mübarek biri olmasına tabir edilir. Rüyanızda türbe temizlediğinizi görmek ise; herkes kendi derdine çare bulur diye yorumlanmaktadır. Sağlık sorunu olan biri türbeyi temizlediğini görürse hastalığının şifasını bulur, borcu olan borcundan kurtulur ve bolluğa kavuşmasına yorulur. Aynı zamanda islami rüya tabirleri ne göre rüyada türbe temizlemek kişinin güzel ahlakına ve dinine işaret eder. Rüyanızda türbe ziyaret ettiğinizi görürseniz; bir olay hakkında fikir yürütme becerisi kazanır diye tabir edilir. Türbenin içinde gezmek rüya sahibine yaklaşmaya bir türlü cesaret edemeyecek bir kişiyi ifade eder. Rüyanızda türbe kapısını görürseniz, hayırlı bir rüya olarak kabul edilir. Kişinin rüyasında türbe kapısı görmesi uzun zamandır planladığı ama bir türlü hayata geçiremediği planlarını sonunda gündemine alarak üzerinde çalışmaya başlayacağına delalet eder. Rüyanızda türbede dua ederseniz; yüce gönüllü bir kimse olacağına ve kendisine yapılan yanlışı unutacak, yanlışı yapan kişileri bağışlayacak ve kısa süre içinde kaybettiklerine yeniden kavuşacak demektir. Rüyada türbede dilek dilerseniz; içten içe, gizlice seven ve onun için hep iyi şeyler dileyen biri olduğu anlamına gelmektedir.

16 Ekim 2014 Perşembe

Alerjisi olanlar grip aşısı yaptırmasın

Alerjisi olanlar dikkat!

Grip Salgının Hızla Arttığı Şu Günlerde Solunum Yolu Alerjisi Olanlar Birinci Dereceden Tehlike Altında!

Grip sezonunun açıldığı bugünlerde, hasta olmak istemeyenlerin yanı sıra özellikle astım ve solunum yolu alerjisi olanların gribe daha yatkın olduğunu belirten uzmanlar, Yumurta alerjisi olanlar dışında solunum alerjisi olan hastaların mutlaka grip aşısı yaptırmaları gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu.

 Dünya sağlık örgütü, birinci ve ikinci dereceden risk grubunda olanların her yıl aşılanması gerektiğini vurguluyor ve birinci dereceden risk grubu içinde; astım hastaları ve  solunum yolu alerjisi olanlar olduğunu açıklıyor. Gribin yayılmasını önlemek, ağır seyreden komplikasyonlarla ölümü engellemek, grip salgınının uzun sürmesi sonucu ortaya çıkabilecek virüs mutasyonunu, hastaneye yatış ve yoğun bakım ihtiyacını azaltmak, iş kaybını, okul devamsızlığını ve ekonomik kayıpların önüne geçmek için grip aşısı yaptırılması gerekiyor.  Alerji Uzmanları “Grip; özellikle solunum yolu alerjisi olan çocuklarda, akciğer hastalığı olan yaşlılarda ve kalp, böbrek, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyrederek ölüme varan ciddi sonuçlara yol açabilir” açıklamasında bulundu.

 Mevsim değişimiyle birlikte, kalabalık ve kapalı ortamların grip salgınını arttırdığını vurgulayan Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve  Alerji Uzmanları, yumurta alerjisi olanlar dışında tüm alerjik hastaların aşı yaptırmasını önemle tavsiye ettiklerini söyledi. Yumurtaya ve tavuğa karşı anafilaktik tarzda alerjisi olanların, yani yumurta ve tavuk yediğinde alerjik şoka girenlerin grip aşısı yaptırmaması gerektiğinin altını çizdi. 

Kara Kuvvetleri Komutanı: "Ateş çemberinin ortasındayız" dedi

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Türkiye'nin belirsizlik ve krizler dönemi yaşadığını belirtirken, "Ateş çemberinin ortasındayız" dedi.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar TSK’nin dünyanın 8’inci en büyük ordusu olduğunu kaydederken, “Her türlü harbe hazır olmalıyız” mesajı verdi. Akar, Savunma ve Havacılık Dergisi’nin bugün çıkan yeni sayısına verdiği özel mülakatta, “Yakın coğrafyamızda yaşanan son olayların gösterdiği gibi, bugün dünyada, özellikle de Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada ‘belirsizlikler ve krizler’ dönemi yaşanmaktadır” diyerek şunları kaydetti: “Tahmin edilebilirlikten öngörülemezliğe, tehdit algısında basitlikten karmaşıklığa, tehdit - tabanlı planlamadan yetenek tabanlı planlamaya, statik yapıdaki müttefiklikten, dinamik yapıdaki ortaklığa, konvansiyonel harekâttan asimetrik harekata, birçok alanda değişim gerektiren bir dönem yaşamaktayız. Dolayısıyla ve özetle, her şeyden önce esnek bir anlayışla her türlü harbe hazırlık seviyesinin yüksek düzeyde tutulması gerekmektedir. Türkiye’nin jeostratejik konumu; ülkemize sayısız fırsat ve imkânlar sunarken pek çok belirsizlik, risk ve tehdidi de bünyesinde taşımaktadır. Günümüz güvenlik ortamında tehdit yelpazesi genişlemiştir. Yeni güvenlik ortamında, krizler süratle çatışmalara dönüşmektedir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan ülkemiz, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de jeostratejik öneminden dolayı bir ateş çemberinin ortasında bulunmaktadır. Bu ortamda, 2020’li yıllara yönelik olarak Kara Kuvvetlerimiz, caydırıcılık sağlayan ve simetrik üstünlük kazandıran kuvvetlerin yanı sıra hibrit harekât konseptinin ön plana çıktığı, konvansiyonel kuvvet kullanımı ile beraber asimetrik, özel harekat, siber, hava, uzay gibi ortamlardaki yeteneklerin kullanımının hedeflendiği bir askeri güç öngörmekte ve her an harbe hazır, beka kabiliyeti yüksek, süratli reaksiyon gösterebilen, küresel erişim ve hassas angajman yetenekleriyle donanmış bir kuvvet yapısına sahip olmayı hedeflemektedir.”

12 Ekim 2014 Pazar

Metabolizma nasıl çalışır

Metabolizmayı Hızlandırmanın İpuçları

Yaş ve yaşam tarzına bağlı olarak metabolizmamız yavaşlıyor. Alışkanlıklarımızı değiştirerek hızlı bir metabolizmaya sahip olmak elimizde...

Öğün atlamadan sık aralıklarla yemenin, hafif egzersizler yapmanın ve bol su içmenin uyuyan metabolizmamızı uyandırmak için yapılması gerekenler arasında olduğuna dikkat çekildi.

Şehir ve çalışma hayatına bağlı olarak hareketsiz yaşam, düzensiz beslenme metabolizmamızı yavaşlatarak kilo almamıza neden oluyor. Aldığımız besinlerin kilo yerine enerjiye dönüşmesi için daha hızlı bir metabolizmaya sahip olmamız gerekiyor. Uzmanlar, daha hızlı bir metabolizmaya sahip olmak için yapılması gerekenleri açıkladı.

Azar ama Sık Yemek Yemelisiniz!

3-4 saatte bir beslenmek metabolik faaliyetlerin düzenli çalışmasını, kan şekerinin düzene girmesini ve enzim - hormon sisteminin düzgün bir şekilde işlemesini sağlar. Azar azar ve sık sık yemek metabolizmamızı çalıştırmak için en önemli bileşendir.

Öğünlerinizde Karbonhidrat-Protein-Yağ Dengesine Dikkat Etmelisiniz!

Ara ve ana öğünlerde tek tip bir besin grubu yerine tüm besin gruplarını almak (karbonhidrat-protein ve yağlar ), bunları yakan enzimlerin düzgün çalışmasını ve metabolizmamızın aktif olmasını sağlar.

Öğünlerden Sonra Hareket Etmelisiniz!

Kahvaltı yaptınız veya akşam yemeğinizi yediniz, hemen televizyon veya bilgisayar karşısına oturmayın. Ne yaparsanız yapın öğünlerden sonra hareketli olmaya gayret edin. Öğünlerden sonra hareketsiz kalmak, kan şekerini düzenleyen hormon olan insülinin daha fazla salgılanmasına neden olup metabolizmamız üzerinde negatif etki yaratacaktır. Bu nedenle yemeklerden sonra 10-15 dakika hareket etmeye özen gösterin.

Haftada En Az 120 Dakika Kaslarınızı Çalıştırmalısınız!

Kas kitlemizi korumak, giderek aktivitesi düşen hayatımızda hareketli olmayı sağlamak için  düzenli egzersiz yapın, yüzün, yürüyün, koşun, dans edin. Haftada en az 120 dakika kaslarınızı çalıştıracak bir egzersiz yapın, hayatınız hangisini yapmanıza el veriyorsa.

Su İçmelisiniz!

Vücudumuzun yarıdan fazlası sudur ve her tür metabolik faaliyet neredeyse suyun içinde gerçekleşir diyebiliriz. Özellikle de sıcak geçen yaz günlerinde, metabolik faaliyetlerin düzgün gerçekleşmesi için hepimizin suya ihtiyacı vardır. Günde en az 6-7 kere idrara çıkmanızı sağlayacak kadar suyu mutlaka tüketin.

Ana ve Ara Öğünlerinizde Kalsiyuma Yer Vermelisiniz!

D vitaminini en güzel aldığımız yaz mevsiminde, vücudumuzda en çok bulunan mineral olan kalsiyumu düzenli olarak tüketin. Süt-yoğurt-ayran-cacık – kefir ana ve ara öğünlerinizde mutlaka bulunsun.  Yetişkin bir bireyin günde en az 2 su bardağı süt veya yoğurda ihtiyacı vardır.

Metabolizmamız Nasıl Çalışır?

Uzmanlar metabolizmanın nasıl çalıştığı hakkında şu bilgileri verdi: “Metabolizma en temel anlamıyla vücuttaki tüm kimyasal değişimleri içine alan bir süreçtir. Bu süreç, besinin vücuda alınmasından başlayıp enerjiye dönüştürülmesine kadar devam eder. Bazal metabolizma ise nefes alıp- vermek, kalp ritmini sağlamak gibi vücudun temel gereksinimleri için kullandığı enerjidir.

Bazal metabolizma günlük metabolizmamızın yaklaşık yüzde 70’ini oluşturur ve cinsiyet, yaş, boy, kilo ve kas kütlesine göre farklılıklar gösterir. Yavaşlamış bir metabolizma daha çabuk kilo almamıza neden olur. Metabolizmamızı hızlandırmak için ise günlük alışkanlıklarımızın dışına çıkmamız gerekir. Hafif egzersizler yapmak, sık aralıklarla yemek, bol su içmek gibi küçük değişimlerle metabolizmamızı hızlandırabiliriz” dedi.

9 Ekim 2014 Perşembe

Yunanistan Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı

Yunanistan'ın dün Türkiye'ye protesto notası vermesinin ardından, bu ülkenin Ankara Büyükelçisi Kyriakos Loukakis Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı.

Zaten gönülsüz bir şekilde içinde bulundukları ekonomik borç batağından çıkmak için AB nin emri üzerine Türkiye ile masaya oturmak zorunda kalan Yunan hegamonyası altında olan ve Yunanistanın çıkarlarına alet olmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Kıbrıs Rum kesimi Kendi tekelinde olmayan bir alanda tek başına ve bilgi vermeden petrol arama çalışmalarını denetleme amacı taşımadan Ülke savunma hakları gereği uluslar arası sularda bulunmasında sakınca olmayan gemilerimizin Petrol arama çalışmalarını uzaktan gözlemlemesini Fırsat bilerek çözüm süreçlerini askıya aldığını bildirdi.

Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Loukakis, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Muhtar Gün ile bir araya geldi.

Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, dün, Türkiye 'nin doğalgaz araması yapılan bölgeye savaş gemilerini göndermesi nedeniyle müzakere sürecinden çekildiğini açıklamıştı.

Rum lideri Anastasiadis, Parti Başkanları Zirvesi'nin ardından yaptığı açıklamada, Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyannis ve müzakere heyetiyle görüşmelerden çekilme kararı alındığını bildirmişti.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Kerim Uras'ın Dışişleri Bakanlığına çağrılarak kendisine Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Büyükelçi Anastasios Mitsialis tarafından protesto notası verildiğini belirtmişti. Açıklamada, "Türkiye'nin, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) ait Münhasır Ekonomik Bölge içinde Türk araştırma gemisi Barbaros'un inceleme yapması yönünde yayımladığı yasa dışı seyir duyurusu (NAVTEX) ve Türkiye'nin girişimleriyle bölgede gerginlik yaratmakla ilgili bir protesto notası verildi" denilmişti.

7 Ekim 2014 Salı

İnsanlar Uykudadır, Ölünce Uyanırlar

Yukarıdaki deyişi yedi yaşımdayken bir masalda okumuştum, Muhammed peygambere atfedildiğini öğrenişim ancak on yıl sonra oldu. Bu sözler beni derinden etkilemişti. Yaşam gerçekten, Doğudaki ve Batıdaki onca şairin söylediği gibi, bir rüya mıydı? Uyanış nasıl bir şey olacaktı? Rüyaları büyüleyici buluyordum, benim için çok gerçektiler, annemin rüyaları da sık sık çıkardı, haliyle kahvaltıda rüyalarımızdan bahsetmeyi seviyorduk.

Türkiye'de yaşadığım ve öğretim görevlisi olduğum yıllarda, Türk arkadaşlarımdan rüya tabirleri ile ilgili pek çok şey öğrendim. Tasavvufun, İslam mistik boyutlarının derinliklerine indiğimde de rüyaların önemini kavradım, insanın yakma dostlarıyla iletişim kurmasını sağlayabildiklerini gördüm.

Sonra, 1995 yazında, Eranos Derneği Asna’daki sempozyumu için konu olarak "Rüyaların Gerçekliğini seçince, sunduğum raporda Arap, İran, Türk ve HintMüslüman kaynaklarında bulduğum örneklerden ve kendi yaşadığım deneyimlerden bazılarını derlemeye çalıştım. Bu rüya tabirleri kitabı, söz konusu raporun genişletilmesi sonucunda ortaya çıktı, ancak bu konuda tek bir şey söyleyebilirim: Böyle bir işe kalkışmak okyanusu fincanla boşaltmaya benziyor. Çünkü insan neredeyse her açtığı kitapta, kâh yüzeysel ve basmakalıp, kâh derin anlamlı ve sürükleyici rüyalardan oluşan rengârenk bir karışıma rastlıyor, bunlar tıpkı bizde olduğu gibi tüm edebi geleneğe eşlik ediyor, ayrıca siyasi ve dini amaçlarla kullanılıyor.

Aşağıda okuyacağınız bölümlerde, rüya tabirleri ve rüyalar hayatının farklı alanlarından, bana önemli görünen bazı örnekler sunulmakta, bunların her biri için çok sayıda koşut örnek vardır. Her şarkiyatçı, zorlanmaksam bunlara kendi bilimsel alanından birçok örnekler ekleyebilecektir. Buradaki örnekler, akla gelebilecek her türlü edebi kaynaktan alınmıştır, en kısa ve özlü bir şekilde yazılmış Arap klasiklerinden yapılmış aktarımlar, cafcaflı, barok bir tarzda yazılmış İran rüyaları ve Osmanlı Türk rüya anlatıları vardır, bunun dışında gerçeküstü şiir ve hikâyeler de bulunmaktadır. Yaptığım çevirilerde, orijinal havalarını mümkün olduğunca korumaya çalıştım.

3 Ekim 2014 Cuma

Enerji içecekleri Cinsel Performansı Azaltıyor

İlk olarak uzun yol tır şoförleri ve sporcular için üretilmeye başlanan ama daha sonra gençlerin enerjik olmak için kullanmasıyla satışı yaygınlaşan ve tüketimi giderek artan enerji içecekleri, her yaştan insanın tercihleri arasında yer alıyor. Ancak enerji içeceklerinin tüketiminde dikkat edilmesi gereken çok önemli noktalar var… Çünkü enerji içecekleri kişiye geçici bir süre enerji veriyor ama yanlış ve aşırı kullanıldığında vücuda verdiği zararlar bu enerjinin yanında azımsanmayacak kadar fazla olabiliyor. Peki, enerji içecekleri nedir, ne değildir? Enerji içecekleri kullanılmalı mı, kullanılmamalı mı? Veya nasıl kullanılmalı? Enerji içeceklerinin içinde neler var? Enerji içecekleri vücutta ne yapıyor? Enerji içecekleriyle spor içeceklerinin farkı ne? Enerji içecekleri cinselliği nasıl etkiliyor? Kimler enerji içeceği kullanmamalı? Enerji içecekleri alkol ile birlikte alınabilir mi? İşte tüm soruların yanıtları…

Enerji içecekleri ile spor içeceklerini birbirinden ayırmak gerekir

Dayanıklılığı ve fiziksel performansı, zihni anlamda uyanıklığı ve konsantrasyonu arttırmak, tepkileri hızlandırmak, metabolizmayı canlandırmak ve toksinlerin vücuttan atılımını kolaylaştırmak fikrinden yola çıkılarak üretilen enerji içecekleri, uyanık kalmayı sağladığı için sınav öncesi ders çalışırken ya da gece dışarıda uzun saatler eğlenmek için kalan gençler arasında yaygın olarak tüketiliyor. Oysa enerji içecekleri ile spor içecekleri birbirinden çok farklı… Bu nedenle sporcu içecekleri ile enerji içeceklerini karıştırmamak, aradaki farkı bilerek tüketmek insan sağlığı açısından son derece önemli… Enerji desteği sağlayan ve sporcular için önemi yadsınamaz olan spor içeceklerinde karbonhidrat, vitamin, mineral ve sodyum, potasyum gibi kan için gerekli maddeler bulunuyor. Spor içecekleri ağır spor yaparak sıvı kaybeden kişiler tarafından, su ile birlikte tüketebiliyor. Enerji içeceği olarak adlandırılan içeceklerde ise kafein, taurin ve guarana gibi uyarıcı maddeler yer alıyor.

Enerji içeceklerinin içinde neler var?

Bir kutu enerji içeceğinde zihinsel işlevler üzerinde önemli bir madde olan kafein bulunuyor ve uzun süren aktivitelerde yağların yakılmasını artırarak daha fazla enerji sağlıyor, uyanık ve aktif olunmasına yardımcı oluyor. Stres veya yorgunluk anında, vücutta önemli bir antioksidan olan taurin seviyesi düşüyor. Vücuttan zehirli maddelerin atılmasına yardımcı olan glukuronolakton, glikoz parçalandığında ortaya çıkıyor ve hemen enerji veriyor. Enerji metabolizmasında etkili olan B grubu vitaminler, fiziksel ve zihinsel performansı artırıyor. Taurin, glukuronolakton ve B grubu vitaminler dışında enerji içeceklerinde bol miktarda glikoz, sükroz, guarana (bir çeşit kafein), inositol, carnitine, creatine, yapay tatlandırıcılar, yapay aromalar, yapay renklendiriciler ve etil alkol yer alıyor. Bazı ürünlerde ise haşhaş tohumu özü ve efedrin de bulunabiliyor.

Enerji içeceklerinin vücuttaki etkileri yıkıcı olabiliyor

Vücut organlarını fazlaca yoran ve böbreküstü bezleri için zararlı olabilen enerji içeceklerinin içerdikleri yüksek oranda kafeinden dolayı çok fazla tüketilmemesi gerekiyor. Çünkü kilo alınımına, kalp ve kan damarlarında sorunlara yol açabiliyor, fazla tüketilmesi halinde çarpıntı yapabiliyor, tansiyonu yükseltebiliyor, asabiyet, huzursuzluk, uykusuzluk, sık tuvalete çıkma, ağız ve diş problemleri, terleme, ellerde titreme, bulantı, kusma, karın ağrısı, göğüs sancısı, baş dönmesi, uykusuzluk, bağımlılık hatta kalp krizlerine neden olabiliyor. Çok yüksek oranda şeker (15 tatlı kaşığı) içerdiği için susuzluğa (dehidrasyon) sebep olabiliyor. Yapay aromalar ve renklendiriciler, migrenden çeşitli baş ağrılarına, baş dönmesinden, saldırgan davranış geliştirmeye, hiperaktivite, kontrol edilemeyen bağırmalar ve ağlamalara, endişelere, düz oturamamaya ve çocuklara odaklanamama gibi pek çok soruna sebep olabiliyor. B vitaminleri fazla tüketildiğinde karaciğer zehirlenmesine, yanma hissine ve cilt lezyonları gibi motor ve duyu problemlerine sebep olabiliyor. Kafein kızarıklık, kaşınma, dil, yüz, ağız ve dudak uyuşması, nefes alma zorluğu, göğüs sıkışması ve kusma gibi çeşitli ciddi alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyor. Ayrıca aşırı miktarda kafein tüketimi kronik strese, depresyona ve anksiyeteye yol açabiliyor. Bu nedenle enerji içeceklerinin antibiyotik ilaçlar, nefes açıcı ilaçlar, alkol ile birlikte kullanılmaması önem taşıyor. Bu nedenle gençler arasında kullanımı giderek artan enerji içeceklerinin okullarda satılması yasak...

Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Temmuz 2011 tarihli, 41 sayılı ve Okul Kantinlerindeki Gıda Satışı konulu bir Genelge yayınladı...

Okul kantinlerindeki gıda satışını düzenleyen Genelge'ye göre; eğitim kurumlarının, yatılı veya pansiyonlu yemekhaneleri dahil olmak üzere kantinleri, çay ocakları, büfeleri vb yerlerde çocukların dengesiz beslenmesine şişmanlığa (obezite) sebep olabileceğinden, doğal maden suları hariç, enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı içecekleri, aromalı içecekler ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışları yapılmayacak, otomatik satış yapan makinelerde bulundurulmayacak...

Çünkü gençler enerji içeceklerini, derslere motive olmak veya sınavlarda uyanık kalabilmek için tüketebiliyor ama bunun için daha sağlıklı yollar bulmak gerekiyor. Enerji içecekleri hakkında yapılmış yeterli araştırma bulunmadığından, sağlık üzerine etkileri kesin olarak bilinmiyor ama bilinenler bile çok fazla kullanılmaması için yeterli gibi görünüyor.

Alkol karıştırılmaması ve birlikte alınmaması tavsiye ediliyor

Enerji içecekleri dolaylı olarak, alkolizme zemin hazırlayabiliyor. Çünkü kafein dozu yüksek olan enerji içeceğine alkol karıştırarak içmek, yorgunluk hormonu olarak bilinen kortizol hormonunun işlevselliğini yitirmesine ve hormonsal bozukluklara neden oluyor, böylece sarhoş olduğunu hissedemeyen, alkolün etkilerini fark edemeyen kişi daha çok içki içiyor ve bu durum trafik kazalarına ve alkol zehirlenmelerine yol açabiliyor. Bu nedenle enerji içeceklerinin alkol karıştırılmaması ve birlikte alınmaması tavsiye ediliyor.

Enerji içecekleri gerçekten cinsel performansı arttırıyor mu?

İnsanın dünyada tadabileceği en güzel zevklerin başında cinsel birliktelik geliyor. Günümüzde tabu olarak algılanan ve çiftlerin gözünü korkutan cinsellik, sanıldığı gibi bir sınav, kara bir bulut ya da kâbus değil…

Uzmanlar tarafından seks yapmak; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olarak tarif ediliyor. Dolayısıyla seks yapmak, beslenme ve dinlenme ihtiyacı gibi kişinin zamanı geldiğinde, yani hormonları harekete geçtiğinde yaşaması gereken çok özel ve güzel bir dürtünün ifade ediliş şekli… Bu nedenle “Enerji içecekleri cinsel performansı arttırır”, “Enerji içecekleri seks gücüne güç katar” gibi doğru bilinen yanlışlara (cinsel mitler) son vermek önemli… Çünkü enerji içeceklerinin yaşanılan cinselliğe çoğu zaman olumlu bir katkısı olmadığı gibi, çok fazla ve alkolle birlikte kullanıldığında, aşırı performans beklentilerinden, yoğun şeker, kafein ve enerjiden dolayı sertleşme sorunlarına ve erken boşalmaya yol açabiliyor. Bu nedenle çoğu zaman, enerji içecekleri cinsel performansı arttırmıyor, aksine azaltabiliyor.

Enerji içecekleri kime yasak olmalı?

Çoğu ülkede insan sağlığına zararlı olması gerekçesi ile yasaklanması gündemde olan enerji içeceklerini, yaşlıların, gençlerin, çocukların, hamile ve emziren kadınların, alkol tüketenlerin, aktif sporcuların, kafeine duyarlı olanların, diyet yapanların, yoğun stres yaşayanların, tansiyon, kalp ve dolaşım sorunu olanların kullanmaması önem taşıyor. 

1 Ekim 2014 Çarşamba

Dağcı Katliamı

Japonya'da volkan patlaması: 30 dağcı öldü

Japonya’da dün yaşanan volkan patlaması sonrası devam eden arama kurtarma çalışmalarında 30 dağcı ölü bulundu.

Kurtarma görevlilerinin Ontake dağının zirvesi yakınlarında, yaklaşık 3 bin metrede bulunan dağcıların tamamının ‘ani kalp durması’ nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.

Japon yetkililer doktor muayenesi yapılmadan ölümlerin doğrulanmayacağını bildirdi.

JAPONYA’DA YANARDAĞ PATLADI

Polis yetkilileri dağcılardan en az dördünün günün ilerleyen saatlerinde zirveden aşağıya indirileceğini açıkladı.

Japonya’nın orta kesiminde yer alan Ontake Dağı dün öğlen saatlerinde patlamasıyla bölge tamamen külle kaplanmış, ilk haberlerde dağın eteklerinde 250 kişinin mahsur kaldığı açıklanmıştı. 

Akşam saatlerinde ise mahsur kalanların büyük bir bölümü yürüyerek aşağı inmeyi başarmış, ancak 45 kişinin halen kayıp olduğu bildirilmişti.

Başkent Tokyo'nun 200 kilometre batısındaki yanardağın lav püskürtmediği belirtildi. 3 bin metre yüksekliğindeki Ontake yanardağı en son 7 yıl önce patlamıştı.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Sorunsuz Hamilelik

Sağlıklı ve sorunsuz bir hamilelik süreci geçirmek tüm kadınların hayalidir. Bu hayal hamilelik öncesinde ve sırasında alınacak bazı basit önlemlerle çoğu zaman kolayca gerçekleştirilebilir.

Bir kadının beslenme durumu, genel sağlığı ve günlük rutin yaşantısı bebeğin dokuz ay boyunca gelişeceği ortamı olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir.

Zayıf, çaresiz ve korunmasız bir bebek dokuz aylık macerasında tamamı ile annesine bağlıdır. Anne adayının hamile kalmadan önce bu döneme iyi bir şekilde hazırlanması vücudunun hamilelik sürecine uyum sağlamasını kolaylaştırır.

Hiçbir zaman çok geç değildir. Hamile kalmaya karar verdiğinizde aşağıdaki adımları takip etmeniz bebeğiniz ve kendi sağlığınız açısından önemlidir.

Muayene Olun

1. Doktorunuzu ziyaret ederek bebek sahibi olmaya karar verdiğinizi belirtin. Düzenli gittiğiniz bir jinekoloğunuz yoksa mutlaka kendinize uygun bir jinekolog bulun. Ufak ya da büyük, bazı sağlık sorunlarının hamile kalmadan önce giderilmesi hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından önemli olabilir. Bazı yüksek riskli durumlarda ya da aile öyküsü varlığında genetik danışmanlık ya da inceleme gerekli olabilir.

2. Jinekolojik muayeneyi ihmal etmeyin. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve PAP smear da dahil olmak üzere komple bir muayene o zamana kadar fark etmediğiniz bazı sorunların ortaya çıkmasını sağlayabilir.

3. Düzenli ya da belirli aralıklarla kullandığınız ilaçlar varsa bunları doktorunuzla mutlaka görüşün. Bazı ilaçların erken hamilelikte kullanılamayacağını unutmayın. Hamile kalmaya karar verdiğinizde soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesiciler gibi bazı ilaçları kullanırken mutlaka doktorunuza problem yaratıp yaratmayacağını sorun.

4. Aşılarınızın eksiksiz olduğundan emin olun. Bazı çocukluk çağı hastalıklarını geçirmemiş olabilirsiniz. Bunlara karşı aşılanmanız önemli olabilir.

5. Düzenli kontrollerinizi ihmal etmeyin. Hamile kaldıktan sonra doktorunuz belirli aralıklarla sizi muayene edip bebeğinizin sağlığını ve gelişimini kontrol edecektir. Bu kontrollerde doktorunuz bazı testler yapacaktır. Bu testler sağlıklı bir hamilelik ve bebek için çok önemlidir. Aklınıza takılan her soruyu doktorunuza yöneltin. Doktorunuzun bir görevi de hamilelik süresince size önderlik etmek, yönlendirmek ve eğitmektir.

6. Diş hekiminizi ziyaret edin. Dolgu, çekim gibi diş tedavilerinizi hamile kalmadan önce yaptırmanız uygun bir davranış olacaktır. Hamilelik diş sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. 

23 Eylül 2014 Salı

Havalimanları artık kendini finanse edebilmelidir

TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirterek, "İşletmeler gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda" dedi

TAV Havalimanları, bu yıl 20. kez düzenlenen Routes Dünya Güzergah Geliştirme Fuarı'na, Aéroports de Paris (ADP) ile birlikte katıldı.

TAV'dan yapılan açıklamaya göre, ABD'nin Chicago kentinde düzenlenen fuarda, TAV Havalimanları'nın 7 ülkede işlettiği 14 havalimanının yanı sıra ADP ile toplam 38 havalimanı da temsil ediliyor. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, fuarın ilk gününde düzenlenen "Airports Under Pressure" başlıklı panelde konuşmacı olarak yer aldı.

Şener, geleneksel iş modellerinin havalimanı işletmeleri üzerinde giderek artan bir baskıya yol açması nedeniyle havalimanlarının gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda olduklarını ifade etti. Büyük havalimanları söz konusu olduğunda finansal sıkıntı çeken hükümetler ve yatırımcılar için "kamu-özel sektör işbirliği" modelinin avantajlı hale geldiğini belirten Şener, küçük havalimanları için ise devlet desteği ve garantisinin gerekli olduğunu vurguladı.

Başkan, ayrıca havalimanlarının finansmanında ticari gelirler ve hava trafiğinin belirleyici unsurları oluşturduğuna ifade ederek, havayollarının, kendi aralarındaki rekabet arttıkça operasyon masraflarını havalimanlarına yansıttığını kaydetti. Artan hava trafiğinin de havalimanlarında altyapı genişlemesini gerektirdiğini vurgulayan Şener, tüm bu rekabetçi taleplerin dengelenmesinin ancak toplam gelirlerin kimi zaman yüzde 70'ine ulaşan havacılık dışı gelirlerin artırılması ile mümkün olabileceğine işaret etti. Şener, yiyecek-içecek ve perakende gibi güçlü havacılık dışı gelirlerin, havalimanları en başından planlanırken hesaba katılması gerektiğini vurguladı. 

Havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirten Şener, ancak operasyonlarını destekleyecek düzeyde hava trafiğine sahip ve başarılı ticari faaliyetlerde bulunan havalimanlarının ayakta kalacağının altını çizdi.

18 Eylül 2014 Perşembe

Taraf Gazetesi yazarı kaçak durumunda

Mahkeme Emre Uslu'nun zorla getirilmesini istedi

Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu'nun, İHH Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım'a, "basın yayın yoluyla iftira" suçundan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Mahkeme, davetiyeye rağmen duruşmaya gelmeyen Uslu'nun bir dahaki celse zorla getirilmesine karar verdi.

Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu'nun, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım'a, "basın yayın yoluyla iftira" suçundan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Mahkeme, davetiyeye rağmen duruşmaya gelmeyen Uslu'nun bir dahaki celse zorla getirilmesine karar verdi.

Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanık Emre Uslu ile müşteki Bülent Yıldırım katılmazken tarafları, avukatları temsil etti.

Duruşmada söz alan Uslu'nun avukatı Veysel Ok, "Müvekkilim yurt dışında olduğu için duruşmaya katılamadı. Bir sonraki celseye hazır etmeye çalışacağız" dedi.

Mahkeme hakimi ise "Ne amaçla yurt dışında bulunuyor. Hangi ülkede?" diye sordu. Bunun üzerine Ok, "Kendisi akademik bir çalışma amacıyla Belçika'ya gitmiştir. Gerekirse talimatla ifadesi alınabilir" diye konuştu.

Yıldırım'ın avukatı Mehmet Talha Güvençer de suçun sabit olduğunu belirterek, "Sanık yurt dışına gitmişse de savunmadan kaçmaktadır. Hakkında yakalama kararı çıkarılsın" ifadelerini kullandı.

Mahkeme hakimi Hüseyin Kılıç, davetiyeye rağmen duruşmaya gelmeyen Uslu'nun bir dahaki celse zorla getirilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.

İDDİANAMEDEN

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Taraf gazetesinin 15 Ocak 2014 tarihli nüshasında, "El Kaide, İHH, tır vs..." başlığıyla bir haber yayımlandığı anlatılıyor.

Uslu hakkında, İHH'yı "silah kaçakçılığı" ile itham ettiği gerekçesiyle şikayette bulunulduğu aktarılan iddianamede, yapılan soruşturma neticesinde Uslu'nun, "İHH'nın Suriye 'de yaşanan iç savaş nedeniyle insani yardım adı altında bu ülkede faaliyet gösteren yasa dışı El-Kaide örgütüne yardım götürdüğü, istihbarat teşkilatının silah transferi işleminde yardım kuruluşlarını kullandığı, bu yardım kuruluşlarında da en çok öne çıkanın müşteki vakıf olduğunu" haberinde yazmak suretiyle yasa dışı terör örgütleriyle ilişkisi olduğu ve onlara silah temin ettiği yönünde ifadeler kullanarak, basın yayın yoluyla iftira suçunu işlediği aktarılıyor.

İddianamede, Emre Uslu'nun 1 yıl 3 aydan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması talep ediliyor

İlk insanlar yüzbinlerce yıl birlikte yaşadı biz 2 yüz yıl bile devam edemeyeceği galiba

Çare ilk insanlar...(Mı?)

Son yıllarda geliştirilen sosyolojik ve tarihsel kuramları referans alarak konuşursak, ilk insanların yaklaşık 7 kişiden oluşan küme topluluklarında yaşayıp yüzbinlerce yıl varlıklarını koruduklarını söyleyebiliriz. Aslında bakarsanız sevgili okuyucularım, bu toplumlar eşit toplumlardır. Fakat buraya dikkat edin, eşitlikçi değillerdir. Çünkü şurası bir gerçek ki eşitlikçilik bir siyasi felsefedir, eşitlik ise tamamen bir fiili durumdur. Eşitlikçilik eşit olmayan ve ast olanların eşitlik arayışları sonucu ortaya çıkar.

Bugün eşitlikçi felsefeyi savunan kimseler, eşitliğin yeniden dağıtımın ürünü olabileceğini söylerler. Bu yüzden yeniden dağıtım programları geliştirmektedirler. Refah devleti mesela yeni bir dağıtım sistemidir, Komünist sitem ise dağıtımın tamamen merkezi otoriteye bağlandığı ve piyasanın yok edildiği bir sistemdir. Dolayısıyla bu topluluklarda insanlar birbirlerinden çok farklılaşmamaktadırlar. Neden? Çünkü modern toplum yetenek farklılıklarının gelir farklılıkları yaratmasına izin veriyor. İlkel toplumlarda ise böyle bir şey kesinlikle yoktur. Yani ilkel toplumlarda eşitliğin yoğun olmasının sebebi iktisatçıların deyimiyle, iş bölümünün fazla olmamasıdır. Bu topluluklarda teknik bilgi ve becerisi olan insanlar birbirinden çok farklılaşmış değillerdir. Anlayacağınız bundan dolayı eşit bir toplum ortaya çıkmıştır.

Bu toplumlarda kararlar 2 farklı şekilde alınıyor: Aile içi kararlar ve kümeyi ilgilendiren kararlar diye. Aile içi kararlar tamamen ailede alınmaktadır. Araştırmalar gösteriyor ki yüzbinlerce yıllık ailelerde olan karar mekanizmasıyla şimdiki ailelerde olan karar mekanizması hemen hemen aynı, ne garip. Ama kümeyi ilgilendiren kararlar alındığı zaman, bireyler aşağı yukarı eşit şartlarla katılabiliyorlar bu karar alma sürecine. Küme başkanı ise, bugünkü anlamdaki başkan değil, sabit bir başkan da değil. Konuya bağlı olarak değişik kişiler öne çıkabiliyor. Rotasyona bağlı başkanlık gibi bir şey var bu toplumlarda, basit bir şey. Bir kişinin bir konuda daha iyi olduğu biliniyorsa bireyler ona itibar ediyor. Bu yüzden bu toplumlara basit eşitlikçi toplumlar deniyor.

Bu toplumlarda insanların itibarı esas itibariyle miras veya zor yoluyla elde ettikleri pozisyonun temelinde değil, bireysel meziyet temelinde ortaya çıkıyor. Mesela iyi bir avcıysanız, iyi bir toplayıcıysanız ya da başka bir konuda bilgisi yahut meziyeti fazla biriyseniz itibarlı oluyorsunuz. Bu toplumlarda merkeziyetçi bir karar vermek de söz konusu değildir. Eğer Marks'ın iddia ettiği gibi ilkel komünal bir toplum ve merkezi dağıtım söz konusu olsaydı kararların kaçınılmaz olarak merkezi olması gerekirdi. Ama bu küme toplumlarda böyle bir şey yok. Kuvvetli sayılabilecek bir bireysel otonomi var. Bu bireysel otonominin temeli, teknolojik bilgileri nispeten düşük seviyede olduğu ve küçük nüfusa yetişkin bireyler olduğu için iktisatçıların iş bölümü dedikleri şeyin ortaya çıkmamasıdır. Toplulukta iş bölümü olmadığı için bireylere kabileden çıkış özgürlüğü veriliyor. Eğer hoşlanmadığınız bir davranış biçimiyle karşılaşırsanız hiç kimsenin onayını almadan, siyaset projesinde çıkış hakkı denilen, hakkı kullanarak ayrılıp başka yerde yaşıyorsunuz. Bu da bireyler üzerinde merkezi bir otoritenin olmasını engelliyor. Özellikle de başarılı avcılar, meziyetli bireyler üzerinde. İyi mi?

Bir diğer konu, bireylerin silahlı güç ve fiziki güç bakımından birbirine yakın bir durumda olması. Toplumda görecekleri saygı bu güce de bağlı. Herkesin eşit silahlı olması birinin diğerine karşı keyfi güç kullanmasını engellemektedir, mükemmel bir şey. Yani küme içi zorbalığa karşı doğal bir fren mekanizması var.

Üçüncüsü, küme içerisindeki bireyler birbirlerine bağlı olmalıdırlar. Bunun ana sebebi güvenliktir. Tek başlarına kalırlarsa yaşam şansları azalır. Bu yüzden küme içi ihtilaflar azalır. Bu ilkel topluluklarda para olmadığı için bugünkü anlamda bir biriktirme mekanizması da yoktur.  Ama biriktirme mekanizmasının olmaması düşünülemez, insanın tabiatına aykırıdır. Kabile üyeleri aşağı yukarı eşit şartlarda avlanmaya gidiyorlar ama büyük bir ihtimalle eşit olmayan avlarla geri dönüyorlar. Şanslarına, koşma güçlerine, silah becerilerine vs. bağlı olarak bir kısmı ortalamadan az bir kısmı ortalamadan fazla elde ediyorlar. Yani bir eşitsizlik var. Ama bu ilkel topluluklarda, yiyecek fazlası olan kümelerden az olan kümelere bir aktarım yapılıyor.

Bu 3 şekilde açıklanıyor:

1- Karşılık beklemeksizin ihtiyaç giderme: Burada günümüzdeki gibi vericiler değil, alıcılar harekete geçiyorlar. Yani alıcılar hak iddia ediyorlar. Ayrıca ava gidenler topladıklarının mümkün olduğunca fazlasını tüketiyorlar. Bunun yanında fazla avı olanlar saklamaya da yöneliyorlar. Yani bu ilişkilerin tümü tek taraflıdır. Oysa bunlar serbest piyasadaki gibi çift taraflı, karşılıklı ve gönüllü olmazsa toplumsal yapıda eninde sonunda çözülme meydana gelir. Bu yüzden bu kümeler çabuk çözülüyor.

2- Zorbalıkla alınması: Bu zorlamaya muhatap olanlar potansiyel zorlamalarla karşılaşmamak için ikincisinde şiddet görmeden, hemen yiyeceklerini vermektedirler. Burada da paylaşım gönüllü olmadığı için ayrışmalar ve bölünmeler meydana geliyor.

3- Çıkar gözeterek paylaşım: Bu durumlarda paylaşım olmazsa gönüllülük de olmuyor. Paylaşımı yapan insanların bir şeyi verdiklerinde düşündükleri şudur: Eğer yarın ben de bu hale düşersem o da bana verecektir. Eğer bu bekleyiş karşılanmazsa bu müessese sürdürülemez. Aslında tasarruf yapılır, yemek paraya çevrilmez ama toplumsal hayatta azı olanlara borç gibi bir şey verirsiniz. Bu topluluklarda en sağlam bireyler yine, kendi ayakları üstünde duran bireylerdir. Kimseden bir şey aşırmayan ve devamlı olarak da birilerine muhtaç hale düşmeyen bireyler! Tıpkı günümüzdeki gibi...