29 Eylül 2014 Pazartesi

Sorunsuz Hamilelik

Sağlıklı ve sorunsuz bir hamilelik süreci geçirmek tüm kadınların hayalidir. Bu hayal hamilelik öncesinde ve sırasında alınacak bazı basit önlemlerle çoğu zaman kolayca gerçekleştirilebilir.

Bir kadının beslenme durumu, genel sağlığı ve günlük rutin yaşantısı bebeğin dokuz ay boyunca gelişeceği ortamı olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir.

Zayıf, çaresiz ve korunmasız bir bebek dokuz aylık macerasında tamamı ile annesine bağlıdır. Anne adayının hamile kalmadan önce bu döneme iyi bir şekilde hazırlanması vücudunun hamilelik sürecine uyum sağlamasını kolaylaştırır.

Hiçbir zaman çok geç değildir. Hamile kalmaya karar verdiğinizde aşağıdaki adımları takip etmeniz bebeğiniz ve kendi sağlığınız açısından önemlidir.

Muayene Olun

1. Doktorunuzu ziyaret ederek bebek sahibi olmaya karar verdiğinizi belirtin. Düzenli gittiğiniz bir jinekoloğunuz yoksa mutlaka kendinize uygun bir jinekolog bulun. Ufak ya da büyük, bazı sağlık sorunlarının hamile kalmadan önce giderilmesi hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından önemli olabilir. Bazı yüksek riskli durumlarda ya da aile öyküsü varlığında genetik danışmanlık ya da inceleme gerekli olabilir.

2. Jinekolojik muayeneyi ihmal etmeyin. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve PAP smear da dahil olmak üzere komple bir muayene o zamana kadar fark etmediğiniz bazı sorunların ortaya çıkmasını sağlayabilir.

3. Düzenli ya da belirli aralıklarla kullandığınız ilaçlar varsa bunları doktorunuzla mutlaka görüşün. Bazı ilaçların erken hamilelikte kullanılamayacağını unutmayın. Hamile kalmaya karar verdiğinizde soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesiciler gibi bazı ilaçları kullanırken mutlaka doktorunuza problem yaratıp yaratmayacağını sorun.

4. Aşılarınızın eksiksiz olduğundan emin olun. Bazı çocukluk çağı hastalıklarını geçirmemiş olabilirsiniz. Bunlara karşı aşılanmanız önemli olabilir.

5. Düzenli kontrollerinizi ihmal etmeyin. Hamile kaldıktan sonra doktorunuz belirli aralıklarla sizi muayene edip bebeğinizin sağlığını ve gelişimini kontrol edecektir. Bu kontrollerde doktorunuz bazı testler yapacaktır. Bu testler sağlıklı bir hamilelik ve bebek için çok önemlidir. Aklınıza takılan her soruyu doktorunuza yöneltin. Doktorunuzun bir görevi de hamilelik süresince size önderlik etmek, yönlendirmek ve eğitmektir.

6. Diş hekiminizi ziyaret edin. Dolgu, çekim gibi diş tedavilerinizi hamile kalmadan önce yaptırmanız uygun bir davranış olacaktır. Hamilelik diş sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. 

28 Eylül 2014 Pazar

Rihanna e Kardashian görselleri de sızdı

Kim Kardashian, Rihanna ve Avril Lavinge'in de çıplak fotoğrafları sızdı!

Ağustos ayında başlayan ve birçok ünlü yıldızı etkileyen hack'lenme olayı şimdi de Kim Kardashian, Rihanna, Avril Lavinge ve oyuncu Kaley Cuoco'yu (The Big Bang Theory - Penny) vurdu. Apple'ın iCloud sisteminden sızan fotoğraflar internet üzerinde hızlı bir şekilde yayıldı.

Geçtiğimiz ay Jennifer Lawrance, Kate Upton ve Selana Gomez gibi ünlü isimlerin fotoğraflarının internete sızdırılmasıyla gündeme gelen Apple’ın iCloud hizmetinin son mağdurları da Rihanna, Avril Lavinge, Kim Kardashian ve Kaley Cuoco oldu.

Ünlü isimlerin çıplak fotoğrafları ve seks videolarının internet ortamına düşmesinin ardından FBI soruşturmalara başlamıştı.

İlk edinilen bilgilerde hacker’ların iPhone kullanan ünlü isimlerin iCloud hesap şifrelerini ele geçirerek, onların fotoğraflarını ele geçirmiş ve bunları sosyal ağlarda ve forumlarda yayınladılar. Apple ilk olarak bu açığın kapatıldığını açıklamış ve sonrasında da bu sorunun iCloud’dan kaynaklanmadığını duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ardından hacker’lar yine ünlü isimlerin çıplak fotoğraflarını ele geçirerek onları sosyal ağlarda paylaşmaya başladılar. Ünlü isimlerin bu fotoğraflarını internete sızmasının ve sosyal ağlar üzerinden hızla yayılmasına nasıl bir önlem alınacağı merakla bekleniyor.

Cloud sistemleri yani Türkçe ismiyle bulut saklama sistemlerinden kaynaklanan bu açıklar da bir yandan bu sistemleri kullanan kişilerin güvenlik konusunda tedirgin etti. Bilgilerin güvenli bir şekilde saklanıp saklanamaması nedeniyle, kullanıcıların bulut sistemlere olan bakışı da değişmeye başladı.

Bir yandan ünlülerin özel hayatını açığa çıkarttığı ve bir yandan da oldukça güvenli olduğu söylenen bu bulut sistemlerin böyle bir açığının bulunmasının, bu teknolojiyi nasıl etkileyeceği de merak ediliyor.

26 Eylül 2014 Cuma

Ak Saray'da sağır oda olacak

'Ak Saray' olarak anılan yeni Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açılacak. 300 bin metrekarelik yerleşkeden görüntüler yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın, Başbakanlık döneminde verdiği talimatla yapımına başlanan ardından Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılacağını açıkladığı yerleşke açılmak için gün sayıyor. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, 300 bin metrekarelik yerleşke 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılacak.

OVAL ODADA PRİZ OLMAYACAK

Ak Saray olarak anılan binada ABD’deki Beyaz Saray’ı Beyaz Saray’daki Oval Ofis benzeri bir oda da düzenlendi.

Bu oda dinlemelere karşı son teknoloji kullanılarak ‘sağır oda’ olarak tasarlandı.

Odada hiçbir priz bulunmazken, burada konuşulanları dinlemek, böcek yerleştirmek imkansız hale getirildi.

BOTANİK PARKI VE DEV KONGRE MERKEZİ

Kanal D Ana Haber’de Serdar Cebe’nin Mimar Şefik Birkiye ile yaptığı röportaj yayınlandı. Bina, 50 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen 300 bin metrekare.

Yerleşkede idari binadan, Cumhurbaşkanı’nın kabullerini yapacağı binaya, misafirlerin ağırlanacağı ayrı komplekslere, kış bahçelerine, botanik parklarına, dev kongre merkezine kadar bölümler bulunuyor.

Erdoğan’ın çalışma odasının duvarında dev Atatürk posteri yer alacak.

25 Eylül 2014 Perşembe

son kurban Rihanna

Çıplak fotoğraf skaldalının son kurbanı Rihanna

100 ünlü ismin iCloud hesaplarının hack'lenmesi sonucu ele geçirildiği varsayılan fotoğraflar, internete sızdırılmaya devam ediyor. Dün Rihanna'nın iki çıplak fotoğrafı Reddit ve 4Chan sitelerinde yayımlandı.

İddialara göre Rihanna’nın iki çıplak resmi , skandalın ikinci dalgasında internete düştü ama daha resmin doğruluğu belli değil. Rihanna adına henüz hiçbir açıklama yapılmadı. Birkaç hafta önce 4Chan sitesinin forumunda 100 ünlünün çıplak resimlerinin yayımlanacağı paylaşılmıştı. Jennifer Lawrence, Kim Kardahhian, Cara Delevinge, Kirsten Duns, Ariana Grande, Victoria Justice ve Kate Upton’nın bulunduğu listede Rihanna’nın da adı vardı.

Fotoğraf skandalına 20 Eylül’de yeni ünlüler eklendi. Kim Kardashian, Jennifer Lawrence, Emily Ratajkowski, Wanessa Hudgens, Aubrey Plaza, Mary-Kate Olsen, Gabrielle Union, Hope Solo, Hayden Panettiere ve Leelee Sobieski skandalın son kurbanları oldu. Kim Kardashian’ın temsilcisi yorum yapmayı reddetti.

Gabrielle Union’un kocası ünlü basketbolcu Dwayne Wade, fotoğrafların sızması hakkında açıklamada bulundu. Wade, fotoğraf hırsızlarını “Başkalarının acı çekmesinde kâr eden insanlar” olarak tanımladı. Wade ve Gabrielle yaptıkları açıklamada “Bizim aramızda paylaştığımız ve sonradan sildiğimiz özel resimlerimiz bazı açgözlüler tarafından sızdırıldı. Bu olay bana özellikle kadınların yüz yıllardır mağdur olduklarını hatırlattı. Kadınların bedenlerinin gücü onlardan alınıyor. Kadınlar ve çocuklara yapılan bu vahşet günümüzde hâla devam ediyor. Resimleri sızdırılan diğer kurbanlara sevgimizi, desteğimizi ve dualarımızı gönderiyoruz. Biz yanlış bir şey yapmadık” ifadesini kullandı.

Apple’ın iCloud uygulamasından sızdığı varsayılan fotoğrafların hırsızları FBI ve Apple tarafından hâla aranıyor. Jennifer Lawrence’ın temsilcisi “Bu olay özel yaşama karşı rezil bir ihlâldir. Jennifer Lawrence’ın fotoğraflarını çalan ve paylaşan herkese karşı dava açılıcaktır” dedi.

Fotoğrafları çalan kişi anonim olarak 4Chan sitesinden bir mesaj yayımladı. Mesajda, fotoğrafları çalma karşılığı almayı beklediği parayı alamadığı konusunda şikayette bulundu!

23 Eylül 2014 Salı

Havalimanları artık kendini finanse edebilmelidir

TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirterek, "İşletmeler gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda" dedi

TAV Havalimanları, bu yıl 20. kez düzenlenen Routes Dünya Güzergah Geliştirme Fuarı'na, Aéroports de Paris (ADP) ile birlikte katıldı.

TAV'dan yapılan açıklamaya göre, ABD'nin Chicago kentinde düzenlenen fuarda, TAV Havalimanları'nın 7 ülkede işlettiği 14 havalimanının yanı sıra ADP ile toplam 38 havalimanı da temsil ediliyor. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, fuarın ilk gününde düzenlenen "Airports Under Pressure" başlıklı panelde konuşmacı olarak yer aldı.

Şener, geleneksel iş modellerinin havalimanı işletmeleri üzerinde giderek artan bir baskıya yol açması nedeniyle havalimanlarının gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda olduklarını ifade etti. Büyük havalimanları söz konusu olduğunda finansal sıkıntı çeken hükümetler ve yatırımcılar için "kamu-özel sektör işbirliği" modelinin avantajlı hale geldiğini belirten Şener, küçük havalimanları için ise devlet desteği ve garantisinin gerekli olduğunu vurguladı.

Başkan, ayrıca havalimanlarının finansmanında ticari gelirler ve hava trafiğinin belirleyici unsurları oluşturduğuna ifade ederek, havayollarının, kendi aralarındaki rekabet arttıkça operasyon masraflarını havalimanlarına yansıttığını kaydetti. Artan hava trafiğinin de havalimanlarında altyapı genişlemesini gerektirdiğini vurgulayan Şener, tüm bu rekabetçi taleplerin dengelenmesinin ancak toplam gelirlerin kimi zaman yüzde 70'ine ulaşan havacılık dışı gelirlerin artırılması ile mümkün olabileceğine işaret etti. Şener, yiyecek-içecek ve perakende gibi güçlü havacılık dışı gelirlerin, havalimanları en başından planlanırken hesaba katılması gerektiğini vurguladı. 

Havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirten Şener, ancak operasyonlarını destekleyecek düzeyde hava trafiğine sahip ve başarılı ticari faaliyetlerde bulunan havalimanlarının ayakta kalacağının altını çizdi.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Stockholm taksileri verileri turistlerin hizmetinde kullanıyor

Tatil için yurtdışına çıkmayı düşünüyorsunuz. Gezilip görülecek yerler listeniz elbette hazır. Ama daha önce gitmediğiniz bu şehrin az bilinen gizli güzellikleri de mevcut. Eğer gitmeyi düşündüğünüz şehir Stockholm ise şanslısınız. Büyük veri sizin hizmetinizde...

Havalimanında uçaktan indikten sonra aldığınız "Stockholm'e hoş geldiniz" mesajı teknolojik açıdan büyük bir yenilik olmayabilir. Hatta cep telefonunuza yükleyeceğiniz standart harita uygulamaları da. Fakat yüklediğiniz Stockholm'e özgü Taxi Trails uygulamasıysa parlak bir yenilikle tanışmışsınız demektir.

Stockholm taksilerinin geçmişi aslında oldukça uzun. Taxi Stockholm şirketinin kuruluş tarihi resmi kayıtlara göre 1899'a dayanıyor. Yani aslında otomobillerin bile fazla olmadığı bir zamana. O tarihten bu yana faaliyetini sürdüren Taxi Stockholm'e bağlı taksiler bugün yılda 8 milyon kadar yolculuk gerçekleştiriyor. 1600 taksi, 6 bin şoförle ulaşım hizmeti veriyor. Bu servisleri, bildiğimiz anlamda durak taksisi olarak düşünmemek gerek. Şirket, istenilen noktalar arasında transfer hizmeti de sağlıyor. Ancak bu 100 yıldan uzun bir zamanı kapsayan çalışma döneminde elde edilen verilerin değerli hale gelip yeni hizmetlere kapı açması ise Taxi Trails uygulamasıyla oluyor.

Taxi Trails, bugün İstanbul dahil pek çok şehirde bulabileceğiniz, "en yakındaki anlaşmalı taksiyi çağır" uygulamasına göre çok daha yetenekli. Bu yeteneğin ardında yatansa Taxi Stockholm'ün 115 yıllık tecrübesi ve şehrin her noktası hakkında sahip olduğu bilgi. Bu bilgi, turistleri gerçekten kendi zevklerine uygun noktalara ulaştırmakta kullanılıyor.

Bahsettiğimiz türde bir bilgi şehirde taksiyle ulaşılmış her kafe, restoran, otel, park, konser salonu gibi çok sayıda noktayı içeriyor. Bunlar zaten standart harita uygulamalarında ya da turizm bürosundan aldığımız haritalarda bile var diyebilirsiniz. Taxi Trail'in farkı işte tam da burada ortaya çıkıyor. Uygulama ve onunla aynı veriyi kullanan internet sitesi, size taksilerin en yoğun uğradıkları yerleri harita üzerinde gösterebiliyor. Yani, Taxi Stockholm'e bağlı olan 1600 taksinin şehirde uğradığı her nokta, uygulamanın web sitesinde görüntülenebiliyor. Görüntüleme, yolculuk sayısına göre renklendiriliyor. Beyaz bölgeler günlük 7 ila 17 yolculuğun yapıldığı bölgeleri simgelerken, sarı bölgeler 17 - 108, turuncu bölgeler ise 108 - 197 arası yolculukları ifade ediyor.

Taxi Trail'in büyük veriden faydalandığı iki önemli nokta var. Birincisi; üstte bahsettiğimiz renk yoğunluğunu gösteren haritanın güncel olması. GPS ile sürekli takip edilen taksilerin ulaştığı lokasyonlar haritanın değişimine katkı sağlıyor. Bu analiz, arka planda çalışan özel bir Büyük Veri yazılımı tarafından sağlanıyor. İkinci önemli nokta ise aynı harita üzerinde şehir hakkında bilgi toplayabilmeniz. Yolcular, gerek bilgisayarlarından gerekse akıllı telefon ya da tabletlerinden haritada istedikleri bölgeyi yaklaştırarak, restoran, otel, müze gibi farklı ikonlarla temsil edilen yerler hakkında bilgi alabiliyor. Bu sayede gidecekleri yer hakkında bilgi sahibi olurken, Google Streetview desteği sayesinde o sokağın, caddenin görüntüsünü de henüz varmadan izleyebiliyor.

Arka planda çalışan Büyük Veri analiz yazılımı sayesinde haritadaki yoğunluk bilgileri üzerinde haftalık, günlük ya da hafta içi/hafta sonu ayrımı yapılabiliyor, isterseniz bu ayrımı hafta içi gece, hafta sonu gündüz gibi alt kırılımlarla da ayrıştırabiliyorsunuz. Bu sayede, daha evinizden çıkmadan haftasonları şehrin o bölgesinin ne kadar yoğun olduğu hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Bu parlak fikrin dünyanın diğer şehirlerine de hızla yayılması kimseyi şaşırtmayacak. Unutulmaması gereken, güncel veri tedariğinin nasıl yapılacağı ve arka planda çalışan veri analiz çözümünün ne kadar hızlı olduğu... 

Linkedin de aşk hikayeleri

LinkedIn'in bilinmeyen özelliği: Çöpçatanlık

LinkedIn'in iş dünyasının en popüler sosyal ağı olduğu iddiasını üye sayıları ve ortaya çıkan iş anlamında kanıtlamak mümkün. Ancak karşımıza çıkan örnekler, sonucun her zaman iş odaklı olmadığını, sitede tanışıp evlenen çok sayıda profesyonel olduğunu da gösteriyor.

Sosyal ağlar çeşit çeşit. Örneğin üye sayısıyla dünyanın en kalabalık ilk 5 ülkesinden biri haline gelen Facebook aslında ilkokul arkadaşlarınızı bulmak için kurulmuştu. Bugün geldiği nokta malum. Pek çoğumuzun siteye girmediği, en azından cep telefonumuzdan takip etmediği gün neredeyse kalmadı. Twitter'ın dünyanın en popüler ağı olmasını ise başta kurucuları dahil kimse beklemiyordu. Yalnızca başka insanları takip etmek üzerine kurgulanan Twitter bugün bu işlevini sürdürmekle kalmadı, dünyada gündem oluşturma konusunda ve haber takip etmede de ilk tercihlerden biri olmayı başardı.

LinkedIn'e bakalım. 2003'te, yani Facebook ve Twitter'dan daha önce kurulan şirket, bugün 5 binden fazla çalışana sahip. İş dünyasında ilerlemek isteyenlerin ilk üye olduğu yerlerden biri olmayı başardı. 2012 ve sonrasında satın aldığı SlideShare, Pulse ve Bright.com'la odaklandığı noktada, yani iş dünyasındaki profesyonelleri buluşturmada bir hayli yol aldı. 200 ülkeden üyeye sahip ve dünya genelindeki üye sayısı 300 milyonu geçmiş durumda. 2014'ün ikinci çeyreğinde elde ettiği 534 milyon dolarlık gelir, bir önceki yılın aynı dönemindeki 364 milyon doların yüzde 47 arttığı anlamına geliyor. Bu gelirin 105 milyon dolarının ücretli üyelik kaynaklı olması ise, doğru bir yöntem izlediklerinin kanıtı.

Ancak LinkedIn'ine ait tüm bu profesyonel hayattan izlerin farklı bir yansıması da var. 300 milyon üye, aynı zamanda iş dünyasının henüz tanışılmamış kesimine dolaylı da olsa erişebilmeyi beraberinde getiriyor. Örneğin benim bağlantılı olduğum yaklaşık 500 kişi, 9 milyondan fazla profesyonele ulaşmamın yolu anlamına geliyor. Elbette her mesaj bu kadar kişiye ulaşacak diyemeyiz, ancak ulaşılabilecek kişi sayısı biraz da verdiğiniz mesajın ne kadar doğru ve kapsamlı olduğuyla alakalı.

Financial Times'da Emma Jacobs imzasıyla hazırlanan bir makale, LinkedIn'in aslında hedeflemediği alanlarda da başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. Yazısında, LinkedIn'de tanışıp bir süre sonra evlenme kararı alan çiftlerden örnekler veren Jacobs, bu çiftlerin nasıl tanıştığından da bahsetmiş. Örneğin daha önce hiç tanışmamış, ortak tanıdığı da bulunmayan, ancak benzer işler yapan Kristin ve Adam çifti. Her ikisi de pazarlama uzmanı olarak çalışan bu iki isim, Kristin'in Arizona'dan Kaliforniya'ya taşınması ve bu bölgedeki benzer iş yapan isimleri araştırmasıyla buluşuyor. Tek yaptıkları, kendileriyle aynı bölgede benzer alanlarda/sektörlerde çalışan isimleri araştırmak. Kristin'in 7 ay sonra Kaliforniya'daki işini bulması sonrası başlayan ilişki, Adam'ın evlilik teklifiyle sonuçlanıyor.

Jacobs, yazısında farklı örneklere de yer vermiş. Bilgileri arasına okullarını da kaydedip 35 yıl sonra birbirlerini yeniden bulan Sherry ve Joe gibi. Okul arkadaşlarını bulma amacıyla kurulmuş Facebook'ta değil, LinkedIn'de yeniden buluşan çift farklı şehirlerde yaşama durumunu da Sherry'nin taşınmasıyla çözmüş. Sonuç; tıpkı Kristin ve Adam örneğinde olduğu gibi evlilik.

LinkedIn bu durumdan şikayetçi değil. Özel bir çöpçatanlık amacı olmamasına rağmen bu tür örneklerdeki çiftleri tebrik etmekten de geri kalmıyor. Kendisi her ne kadar doğrudan destek olmasa da LinkedUp gibi uygulamaların varlığına da hayır demiyor.

LinkedUp, profesyoneller için bir mobil çöpçatanlık uygulaması. Telefonunuza indirdikten sonra LinkedIn hesabınızla giriş yapabiliyorsunuz. Uygulama, bilgilerinizi buradaki hesabınızdan çekerken, daha fazla detay için LinkedIn profilinizdekilerin haricinde ek bilgi girmenizi de sağlıyor. Çalıştığınız sektör, yaş, cinsiyet, lokasyon gibi bilgilerin karşı tarafta görünüp görünmediği izinlerini siz veriyorsunuz. Eşleşme için de cinsiyet, yaş aralığı, sizin lokasyonunuza olan uzaklığı gibi kriterleri belirliyorsunuz. Kalanını LinkedUp sizin için yapıyor ve belirlediğiniz kriterlere göre iş dünyasından isimleri telefonunuza getiriyor.

LinkedUp hakkında çıkan yorumların çoğu, benzer bir metodu Facebook üyeliğiyle yapan Tinder'e benzediği yönünde. Farkı, profil olarak Facebook yerine LinkedIn üyeliğinizi baz alması. Karşı tarafın sizin bağlantılı olduğunuz isimler arasında olup olmamasının ise bir önemi yok. Uygulama yalnızca iOS kullanıcıları tarafından kullanılabiliyor.

Sonuç olarak LinkedIn, iş dünyasının profesyonellerini farklı bir amaç için buluşturma konusunda da işe yarar gibi görünüyor. Günümüzün toplantıdan toplantıya koşan ve vaktinin çoğunu yollarda geçiren çalışanlarını düşündüğümüzde, yalnızca yeni iş bağlantıları değil, çöpçatanlık noktasında da faydalı olma ihtimali yüksek.

19 Eylül 2014 Cuma

Dar Alanda Teknolojik paslaşmalar

Teknolojiyi herkes biliyor, herkes kullanıyor da, ne kadar yönetebiliyor?

Teknoloji Yönetimi sadece bir işletmecilik yada kalkınma ekonomisi terimi değil ki artık, hayatımızın, evimizin baş köşesinde.

Ve işte bu yüzden, teknoloji kullanımından ibaret olmayan teknoloji yönetimi, bireysel olarak da edinilmesi gereken temel yetkinliklerden biri.

Cep telefonlarınızı, televizyonlarınızı, bilgisayarlarınızı düşünün.

Kaç yılda bir, ve NEDEN? yeniliyoruz bu cihazlarımızı.

Yenilemeye nasıl karar veriyoruz?

Hangi cihazı, daha doğrusu aldığımız cihazın içindeki yeni yazılım ve donanım teknolojilerinin bize, ihtiyacımıza uygun olduğuna nasıl karar veriyoruz?

Ve nasıl adapte oluyoruz, yeni cihazlarımızla gelen yeni teknolojilere?

Nasıl öğreniyoruz?

Öğrenebiliyor muyuz gerçekten?

Bir önceki cihazlarımızdaki teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor ve gerçekten tüketiyor muyuz? Cihazlar bize “haydi Abbas, vakit tamam” mı diyor, yoksa biz, belli bir zaman döngüsünde kendi kendimize mi karar veriyoruz vaktin tamam olduğuna? Ya da birileri mi fısıldıyor kulağımıza “O artık gitmeli” diye. Yada “O gitmese de, yenisi gelsin, bana ne?” diye hezeyanlara mı kapılıyoruz? Hangi rüzgarlara kapılıyor, hangi rüzgarları göğüslüyoruz?

Peki yeni cihazlarımızı edindiğimizde, eskilerini ne yapıyoruz? Ülkedeki tersine lojistik, geri dönüşüm sistemlerini biliyor muyuz? Ülkede hele de elektronikte, geri dönüşüm var mı? Peki bunu sağlayacak lojistik zinciri var mı? Var da biz mi bilmiyoruz? Hakikaten, niye bilmiyoruz, niye sormuyoruz?

Evimizde eski elektronikleri sığdıracak yer bulamamaktan bu kadar muzdaripken, yakında elektronik çöpü evlerde yaşama riski altındayken neden merak etmiyoruz? Merak edenler varsa, bununla yetiniyor mu? Neden merakla yetinmeyip talep de etmiyoruz?

Ya da birden “sadaka verme sevdasına düşen mecburi iyilik sever mi oluyoruz? “İhtiyacı olan birileri varsa, bizim eski TV, PC, telefonu verelim” ne kadar çözüm oluyor? Oluyor mu gerçekten?

İhtiyaç sahibinin tanımını ekonomik olarak mı, teknolojik olarak mı yorumluyoruz? Linux vb.tuhaf (!) işletim sistemlerini, kullanıla kullanıla grileşmiş eski (!) teknolojili PC’lere kurup, o enkaz gibi görünen donanımlarda, bizim pırıl pırıl dizüstülerimizde çalıştığımızdan daha hızlı çalışabilen birilerinin olduğunun farkında mıyız?

Araba seçerken ikinci el değerini elüstünde tutarken, bilgi teknolojisi donanımlarında aklımıza bile neden gelmiyor ikinci el? İkinci eli olmaz mı ki gerçekten?

Hadi eski elektroniği evden yada elden çıkardık, bunlar bir yerlerde üstüste çöp dağları oluşturuyorsa ya? Wall E’nin gerçek olmasından korkmuyor muyuz hiç? Yoksa korkularımız hala “2001: Uzay Macerası”nın Hal 9000 adındaki şizofren bilgisayarıyla mı sınırlı?

Yazılımın geri dönüşümü kolay malum, silersin olur biter. Peki yazılıma yaptığımız harcamayı kişisel gelir gider tablosundan o kadar kolay silebiliyor muyuz?

Teknolojiyi yönetmeyi, temel olarak, ihtiyaç belirleme, seçme, edinme, öğrenme, yararlanma, geliştirme, koruma diye başlıklara ayırırken teoriler, biz bunların hangisinde en çok zaman ve para harcıyor, hangisinde tatmin oluyor ve hakkını veriyoruz?

Bilinen şu ki, teknoloji harcamaları hane halkı harcamalarında giderek daha yüksek yüzdeler tutuyor. Teknolojinin hayatı şekillendirdiğine her an şahit olduğumuz bir dönemde, mağara duvarlarına dönmeye niyetimiz tabi ki yok. Ama yavaşlayan bilgisayarınızı değiştirmeye “gerçekten ihtiyacımız var mı?” diye sormadan teknomarketlerin yoluna düşüyor, yada düşürülüyorsak, teknoloji yönetimi ve bunun hemen yanıbaşında da “teknolojik yenilik yönetimi” gibi kavramlara konferans salonlarında, toplantı odalarında ve binlerce sayfada yer vermemiz, ne kadar işe yarıyor? Terzi kendi söküğünü genel de dikemiyor evet, ama terzi kendi diktiğini “sıkıldığından” söküyor mu?

“Teknoloji ödemeleri dengesi” ekonomi sayfalarında yer bulamıyor. “Yüksek teknolojili ürünler” ithalat ve ihracatına ise hiç bakasımız yok.  Biz yükselen pazarlar, bilgi teknolojisi satınalmak söz konusu olduğunda, başımızı göğe vardıracak kadar yükseliyoruz. Adı üstünde “Pazar”ız. Ama üzerinde yükseldiğimiz dalga, bizim sahillere pek vurmuyor.

Adettendir, sonuçta diyelim;

Biz teknolojiyi, kurumsalı geçtik, bireysel olarak bile yönetemeyince... hayır, sanıldığı gibi, teknoloji bizi yönetmiyor. Çünkü teknoloji, itaat isteyen, güç meraklısı bir tiran değil. Olamaz da, çünkü bir kere canlı bile değil, farkında mıyız?

Teknolojiyi üretenler, geliştirenler bile değil direksiyonda çoğu zaman.

Teknolojiyi pazarlayanlar yönetiyor çoğunlukla bizi belki.

“Tüketme” psikolojisine girmek bu yazının iddiası değil o ayrı.

Nereden başlamalı peki? Çalıştığımız kurumlar için yaptığımız satın alma sözleşmelerindeki hassasiyetleri kişisel hayatımıza taşımak çok mu iddialı olur? “Satın aldığım bu cihazı değiştirmek istediğimde ne olacak? Bu harcamayı hiç yapmamışım gibi mi davranacaksınız? Geri alıp çöp olmasına engel olacak mısınız? Çöp olursa yeryüzüne ne zarar verecek?” gibi sorular sormayı önermek için çok erken belki.

Ama ünlü yaşlı kızılderilinin dediği gibi,

Akıllı telefonları, tabletleri, LED TV’leri yiyemeyeceğimizi anladığımızda çok geç olmaması dileğiyle .... 

Minecraft 2.5 milyar dolara Microsoft’un

Ünlü Minecraft oyununun üreticisi İsveçli Mojang, 2.5 milyar dolara Microsoft’un oldu. Minecraft’in yaratıcısı Markus Persson ise ‘aldığı kararın parayla değil, akıl sağlığıyla ilgili olduğunu’ belirtti.

Özellikle 8-12 yaş arasında gençler tarafından sevilen ve oynanan Minecraft oyunu Microsoft tarafından satın alındı. İsveçli Mojang tarafından üretilen oyun bugüne kadar 54 milyon adet sattı.

Firmanın 3 kurucusu yapılan anlaşma gereği şirketten ayrılacaklarını açıkladı. 2009 yılında kurulan Mojang’ta yaklaşık 40 kişi çalışıyordu. PC sürümü bulunan oyunun aynı zamanda iOS ve Android platformlarında uygulamaları da var. Kısa süre önce Xbox ve PlayStation sürümü de piyasaya sürülen oyun gençler arasında çok popüler.

Microsoft’un resmi bloğunda duyurulan satın alma ile ilgili olarak firmanın CEO’su Satya Nadella açıklamalarda bulundu. Nadella bu satın almayı sadece bir birleşme olarak görmediğini belirtti ve Minecraft’ın açık bir platform olduğu konusuna vurgu yaptı. Minecraft’in yaratıcısı Markus Persson ise ‘aldığı kararın parayla değil, akıl sağlığıyla ilgili olduğunu’ belirtti.

Eleştirisel kimliğiyle öne çıkan bir programcı olan Persson, geçmişte Microsoft’u Windows 8 nedeniyle eleştirmişti. Persson, yazılım devini ‘PC’yi açık bir platform haline getirerek mahvetmeye çalışmakla’ suçlamıştı. Persson, Mart 2014’te, Minecraft’in görsel gerçeklik versiyonunu geliştirmek isteyen Oculus VR ile projeyi de iptal etmişti. İsveçli programcı, iptal kararını Oculus VR ile Facebook arasındaki işbirliğini göstermişti.

Persson, kendine ait blogda Minecraft takipçilerine bir mektup yazarak aldığı kararın sebebini açıkladı. Mektupta yer alan bazı ifadeler şu şekilde:

Kendimi gerçek bir oyun geliştiricisi olarak görmüyorum. Oyun yapıyorum çünkü bu hem eğlenceli hem de oyunları ve program yazmayı seviyorum. Ancak oyunları yaparken onların hit olmalarını veya dünyayı değiştirmelerini beklemiyorum. Minecraft gerçekten büyük bir hit oldu ve insanlar oyunları değiştirdiğini söylediler. Ancak amacım her ikisi de değildi. Bu kesinlikle gurur verici ve kamuda göz önünde olmak bir nevi ilginç geliyor. Birkaç hafta önce evde hasta bir şekilde otururken internette EULA (son kullanıcı lisans anlaşması) sebebiyle bana karşı bir nefret patlaması olduğunu gördüm. Kafam karıştı ve anlamadım. Ardından YouTube’da Phil Fish (video tasarımcısı) videosunu izledim ve destekçilerimle aramda olduğunu düşündüğüm bağın var olmadığını gördüm. Bir sembol oldum ancak bunu istemiyorum. Kamudaki imajımın biraz bozulduğunu gördükten sonra Monjang’dan ayrılmaya ve Ludum Dare ile küçük internet deneylerine dönmeye karar verdim. Eğer takip edildiğini gördüğüm bir şey üretirsem, muhtemelen anında iptal edeceğim. Hepinizi seviyorum. Minecraft’i bugün olduğu şey haline getirdiğiniz için teşekkür ederim. Ancak çok fazlasınız ve bu kadar büyük bir şeyden sorumlu olamam. Diğer yandan, Minecraft artık Microsoft’a ait. Daha büyük bir bakış açısından, o uzun bir zaman size ait oldu ve bu hiçbir zaman değişmeyecek. Bu para hakkında değil, benim akıl sağlığımla ilgili.

Türkiye'ye yatırım yapmak isteyenler Nota bakmayacak kadar bilinçller

Babacan: "Yatırım yapılabilir" notu olmadan da Türkiye'ye yatırımcılar geliyordu

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bugün katıldığı İstanbul Finans Zirvesi'nde bir konuşma yaparak ekonomiye yönelik gelişmelere dair açıklamalarda bulunurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kredi derecelendirme kuruluşları ile ilgili sözlerini de yorumladı.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının 2008-09 krizinden bu yana bir güvenilirlik kaybına uğradığını söyleyen Babacan, bu kuruluşların o dönemde iyi not verdiği bazı ülkelerin birer birer krize yenik düştüğünü hatırlattı.

Zirvedeki konuşmasının ardından BloombergHT'nin sorularını yanıtlayan Babacan, "Yatırımcılar da eskisi kadar bu kuruluşların verdikleri nota itibar etmiyor" dedi ve "Ancak bazı konularda yatırımcılar kendi iç işleyişleri gereği kredi notunu göz önüne alarak karar veriyorlar. Bunu da dikkate almak lazım" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Katar ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin önünde bir risk olmadığını ve derecelendirme kuruluşlarının siyasi açıklamalar yaptığını belirtmişti. "S&P ile ilişkilerimizi kestik" diyen Erdoğan, "Gerekirse Başbakan'a söylerim Fitch ve Moody's ile de ilişkileri keseriz" ifadelerini kullandı.

Babacan da kredi derecelendirme kuruluşları hakkında bugün "Bizim için önemli olan bu kuruluşların Türkiye'yi daha yakından ve objektif bir şekilde izlemeleri ve siyasetin ve ekonominin nabzını burada yerinden tutabilmeleri" dedi.

Türkiye'nin yatırım yapılabilir notunun daha yeni bir gelişme olduğunu da belirten Babacan, "O olmadan önce de yatırımcılar geliyordu. O yatırımcılar 'Türkiye'nin notu yok o yüzden ben gelmem' demiyordu ama kuşkusuz Türkiye'nin notunun artırılması kazanç sağlar. Bunu da dikkate almak lazım" ifadelerini kullandı.

"BDDK gerektiği adımı gözünü kırpmadan atar"

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan son dönemlerde gündemde olan bankacılık konularına da değindi.

Babacan, "2008-09 krizi öncesinde sermaye yeterlilik rasyosunu kanuni olarak yüzde 8 diye belirlemiştik, fiilen yüzde 12 olarak uyguladık" diyerek, atılan bu adımların sonucu olarak sektörde oluşturulan sermaye yeterlilik rasyosunun "dünya standartlarında çok kuvvetli bir bünyeyi" işaret ettiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yine dün uçakta gazetecilere verdiği ifadelerde BDDK'yı Bank Asya konusunda göreve çağırarak hareket etmemesi durumunda "sorumlu olacağını" söylemişti. Erdoğan "BDDK kararını vermeli yoksa sorumlu olur. Taşıma suyla değirmen dönmez" ifadelerini kullanmıştı.

Babacan ise "Hangi adımın atılıp atılmayacağı BDDK'nın bağımsızca vereceği bir karardır" dedi.

"Banka bazında takip ve denetleme görevi BDDK'nın. Merkez Bankası'nın da görevleri var ama burada temel oyuncu BDDK'dır. Bankacılık kanunundaki maddeler çok açıktır, banka banka ne gerekiyorsa yapacaktır" diyen Babacan, Türkiye'nin bütün dünya tarafından tescil edilmiş sağlam bir bankacılık sektörü olduğunu sözlerine ekledi.

"Büyüme yüzde 3-4 aralığında gelir"

Ekonomik büyüme konusunda da yorumlarda bulunan Babacan, "İlk çeyrek herkesin tahminin iyi çıkmıştı, ikinci çeyrek ise daha düşük. İlk yarıya baktığımızda iç karartıcı bir tablo değil. Yılın tamamıyla ilgili beklentilerimiz olumlu. Dolayısıyla yüzde 3-4 aralığı oldukça emniyetli bir aralık olarak görünmekte. Tabii son tahminimizi resmen duyurmuş olacağız" dedi.

Babacan ekonominin neden yüzde 4 veya üzerinde büyümediği konusunda ise öncelikle ihracatta yaşanan beklentilerden düşük performansı gösterdi. Babacan, "Irak 2. büyük pazarımızdı fakat güvenlikle ilgili sıkıntılar ihracatın aksamasına neden oldu" derken, Avrupa'da yaşanan ekonomik yavaşlamanın da Türkiye'deki büyümeye olumsuz yönde etki ettiğini belirtti.

Cari açığa da dikkat çeken Babacan, "Cari açığı olan bir ülke olarak Türkiye için en önemli konular arasında dengeli büyüme geliyor" dedi. Babacan ayrıca Fed'in atacağı adımlar konusunda bir karamsarlık olmaması gerektiğini de belirtti.