18 Mayıs 2014 Pazar

Redhack, Soma Belediyesi'nin sitesini hackledi

Soma'da yaşananların ardından Soma Belediyesi'nin duyarsızlığını gözardı etmeyen Redhack cezayı kesti.Soma ilçesinin belediyeye ait websitesinde herhangi bir yas ilan etmemesi üzerine Redhack siteyi hackledi. Sitenin hacklendiğini Twitter’dan "Soma Belediyesi http://soma.bel.tr/ "yas ilan edilmedigine" dikkat cekmek icin @KizilGercek hacklemistir." notu ile duyuran Redhack, siteye de “iş kazası değil, cinayet” notunu da düşmeyi ihmal etmedi.

İşsiz insanlara söylenmemesi gereken 10 şey

Her insan hayatının belli bir döneminde işsizlik sıkıntısı çekmiştir. Kimisinin kısa sürer kimisinin bunalım yaratacak kadar uzun. İşsizlik bunalımına girmiş birine verilecek tepki onu daha büyük bunalımlara sürüklemekten başka bir işe yaramayacaktır. İşte işsizleri depresyona biraz daha yaklaştıran o cümleler. 1- Her yere başvurdun mu ki? Emin olun siz bu soruyu sorana kadar kesinlikle aklına gelmemiştir. 1- Her yere başvurdun mu ki? 2- Bence sen yeterince çabalamıyorsun. Her konuda bir fikri olan insanlar elbette sizin iç dünyanız hakkında fikir yürütmekten geri kalmazlar Pooof 3- Keşke başka bir bölüm okusaydın Bu saatten sonra bu cümlenin insanı çıldırtmaktan başka ne yararı olabilir. ? 4-Sana iş buldum. kehkehkeh Evet. Gerçekten bu dönemde böyle şakalara çok ihtiyaç oluyor . Çok komik 5- Bari evlen de bi düzenin olsun Alakası asla çözülemeyecek bir cümle. Tabii 6- Bence seninki iş beğenmemezlik Karşısındaki insanı kendinden daha iyi tanıdığını düşünenlerin kurduğu çok bilmiş cümle. !!! 7-Ben görüyorum her yerde harıl harıl eleman aranıyor. Yav he he! 8-Keşke son işinden ayrılmasaydın Emin olun ki işsiz insan bütün bunları enine boyuna düşünmemiştir. Kesinlikle böyle detayları sık sık hatırlatacak biri gerekli 9-Aman boşver çalışıp napıcan Gergin insanı rahatlamaya çalışırken daha da gerginleştirmeye yarayan cümle. 10-Gerçekten hiç mi bulamıyosun? Ve o muhteşem soru tekrar ve tekrar.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Webrazzi Startup’14 programı

14 Mayıs 2014 Çarşamba günü gerçekleşecek olan Webrazzi Startup’14‘e artık 72 saatten kısa bir süre kaldığını söyleyebiliriz. 8 girişimin de sunumlarını izleyebileceğiniz Webrazzi Startup’14′te, Türkiye internet ekosisteminin önemli yatırımcıları ve girişimcileri sahnede olacak. startup13_1 Webrazzi Startup’14′te yer alacak yeni konuşmacılarımız, Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın, Monitera kurucu ortağı Harun Pekşen, Gamester kurucu ortağı Onur Karcı ve Edefter.com kurucu ortağı ve CEO’su Sean Yu oldular. Tüm konuşmacılarımıza ve programın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. Hatırlatmakta fayda var, etkinliğe kısa bir süre kaldı ve ugün indirimli kayıt olmak için son gün. Halen kayıt olmadıysanız buradan hemen kaydınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Bir blog yazarken nelere dikkat etmeli

Günümüzde blog/günce yazan milyonlarca insan var. Üstelik bunların bir kısmı uzun süredir yazıyor ve bu işi ciddi anlamda bir gazeteci titizliğiyle de yapanlar var. Bloglar yıllar önce hayatımıza girdiğinde, her yeniliğe karşı alınan tavır gibi "ne işe yarayacak" tarzından yaklaşımlar da olmuştu. Ancak geçen yıllar boyunca gördük ki bloglar hayatımıza bir da hiç çıkmamak üzere girdi. Üstelik belirli uzmanlık alanına göre kategorize edilmiş bloglar, birer bilgi kaynağı haline dönüştü. Her gün yüzlerce insan ilk blog yazmaya başlarken neyi nasıl yapacağını pek bilmeden bu işe başlıyor. Elbette internet üzerinde binlerce kaynak makale, açıklama, görsel ve video bulmak mümkün. Ancak ben yine de elimden geldiğince kendi yaşadıklarımdan da örnekleyerek anlatmaya çalışacağım. Bu ipuçları sadece ilk kez blog yazacak olanlar için değil, aynı zamanda mevcut blogunu geliştirmeye çalışanların da işlerine yarayacaktır. Aslında benzer şeyler web siteleri için de geçerlidir, ancak günümüzde bir çok web sitesi (özellikle kurumsal olanlar) profesyoneller tarafından tasarlanıp programlanıyor. Bir çok web sitesinin bloglardan farklı olarak yönetim panellerinin esnek programlanmamış onların kullanıcılar tarafından kolay yönetilememesi anlamına geliyor. Böyle olunca da profesyonel desteğe ihtiyaç duyuyorlar. Buradaki anlatımımda bir çok temel konuyu bildiğinizi varsayacağım, yani blog nedir, blog yazarlarına neden blogger denilir, bir blog nasıl açılır gibi konulara değinmeyeceğim. Zaten bu konuları bilmiyorsanız bu yazıyı okumadan önce kesinlikle bir araştırma yapmanız gerekecektir. Konumuza geri dönersek, öncelikle blogların yazılma amaçlarını ve buna göre nasıl geliştirilebileceğini konuşmak gerekir. Yukarıda da değindiğim üzere uzmanlık gerektiren bazı alanlarda bile binlerce blog yayın yapıyor olabilir. Eğer bir blog yazıp yazmamak arasında kalmış iseniz buna en kolay bulmanıza yardımcı olmaya çalışalım. Yazmak, çizmek, paylaşmak sizin için bir tutku mu? Üretiminizi, bilgi ve deneyimlerinizi paylaşma ihtiyacı duyuyor musunuz? Herhangi bir konuda uzman mısınız? Uzmanı olduğunuz konuda, internette yeterli ve/veya doğru bilgi kaynağı bulamıyor musunuz? Belli bir okuyucu kitlesine ulaşma çabanız mı var? Herhangi bir konuda özgün içerik oluşturabilir misiniz? Yukarıdaki soruların en azından bir iki tanesine EVET yanıtı veriyorsanız kesinlikle blog yazmalısınız diyebilirim. Diyelim ki bir blog yazmaya karar verdiniz, o halde şimdi de ne tür blog yazacağınız konusunu netleştirelim. Aklınıza gelebilecek hemen hemen her konuda blog yazılıyor. Dolayısıyla bir blog yazmak için illa ki bir uzmanlık deneyiminiz olması gerekmiyor. Örneğin yeni doğmuş çocuklarını yetiştirirken yaşadığı deneyimleri paylaşan anneler var. Alışveriş sırasında yaşadıklarından yola çıkarak Alışveriş Rehberi yazanlar var. Yemek, gezi, moda, tasarım ve stil üzerine yazan çok sayıda insan var. Bilişim ve Teknoloji, Sosyal Medya, Sinema, Siyaset, Spor, Müzik, Edebiyat, Şiir, Kitap gibi farklı alanlarda da yazan bir çok blogger var. Blogunuzu açtığınız veya zaten bir blogunuz vardı ve artık daha çok ziyaretçi çekmek için bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Bir blog veya web sitesi için ziyaretçi bir nevi müşteridir. Elbette bu onlardan doğrudan veya dolaylı yollardan para kazanacaksınız demek değildir. Kimi bloglar hiçbir ticari beklenti içerisine girmeden yazıldığı gibi, kimi blogların da amaçlarından birisi para kazanmaktır. Bir blogdan para kazanmanın bir çok yolu vardır, ancak amacım onları anlatmak değil. Content is King - İçerik Kraldır Blog yazanlar, yazacaklar ve Sosyal Medya kullananlar için blog kullanım ipuçları, tüyolar, SEO kullanımı Bir blogun ilk vazgeçilmezi "içerik" olarak anılır. Özellikle sosyal medya ve blog uzmanlarının çok kullandığı bir slogan vardır "Content is King / İçerik Kraldır". İçerik önemlidir, ancak içeriği önemli kılan, onu kral yapan özgün olmasıdır. Hele ki bir uzmanlık alanında hazırlanmışsa özgün olma şartı daha çok ön plana çıkar. Aksi durumda başka sitelerden, bloglardan veya birebir kaynak kitaplardan olduğu gibi kopyalanarak alınmış içerikler nedeniyle blogunuz son yılların en popüler arama motoru olan Google tarafından dikkate alınmayabilir. Üretmiş olduğunuz içeriği konuya bağlı görseller ile varsa video ile desteklemek gerekir. Çünkü görsel uyarıcılar hem içeriği destekleyecek, okumayı kolaylaştıracak, hem de okuyucunun zihninde canlandırmasını sağlayacaktır. Ayrıca içerikte kullanılan görseller, arama motorlarının "görsel" arama aşamalarında da blogunuzun bulunmasını ve ziyaret almasını sağlayacaktır. Blog içeriklerinin video, görsel ile desteklenmesi sırasında yapılması gerekenleri ayrıca anlatacağım. Blog ve web sitelerinin içeriklerinin arama motorlarına uyumlu hale getirilmesi, kolayca indekslenmesi ve bu şekilde daha çok ziyaret alarak arama sonuçlarında üst sıralara yerleşmesini sağlayabilirsiniz. Bu konu aslında daha sonra değineceğimiz SEO (Search Engine Optimization / Arama Motoru Optimizasyonu) bölümünde yer alacak. Bu arada aslında optimizasyon da Türkçe olmadığı için (en uygun duruma getirme) ben uyarlama olarak kullanacağım, yani SEO'nun benim dilimde karşılığı Arama Motoruna Uyarlama olarak geçecek.

Bölgesel Zayıflama Teknikleri Nelerdir?

Sizin için yeni bölgesel zayıflama tekniklerini araştırdık. Ameliyatsız, acısız, etkili bir bölgesel zayıflama teknolojisi hakkında uzmanımızdan bilgi aldık. Bu yöntem, sizi işinizden alıkoymadan tek seansta dört cm incelme sağlar. Dünyadaki, tek bir kesik bile olmadan Liposuction'a alternatif olabilen tek sistem Ultrashape'tir. Vücudun özellikle diyetle incelmeyen lokal yağlanmalarında kullanılabilir, ayrıca karın basen bacak kalça popo gibi birçok bölgede uygulanabilir. Konuyla ilgili detayları, Ota Güzellik Merkezi Direktörü Dr. Tülay Akvardar'dan aldık. Nedir? Ses dalgalarıyla bölgesel incelme sağlayan yeni bir yağ azaltma yöntemi. İstenmeyen yağları parçalayan, girişimsiz (ameliyatsız, iğnesiz) odaklanmış ultrason teknolojisini kullanır. Bazen istediğiniz vücut şekline kavuşmak, sağlıklı bir yaşamdan daha fazlasını gerektirir. Özellikle diyet ve sporla inceltilemeyen vücut bölgelerindeki yağ hücrelerini parçalayarak (lipotripsi), bölgeyi yeniden şekillendirir. Nasıl Çalışır? Lipotripsi olarak bilinen bir yağ kırma yöntemi. Deri yüzeyinden gönderilen ses dalgaları, derialtı yağ hücrelerini hedefler ve kan damarı, sinirler gibi çevre dokulara zarar vermeden yağ hücre zarlarını parçalar. Ultrason dalgalarıyla yağ hücrelerini parçalayarak kalıcı olarak yok edici bir özelliğe de sahip. Vücudun Hangi Bölgeleri Tedavi Edilebilir? Daha yoğun olarak karın, bel, basen ve üst-uyluk bölgelerine uygulanır. Uygulaması? Uygulama yaklaşık yarım saat sürer ve ağrısızdır, herhangi bir iğne kullanılmaz, girişimsel bir uygulamada bulunulmaz. İki haftada bir tekrar edilebilir ve genellikle üç seans yeterlidir. Öğlen arası kadar kısa bir zamanda gerçekleştirilen bu yöntem yağ dokusunun kalıcı olarak yok edilmesine yardımcı. İşlemin etkisi 15 gün sonunda görülür. İyileşme Süresi Kısa mı? Uygulama sonrasında 4 gün süresince parçalanan yağların vücuttan tamamen atılması ve vücudun diğer bölgelerine yerleşmemesi için özel bir karbonhidrat ve yağ kısıtlayıcı, sebze ve protein ağırlıklı bir diyet önerilir. Bu, kalori kısıtlayıcı bir diyet değil ve istenildiği kadar protein ve sebze ağırlıklı gıda alınabilir. Uygulama doktor ofisinde yapılabilen rahat, kısa bir işlem ve tedavi sonrası işinize rahatlıkla dönebilirsiniz. Tedavide Ağrı Hissedilir mi? Yürüyerek geldiğiniz ve sonrasında yürüyerek gittiğiniz yani iyileşme süreci olmayan ağrısız ve güvenli bir uygulamadır, anestezi gerektirmez. Ama unutmayın bu bir kilo verme yöntemi değil. Uygulamalar liposuction'da olduğu gibi, şekillendirme yapılacak lokal yağ fazlalıkları olan bölgeye yapılır. İşlem, doktorun muayenesi ve tedavi alanının çizilmesi ile başlar. Tedavi Sonrası Sıkıntı Olur mu? Tek bölgenin işlem süresi yaklaşık 30 dakika. Tedavi biter bitmez günlük rutin işlerinize dönebilirsiniz. Herhangi bir iyileşme süreci yoktur ve takip gerekmez. Ultrashape yaptıranlar işlem sonrası herhangi bir ağrı, rahatsızlık veya yan etki belirtmemişler. Cilt yüzeyi düzgün ve pürüzsüz kalır. Her seans sonrası iki hafta süreyle önerilen diyete ve hafif egzersiz programına uyulması gerekli.

Yemek Haricinde Mikrodalgayla Yapılabilecek 7 Şey

Mikrodalga fırınlar yemek pişirmek haricinde de pek çok işe yarar… İşte mikrodalga fırının işe yaradığı 7 şey! 1. Soğanın sadece baş ve uç kısmını temizledikten sonra 30 sn mikrodalgaya atarsanız gözleriniz yaşarmadan doğrayabilirsiniz. 2. Posta pulunu hasar vermeden çıkarmak için mektuptaki pulun üzerine 1-2 damla su damlatın ve 20 sn mikrodalgaya atın. 3. Mikrodalganın içi kirlendiğinde bir kasenin içerisine su doldurun ve birkaç damla sirke damlatın. 5 dakika mikrodalgaya attığınızda kirlerin kolayca temizlendiğini göreceksiniz. 4. Şekerlenmiş balı mikrodalgada yarı güçte 2 dakika ısıtın. Eski haline geri dönecektir. 5. Limonları 10-20 saniye yüksek güçte mikrodalgaya atarsanız daha sulu ve sıkması kolay hale gelir. 6. Sarımsağı 15 saniye mikrodalgaya koyarsanız kabukları kolayca soyulur. 7. Kurumuş ekmekleri ıslak havluya sarıp 10-15 saniye mikrodalgaya atarsanız yumuşayacaktır.

16 Mayıs 2014 Cuma

Galaxy S5’in Bilinmesi Gerekenleri

Galaxy S5’in Bilinmesi Gereken Özellikleri Akıllı cep telefonu dünyasının sürekli değişen gündeminde yeni nesil cep telefonları kendini göstermeye devam ediyor. Kısa bir süre önce piyasada yerini alan Samsung Galaxy S5 farklı özellikleriyle göz doldurmaya devam ediyor. S5 ekranında kurşun kalem kullan: Bilinmeyen özellikleri arasında yer alan bu özelliği kullandığınızda ekranın daha hassas bir şekilde hareket ettiğini göreceksiniz. Tavsiye edilen müziklere ulaşın: Samsung Galaxy S5’in en güzel özelliklerinden biri de yine tavsiye edilen müzikleri bulma konusudur. Yine bu özelliği kullanmak için yapılması gereken telefonu yan yatırmak olacak. Oldukça fazla özelliklere sahip olan Samsung Galaxy S5 telefonu kullandıkça yeni özelliklerini daha iyi öğreneceksiniz. Akıllı cep telefonlarının bilinmeyen çok fazla özelliklerinin olduğunu söylemek gerekiyor.

Sakın İstifa Ediyim Demeyin

Aslında iş piyasasındaki bu durgunluğa 2013’ün son aylarından beri alıştırılıyorduk. Türkiye ekonomisiyle ilgili sıkıntılar yavaş yavaş sinyallerini verirken, siyasi çalkantılar da üstüne tuzu biberi oldu. Tüm bunlara dış ticaretimizin bel kemiğini oluşturan ülkelerin de ekonomik durgunluğu eklenince 2014 iş arayanlar için tam bir kabus olacağa benzer. Tüm şirketler şimdiden istihdam kemerlerini sıkmaya, elindeki kaynaklarla idare etmeye başladı. 2014 çoğu şirket için bir ‘pozisyonunu koru’ yılı. Bunu sık sık kullandığınız iş arama sitenize veya gazetelerin IK eklerine bakarak da anlayabilirsiniz. Özetle, 2014’te yeni sulara yelken açmak istiyorsanız DURUN! Yelkenleri indirin ve sakin olun. İş aramak için kullandığınız o klavyenizi ve mouse’unuzu sakince bir kenara bırakın ve pozisyonunuzu koruyun. Eğer elinizde ortalama bir işiniz varsa, 2014 riske girmek için hiç doğru bir yıl değil! İşte 2014’te işinizden istifa etmemeniz için 7 neden: 1. Dış Belirsizlik Çevre ülkelerdeki belirsizlik devam ediyor, bu da ticaretimizi aktif olarak yürüttüğümüz ülkelerin daha durağan bir ekonomik seyir izleyeceğinin göstergesi. Yani, ticaretimizdeki büyüme eski yıllardaki kadar iyi olmayabilir, bu da Türkiye’de iş yapan şirketler için maliyetlerin minimuma indirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Özetle, “bu sene elimizdeki insan kaynağıyla devam edelim, risk almayalım” diyebilirler. 2. Ekonomik Büyüme Riski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın son açıklaması, Türkiye’nin büyüme hedeflerinin her an revize edilebileceği, yani her an geri çekilebileceği yönündeydi. Bildiğiniz gibi, 2014’ün Türkiye için büyüme hedefi %%4. Ancak bu hedef ilk 3 aydaki verilere bakılarak değerlendirildiğinde riskli bir hedef gibi gözüküyor. Yani, şirketler 2014’te emniyet kemerini takacaklar ve arabaya yeni yolcu almayacaklar. 3. Ekonomik İtibarın Sıkıntıya Düşmesi Yükselen politik sıkıntılardan dolayı, kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu bir not aşağıya indiriyor. Moody’s, 2014’ün ilk aylarında Türkiye’nin ‘durağan’ olan notunu ‘negatif’e çevirdi. Standart&Poors ise 2014’te zayıflayan büyüme gücünün Türkiye’ye zor bir yıl geçirteceğini belirterek not görünümünü negatif’e çevirdiğini belirtti. 4. İşsizlik Oranındaki Artış 2014’ün ilk aylarında yapılan araştırmaya göre işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine oranla 0,5 puan artış ile %%9,9’a çıktı. Bu işsizler ordusuna 154 bin yeni kişi daha eklendi demek. 154 bin yeni rakip! 5. Şirketlerin Tutumu Şirketler tüm bu siyasi ve ekonomik belirsizliklerin önlerini görmelerini engellediğini düşünerek yeni işe alımlarda frene bastı. Bunu herhangi bir iş ilanı sitesine girerek de görebilirsiniz. Bulunduğunuz şehirde geçen aylara oranla çok daha az iş ilanı olduğunu göreceksiniz. 6. Sektörel Daralmalar Türkiye’nin lokomotif sektörleri olan Otomotiv ve Konut sektörü 2014’ün çok zor bir yıl olacağının sinyallerini veriyor. Otomotiv sektörü Şubat ayında %%27 daralırken, Konuttaki kan kaybı neredeyse %%70’lere ulaşmak üzere. Bu sektörler iç piyasaya neredeyse en çok para getiren sektörler. 7. Kırılgan Ekonomi Standart & Poors’un açıkladığı rapora göre Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasındaki en kırılgan ekonomiye sahip 3 ülkeden biri. Türkiye’nin ilk üçte yer almasının ana sebepleri cari açık ve özel sektörün borç seviyesi.

Neslihan Alkoçlar ve Engin Altan Düzyatan Nişanlandı!

Hülya Koçyiğit’in güzeller güzeli torunu Neslihan Alkoçlar ile ekranların yakışıklı oyuncusu Engin Altan Düzyatan önceki akşam Nişantaşı Sofa Hotel’in üst katındaki Frankie’de düzenlenen törenle nişanlandı. Çiftin nişan yüzüklerini Fenerbahçe’nin efsane başkanı Ali Şen taktı.Gecenin yıldızı, Hülya Koçyiğit’ti. Gülşah-Ender Alkoçlar çiftiyle birlikte davetlileri ağırlayan usta sanatçı, şık kıyafetiyle dikkat çekti. Engin Altan Düzyatan’ın artık aileden biri olduğunu söyleyen Koçyiğit, “Bizim örf adetlerimiz var. ‘Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle’ diyerek kızımızı istediler ve iki güzel aile birleşti” dedi. Neslişah Alkoçlar ve Engin Altan Düzyatan, Hülya Koçyiğit’in de isteğiyle basın mensuplarının karşısına çıkıp poz verdi. Soruları yanıtlamayan nişanlılar, “Çok mutluyuz” demekle yetindi.

Keşiflerle Yola Koyulmak

Küçük yaşlardan beri tren yolculuklarını etkileyici bulurum. Yalnız yolculuk yapılacak en iyi ulaşım araçlarından biridir tren yolculuğu. Bazen trenin gittiği anlamaz, camdan akıp geçen manzaraları bir filme bakar gibi izlerim. Görüntüler akarken düşünmek için sizi yalnız bırakan yegane ulaşım aracıdır. Dikkatinizi dağıtabilir, geçtiğiniz yerlerde ki hayatları seyredebilir ve bir şeyler yazabilirsiniz. Aynı benim yaptığım gibi. Bu defa bir hızlı tren seyahatinde Madrid’den Cordoba’ya doğru camın önünde oturmuş bu satırları yazıyorum. Gerçek anlamda keşfetmek için yola çıkanların coğrafyasında “Kaşif’in günlüğü” isminin bir blogun içindeki miniblog olduğunun bilincindeyim(!). Bu topraklardan yola çıkanların, denizlere açılanların, okyanusları fethedenlerin yanında bizim seyahatlerimiz için, “belirlenmiş rotalara yapılan keyif yolculuklarından başka bir anlam içeremez” diye düşünenler çoğunluktadır. Özellikle bu seyahatimde zaman zaman bende bunu düşünsem de, insanın içinde bir yerlerde saklı olan keşfetmek dürtüsü bunu çürütüyor. kaşif kristof kolomb Madrid için fazla bir şey söylemeye gerek yok. Avrupa’dan farklı olan yönleriyle Akdeniz’in birbirine karışmış ve keyif aldığım hayat tarzı ve lezzetleriyle kimseye farklı olduğunu hissettirmeden ancak farklı yaşayan keyifli insanların şehri. Bir çok detayını kesfet.tv sayfalarında paylaşacağım ancak İspanya’nın gerçek anlamda bir anlatımı için Madrid’i görmenin şart olduğunu düşünüyorum. Tren olanca hızıyla Endülüs topraklarına doğru yol alıyor. Madrid’den çıktığımız yaklaşık yarım saate yakın bir zaman geçmesine rağmen hala dümdüz ovalarda ilerliyoruz. İki gündür yüzünü göstermek için çekinceler gösteren güneş bu kez cömert ve sıcak. Yanımda ki koltuğun boş olması, yemek sehpasını açıp bilgisayarımı yerleştirip yan koltuğu da dağınıklığım ile doldurmak için iyi bir sebep oldu. Madrid Cordoba hızlı tren Sağımda oturan ve Cordaba’ya doğru sırtı dönük oturan yaşlı bir adam bir kendi penceresinden bir de benim bulunduğum taraftan yolu izlemeye çalışıyor. Biraz da yazdıklarımı okuyup hangi dilde olduğunu anlamaya çalışır bir hali var. Belli ki bu topraklarda birçok dönemi geçirmiş yıllarıyla o da pencereden akıp giden resme bakıp bir düşünce denizinde kürek çekiyor. Hemen arkasında tipik bir İspanyol kadın bize çok tanıdık gelecek bir şekilde trenin hızıyla yarışırcasına çekirdek “çıt”lıyor. Ön çaprazımda adını annesinin seslenmesinden dolayı duyduğum Isabel isimli dünyalar güzeli 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu konuşmaya çalışıyor ve annesi de camdan dışarıyı gösterip oyalacak birşeyleri işaret ediyor. Aralarında 70-80 yıl fark bulunan iki İspanyol’un da baktıkları yerlerin aynı olduğunu düşünüyorum, ben de baktıkları yöne göz gezdirerek. Bize çok benzediğini düşündüğüm bu halkın, bize hiç benzemeyen yönlerinin sayıca çok olması onlara duyduğum sempatiyi yoketmiyor. Gözlemlediğim kadarıyla Madrid’in kozmopolit yapısından bile ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz. Bir çok kent ile birbirine benzer özellikleri bulunan Madrid’den sonra daha güneyde daha yerel bir kaç şehiri gezerken ilk durak Cordoba olacak. Tarihiyle, hikayeleriyle büyüdüğüm Endülüs’ün gözbebeklerinden. Cordoba’ya doğru az bir zaman kala.. Kaşif’in Günlüğü / 27.04.2014 – Madrid – Cordoba Treni