7 Nisan 2014 Pazartesi

BMW de Hayal Kırıklığı

750 bin aracı geri çağırdı

BMW, birçok modelindeki potansiyel elektrik arızası nedeniyle 750 bin aracını geri çağırdı.

Alman otomobil şirketi BMW, 2007 Mart-2011 Temmuz döneminde üretilen Z4, 4*4 X1, 3 ve 1 modellerinde potansiyel elektrik arızası olduğunu açıkladı.

Söz konusu arızanın motorun çalışmasını engellediği belirtildi.

Araçların 500 bininin ABD'de, kalanının ise Kanada, Japonya ve Güney Afrika'da satıldığı kaydedildi.

BMW 232 bin aracı geri çağırıyor

BMW, Çin'de 232 bin 98 aracını motor sorunları nedeniyle geri çağırıyor.

Çin Kalite Denetleme, Gözlem ve Karantina İdaresi, 18 Haziran'dan itibaren N52K, N52T ve N55 motor donanımına sahip araçların geri çağırılacağını açıkladı.

Çağırma işleminin Çin'de 10 Haziran 2009'dan 30 Temmuz 2012'ye kadar " BMW China" tarafından ithal edilen 138 bin 534 1,3,5,6,7 serileri ile X1, X3, X5, X6 ve Z4 modellerinin yanı sıra "BMW Brilliance" tarafından 7 Kasım 2009 ile 6 Haziran 2013 tarihleri arasında üretilen 93 bin 564BMW 3 ve 5 serilerini kapsadığı kaydedildi.

Kuruluş, araçların valflerinin zamanlama sisteminde bulunan civatalardaki bir arıza nedeniyle geri çağırıldığını belirtti.

Şirketlerin hatalı civataları ücretsiz değiştireceği bildirildi.

Bu geri çağırma işlemleri toplam olarak bir milyon BMW kullanıcısını ilgilendiriyor

5 Nisan 2014 Cumartesi

Greif İşçilerinden Boğaziçi Köprüsü'nde Eylem

Greif direnişinin 54. gününde işçiler sesini duyurabilmek için Boğaziçi Köprüsü’nü trafiğe kapattı. Boğaziçi Köprüsü’nde yolu keserek basın açıklaması yapan Greif işçileri, kazanana kadar direnişlerini sürdüreceklerini ifade etti. Köprüde, “Greif’te direniş kazanacak! Patron sendika iş birliğine son!” pankartı açan işçiler adına Müzeyyen Balcı açıklama yaptı. Balcı, “Bizlere boyun eğdireceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Haklı olan sesini çıkartır, itiraz eder. Haksız olan ise sinsice planlar yapar, arkadan iş çevirir. Bizler haklıyız ve haklılığımızı en yüksek sesimizle dile getiriyoruz ve getireceğiz” dedi. Polis, açıklamanın ardından işçilere müdahale etti. İşçiler, Anadolu Yakası’na geçerken, polisin bazı işçileri gözaltına almak istemesi üzerine kısa süreli bir arbede yaşandı. Arbede sırasında bir kadın işçi fenalaştı. Köprü girişindeki karakola götürülen işçiler, avukatların gelmesinin ardından serbest bırakıldı.

Edremit'te rekorları alt üst eden başkan

Balıkesir’in Edremit İlçesi’nde 68 yıl sonra yerel seçimleri CHP’ye kazandıran Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, tarih yazdı. Saka, aralıksız 7 dönem seçimlerden galip ayrılarak, adını Türkiye’nin en uzun görevde kalan belediye başkanları arasında yer aldı. Edremit’in kaplıcaları ile ünlü Güre Beldesi, Balıkesir’in büyükşehir olmasıyla, mahalleye dönüştürüldü. 27 yıllık belediye, 2014’teki yerel seçimlerle birlikte kapandı. Kapanan beldede 6 dönemdir belediye başkanlığı görevini aralıksız yürüten evli, bir kız çocuk babası Kamil Saka, 30 Mart’ta partisi CHP’den bu defa Edremit Belediye Başkanlığı için aday oldu. Saka, seçimde 36 bin 661 oyla birinci oldu, en yakın rakibi Ak Partili Özkan Kostak’a 9 bin 41 oy fark attı. Edremit’e CHP’nin bayrağını diken Saka, İlçe Seçim Kurulu’ndan mazbatasını alıp, göreve başladı. Parti farkı gözetmeksizin hizmet edeceğini belirten Saka, "Edremit, 68 yıldır sosyal demokrat belediyeciliğin özlemini çekiyordu. Halk ciddi bir oy farkı ile bu kutsal görevi bize verdi. 27 yıllık belediyecilik deneyimimi şimdi Edremit için kullanacağım. Bunu yaparken de mazeret üretmeden, hizmet üretmeye devam edeceğiz. Çıktığımız bu yolda durmadan ve yorulmadan devam edeceğiz. Edremit’i bir bütün olarak ele alacak ve hiçbir mahallemizi ötekinden ayırmadan hizmet edeceğiz. Edremit’i 68 yıl sonra sosyal demokrat belediyecilik ile tanıştıracağız. Bize oy vermeyen Edremitlilerinin de belediye başkanı olduğumu unutmadan hizmet edeceğim. 68 yıl sonra kazanılan bu zaferi, hizmet ederek sürekli kılmaya çalışacağım" dedi. BAŞKAN SEÇİLDİĞİNDE 33 YAŞINDAYDI Bugüne kadar girdiği seçimlerin hiçbirini kaybetmeyen Belediye Başkanı Saka, 1987 yılında yapılan ara seçimlerle belde olan Güre’de, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)’nin adayı olarak 33 yaşında belediye başkanlığına seçildiğini hatırlatıp, siyasi geçmişini şöyle anlattı: "SHP’nin CHP’ye katılmasıyla politik yaşamını bu partide sürdürdüm. 2009 yerel seçimlerinde,Deniz Baykal liderliğindeki CHP tarafından aday olarak gösterilmeyince, seçimlere bağımsız aday olarak katılıp, kazandım. CHP’deki yönetim değişikliği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasının ardından da tekrar partime döndüm. Bundan böyle de Güre’de edindiğim belediye başkanlığı tecrübemi Edremit için kullanacağım." CHP’Lİ DENİZER’DEN SONRA HEP SAĞ PARTİLER VARDI CHP, en son 1931 yılında, Edremit’te Cevdet Denizer ile girdiği seçimleri kazanmıştı. Denizer’in 1946 yılına kadar belediye başkanlığı görevini yürütmesinden sonra 68 yıl boyunca ilçede, hiçbir sol parti belediye başkanlığını kazanamadı. Son seçimde, sağ partilerin bu ezici üstünlüğüne son veren Saka’nın rakipleri AK Parti Adayı Özkan Kostak 27 bin 620 oy, koltuğunu kaptıran MHP’li Tuncay Kılıç ise 14 bin 337 oyda kaldı.

4 Nisan 2014 Cuma

Terk Sebebi İle Boşanma Davası Öncesi; İhtar Döneminde Davalının Boşanma Davası Açması

Terk Sebebi İle Açılacak Boşanma Davası Öncesi İhtar Döneminde Davalının Boşanma Davası Açması
Yargıtay, davet edilen eşin sırf ihtar kararını geçersiz kılmak için boşanma davası açmasını hakkın kötüye kullanılması olarak görmektedir. Eşin boşanma davası incelenmeden bu sonuca varılmasını doğru bulmuyoruz. Y2HD, 18.6.1979, 4**9-4**6. TEKİNAY, s. 230 dn; 4. 
Yargıtay son kararlarında İhtardan sonra boşanma davası açılmasını o davanın içeriğine bakmadan doğrudan hakkın kötüye kullanılması saymaktadır (Y2HD.. 12.5.1995, 3**2-4**6.
Özellikle hak düşürücü süreye bağlı özel boşanma sebeplerine dayalı olarak açılmış bulunan davalarda davacı eşin kanıtları incelenmeden bir yorum yapılamaz. Davacı eşin açtığı dava mutlaka dikkatle incelenmeli gerekirse sonucu beklenmelidir. 
Bilinmesi gereken tek konu usul kuralları değişmez ve katı kurallar ile yargıtay tarafından korunur. Her usul haklı olanın hakkını koruma aracıdır. Bu nedenle haklılığınızı ispat etmenin tek ana aracı usul kurallarına riayet etmektir. Bu nedenle usul kuralları çerçevesinde hareket ederek zaman ve para kayıplarınızı engellersiniz. Aynı zamanda bir zamanlar eşiniz olan kişinin  ve kendinizin sosyal hayatına geri dönmesini de sağlarsınız.
Yargıtay uygulamasına yeni örnekler vermek gerekirse:
“Davacı ve davalının 20.06.2002 tarihinden beri ayrı yaşadıkları hususunda ihtilaf yoktur. Davacı 7.1.2003 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, ihtar kararı 23.01.2003   günü tebliğ edilmiştir. Davalı kadın usulüne uygun ihtar tebliğine ve gönderilen aracılara rağmen ortak konuta dönmemiştir. Davacı kocanın 15.04.2003 tarihinde terk sebebiyle boşanma davası açması üzerine, davalı kadın da 28.05.2003  tarihinde şiddetli geçimsizlik sebebine dayalı boşanma davası açmıştır. Davalı kadın haklı bir nedene dayanarak ortak konuta dönmediğini kanıtlayamamıştır. Davalının şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yöneliktir.
Bu nedenle kocanın açtığı boşanma davasının kabulü, kadının açtığı boşanma davasının ise reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD 14.03.2005 2**4-3**5
Yukarıdaki bu uygulama bize göstermektedir ki haksızlık durumunda bile bireyler bir boşanma avukatına giderek farklı sonuç ve beklenti elde etmek için bir çaba içerisine girmekteler. Yargıtayı bu kararlılıklarından dolayı takdir ediyoruz. ( haklı olanın haklarını koruma konusundaki kararlılıkları nedeni ile ) Bu boşanma davasındaki kadın eğer uzman bir boşanma avukatı ile bir analiz yapmış olsa idi eyleminin hiç bir şekilde eldeki deliller nedeni ile sonuç alamayacağını bilmesi gerekirdi. Buna rağmen temyize gidilmiş olması kocanın boşanma avukatını takdir etmemizi gerektirir.
“…..Davacı kocanın 1.8.2005 tarihinde terk sebebiyle boşanma davası açması üzerine davalı kadında 22.08.2005 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açmıştır. Davalı kadın haklı bir sebebe dayanarak ortak konuta dönmediğini kanıtlayamamıştır. Davalı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yöneliktir. Bu yön gözetilmeden kadının açtığı boşanma davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değilse de bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır. Y2HD, 11.12.2006, 1**8-1**8
EMSAL TEŞKİL EDEBİLECEK BİR YARGITAY KARAR DÜZELTMESİ
“….Türk Medeni Kanununun 164. maddesi, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ise, istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtarın da sonuçsuz kalması halinde terk edilen eşin, boşanma davası açabileceğini hükme bağlamıştır.
Davacı koca 3.4.2003 tarihinde İhtar isteğinde bulunmuş istek doğrultusunda verilen karar 18.4.2003 tarihinde davalı kadına tebliğ edilmiş, aradan yasanın aradığı iki aylık süre geçtikten sonra (TMK. 164/2) 26.6.2003 tarihinde boşanma davası açılmıştır.
Davalı, ihtar İstek tarihinden önceki dört aylık fiili ayrılık döneminden evvel, 1.11.1992 tarihinde nafaka isteğinde bulunmuş ve bu istek haklı kabul edilerek 19.2.2003 tarihinde nafakaya hükmedilmiştir. Ve karar da bu fiili ayrılık döneminde (28.3.2003 tarihinde) kesinleşmiştir. Nafaka davası, dört aylık fiili ayrılık döneminde açılmamıştır. Açılan nafaka davası sonucu verilen nafakaya ilişkin hükmün, fiili ayrılık döneminde kesinleşmiş olmasının terke dayalı davaya etkisi yoktur.
Nafaka hükmü, lehine nafakaya hükmedilenin, dava tarihi itibariyle ayrı yaşamakta haklılığı gösterir.
Aksi düşünce, bir nafaka davası açan ve yararına nafakaya hükmedilen eş hakkında artık terke dayalı boşanma davası açılamaz sonucunu doğurur.
Kanunun amacının bu olmadığı açıktır. (H.G.K.’nun 18.11.1998 gün ve 824/2-820 sayılı, Y2HD.’nin  29.1.2003 tarihli 1-1236 sayılı kararı)
Toplanan delillerden, davalının (kadının) 2001 yılı mart ayından beri eşinden ayrı yaşadığı anlaşılmaktadır. Fiili ayrılık dört yıla ulaşmıştır.
Terkin haklı sebebe dayanmış olması, terk eden eşe süresiz olarak eve dönmeme hakkını bahşetmez.
Terke dayalı davanın reddedilebilmesi için terkte haklılığın değil,eve dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekmektedir. (H.G.K.’nun 26.1.1994 tarihli 774/8 sayılı kararı)
Davalı kadın, ihtara uymamakta haklılığını kanıtlayamamıştır. Kadının, terke dayalı boşanma davasına ilişkin 26.6.2003 tarihli dava dilekçesi kendisine tebliğ edildikten sonra 7.7.2003 tarihinde Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayanarak boşanma isteğinde bulunması, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya matuftur. Dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.
( Terk sebebi İle açılan boşanma davasının kabul edilebilmesi için bir ayrılık yada boşanma davası olmamalıdır açıklamamızı okuyun. Konu indeksi içerisinde bulabilirsiniz.)
Mahkemece terke dayanan boşanma davasının kabulü, karşı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ne var ki bu yön ilk incelemede gözden kaçtığından hüküm onanmıştır. (Temyiz de bu kararın onaylanmış ve Resmi mazeret olarak gözden kaçtığı ifadesine dikkat edilmelidir. Karar düzeltme kararı ve bu kararın beklenti doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacak noktalara dikkat çeken boşanma avukatını tebrik ediyoruz.)
Açıklanan sebeplerle davacı kocanın karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.’ Y2HD. 27.09.2005. 1**4-1**6
Haklı olan kocanın uzman boşanma avukatının mücadelesini takdir ediyoruz. Bu örnek bize uzman ve deneyimli bir boşanma avukatının sonuca muhakkak gideceğini ve beklentinin gerçekleşmesini sağladığını gösteriyor. Her ne kadar bu boşanma davasının nedeni terk olması nedeni ile ihtar da da bulunulmuş olabilir. Fakat ihtar samimi olduğu ve usul kurallarına uyulduğu için kocanın eşinin eve dönmesini beklediğini ve bu nedenle boşanma kararının beklenti olmadığı da düşünülebilir. Dönmemekte kararlı olan bir eşi beklemek ile belirsizliği ortadan kaldırmak arasında niyetlerin belli olması ve kocanın sosyal hayatına yeni bir hayat ve aile kurabilecek statüye kavuşması açısından beklentinin karşılandığını söyleyebiliriz.
“…Toplanan delillerden eşlerin fiili ayrılıklarının Ekim 2000’de gerçekleştiği, kocanın davalıya 2.4.2001’de ihtar gönderdiği, bu ihtarın 8.4.2001’de tebliğ edildiği terk hukuki sebebine dayalı davanın ise 18.7.2001’de açıldığı anlaşılmaktadır. Gönderilen ihtarın şeklinde ve sürelerinde yasaya aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kadın haklı sebeple eve dönmediğini ispat edememiştir. Ekim 2000’deki dövme hadisesinin kadın üzerindeki etkisi de geçtikten sonra ihtar istemiştir. Davalının Ekim 2000’den itibaren on bir ay geçtikten, kocanın boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi ve duruşma günü kendisine tebliğ edildikten sonra 6.8.200 1’de 743 Sayılı Medeni Kanununun 134/1. maddesine dayalı boşanma davası açılması, terke dayalı davayı sonuçsuz bırakmaya matuf olup, dürüstlük kuralı ile bağdaştırılamaz. Mahkemece terke dayalı davanın kabulü, karşılık davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD, 10.02.2005. 4**3-1**7.
“..Kadın; terke dayalı dava açıldıktan sonra, karşılık dava olarak, evlilik birliğinin sarsılmasına dayanarak (MK. md. 166/1-2) boşanma isteğinde bulunmuştur. Fiili ayrılığın üzerinden bir sene iki ay geçtikten sonra, terke dayalı dava dilekçesinin kendisine ulaşması üzerine bu davayı açması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz, kadının davasının reddinin düşürülmemesi de yerinde değildir.” Y2HD. 09.11.2005. 1**5-1**1.
“…Yapılan soruşturmaya, toplanan delillere, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere, özellikle ihtarın, Türk Medeni Kanununun 164. maddesi ile 27.3.1957 gün ve 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararma uygun bulunmasına; Davanın süresinde açılmış olmasına; Davalının kanunen korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konutta aile birliğine dönmediğinin anlaşılmış bulunmasına ve özellikle eşlerin fiili ayrılığının 10.1.2004’de gerçekleşmesine, kocanın 12.07.2004 ’te ihtar isteğinde bulunmasına, bu ihtarın 29.7.2004 ’te tebliği edilmesine, terk hukuki sebebine yönelik davanın da 6.10.2004 ’te açılmasına, gönderilen ihtarın şeklinde ve davanın esasına yönelik sürelerinde yasaya aykırı bir yönün bulunmamasına, kadının; haklı bir sebeple eve dönmediğini İspatlayamamasına, terk hadisesinin üzerinden yedi ay yirmi altı gün geçtikten ve terke dayalı davanın ön şartını oluşturan ihtar kararının kendisine tebliği edilmesinden sonra ihtar döneminde 6.9.2004 ’te Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanılarak boşanma davasının açılmasına, kadının davasının koca tarafından açılan terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya matuf olmasına, bu sebeple kadının davranışının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağına göre temyiz itirazları yerinde olmadığı gibi, diğer yönlere ilişkin temyiz istemleri de varit değildir. Bu itibarla bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin i…e ’den alınıp Y…a ‘ya verilmesine aşağıda yazılı ilam harcının temyiz edene yüklenmesine, peşin alman harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 14 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. Y2HD. 06.06.2006. 20698-8890.
“…Kocanın gönderdiği ihtar kararının, davalı H…e ’ye 16.2.2004 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra kadının 14.6.2004 tarihinde Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayalı boşanma davası açtığı anlaşılmaktadır. Kadının, ihtar kararını tebliğ ettikten sonra bu boşanma davasını açması dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz, ihtarın şeklinin 27.3.1957 gün ve 10/1 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararma ve Türk Medeni Kanunun 164. maddesine uygun olduğu da gerçekleştiği gibi kadın haklı bir sebeple davet edilen eve dönmediğini de ispat edememiştir. Kadının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının, yoksulluk nafakası ve manevi tazminat isteklerinin reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD. 05.06.2006. 2**2-8**2.
Davalı eşin ihtar kararını tebellüğ ettikten hemen sonra açtığı boşanma davasının takip edilmediği anlaşılmışsa ihtarı etkisiz hale getirmek için açtığı bu boşanma davası o eşe ihtara uymama hakkı vermez.
“…Toplanan delillerden, davalı kadının ihtar kararını tebellüğ ettiği 30.12.2003 günü boşanma davası açtığı, açılan boşanma davasının ise takip edilmediği anlaşılmıştır. Davalı kadının ihtarı etkisiz hale getirmek için açtığı boşanma davası, kadına ihtara uymama hakkı vermez. Davacı tarafından çekilen ihtar geçerlidir. Kadın dönmemekte haklılığını ispat edememiştir. Davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.’ Y2HD 20.03.2008 6**7-3**4
 
Kaynak: Bu makale netbosanma.com sitesinden alıntıdır.

Hamile eşini öldürürken sesini kaydetmiş

Hamile eşi Deniz Binen'i, kendisini aldattığı iddiasıyla 21 bıçak darbesiyle öldüren ve cinayet sırasında sesleri kaydeden Selam Binen, ağırlaştırılımış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Diyarbakır'da, bir çocuk annesi ve 4 haftalık hamile eşi Deniz Binen'i, kendisini aldattığı iddiasıyla 21 bıçak darbesiyle öldüren ve cinayet sırasında sesleri kaydeden Selam Binen, ağırlaştırılımış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Merkez Sur ilçesi'nde geçen yıl Nisan ayında bir çocuk annesi ve 4 haftalık hamile eşi 28 yaşındaki Deniz Binen'i, kendisini aldattığı iddiasıyla 21 bıçak darbesi ile öldüren temizlik işçisi Selam Binen'in yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Selam Binen Siirt E tipi Kapalı Cezaevi'nden Segbis sistemiyle katılırken, taraf avukatları mahkeme salonunda hazır bulundu. Duruşmada söz alan Savcı, bir önceki celse verdiği esas hakkındaki mütalaayı tekrar ettiğini belirterek, evin değişik yerlerine yerleştirilen kamera ve ses kayıt cihazlarının incelenmesinde, maktülün aldattığı yönündeki iddiaları doğrulayacak delil elde edilemediğini söyledi. Duruşmada mağdur avukatları olarak konuşan İmren Bayhan, Halime Sanli, Semire Nergiz ve Kezban Yılmaz, sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasını talep ederek, "Savcılık mütalasında bulunan haksız tahrik indirimi uygulanmaması görüşüne katılıyoruz. Sanık hakkında tasarlayarak, canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme hükümlerinin de uygulanmasını istiyoruz" dediler. KURAN'DAN ÖRNEK VERDİ Duruşmaya Segbis sistemi ile katılan sanık Selam Binen ise olayı tasarlamadığını savunarak şöyle konuştu: "Ben olayı tasarlamadım. Bıçağı bana ilk vuran eşimdir. Bu sebeple olaya tasarlama denilemez. Ben Kuran okuyan biriyim. Nur suresinde iffetli kadınlara iftira edilmesi yasaklanmıştır. Bunu bildiğim halde eşime iftira etmem mümkün değil. Vereceğiniz karar benim ve çocuğumun hayatını ilgilendirmektedir. Vereceğiniz kararda çocuğumdan ayrılacaksam yaşamamın da bir anlamı yoktur." CEZASINDA İNDİRİM UYGULANMADI Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme daha sonra kararını açıkladı. Mahkeme, sanık Selam Binen'i, 'Gebe olduğu bilinen eşe karşı kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme sanığın cezasında herhangi bir indirim de yapılmadığını açıkladı. Mahkeme, sanığın cezası tamamlanıncaya kadar çocuğu üzerinde bulunan velayet ve vesayet haklarından da yoksun bırakılmasına karar verdi.

Havaların Isınması ile Canlanan Sektör: İnşaat

Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi yazın çalışıp kışın ise işsiz kalan inşaat çalışanlarının yüzünü güldürdü.

Kayseri İmar ve İnşaat Mühendisleri Derneği'nin (KAYİMDER) Başkanı Ali Aydın, basına yaptığı açıklamada, kentte Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne bağlı 4 bine yakın müteahhit bulunduğu söyledi.

Türkiye'de olduğu gibi Kayseri'de de inşaat sektörünün motorize bir sektör olduğunu ifade eden Aydın, Kayseri'de ticaret odasına bağlı 47 meslek grubunun bulunduğunu, bunlardan 33'ünün inşaat sektörünün ana sürükleyici dinamosu durumunda olduğunu dile getirdi.

İnşaat sektörünün önemine dikkati çeken Aydın, "Hem istihdam hem de üretim ve kalkınma açısından inşaat sektörü çok büyük bir sektör. İnşaat alanında ülkemizin Çin'den sonra ikinci sırada olduğu bilinmekte. Nitelik açısından da bu başarı üst sıralara çekilmeye çalışılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bu yönde yaptığı çalışmalar önemli. Müteahhitlerin kayıt altına alınması, çalışanların belgelendirilmesi, kullanılan malzemelerin laboratuvar ortamında bir denetimden geçirilmesi, mühendislik bölümü olan denetim aktörlerinin devreye girmesi bu yolda atılan adımlardan bazıları" diye konuştu.

Havalar inşaat sektörüne yaradı

Büyük bölümünde karasal iklimin hakim olduğu Türkiye'de inşaat sektörünün kasım ayında durduğunu ancak mart ayının sonuna doğru inşaatlarda çalışmalara başlanabildiğine dikkati çeken Aydın, şunları kaydetti:

"Bu yıl karın ilk yağdığı günün dışında neredeyse inşaat çalışmalarımız aralıksız sürdü. Normalde bu mevsimde inşaatta çalışan işçiler ya evlerinde olurlar ya kahvehanelerde. Ancak sıcak hava şartları sayesinde işçiler inşaatlarda çalışmaya devam ediyor. Sadece kentimizde değil ülkemizin pek çok bölgesinde inşat çalışmaları hava şartlarından olumlu etkilendi. Bir yanda kuraklık telaşı yaşanırken, çiftçi yağış beklerken sıcak hava inşaat çalışanlarının yüzünü güldürdü. İnşaat sektörü sadece beton, taş ya da demirden ibaret değil. Kapı, pencere, asansör, makine, perde, nakliye, sigorta gibi pek çok alan bundan olumlu etkileniyor. Bizler meteorolojiden haftalık hava durumunu alır ona göre çalışmalarımızı planlarız. Zaten beton dökümleri eksi 3 dereceye kadar risk taşımaz. Bunlar sadece müteahhidin inisiyatifine bırakılmıyor. Yerel yönetimler ve yapı denetimleri de bunları denetliyor."

Aydın, sanayisiyle ön plana çıkan Kayseri'nin hem konutlaşma hem de konut üretiminde çevre iller olan Ankara, Adana'dan sonra üçüncü sırada yer aldığını belirtti.

Geçimini inşaatlarda kalıpçılık yaparak sağlayan Halit Ceviz de havaların erken ısınmasına sevindiklerini dile getirdi.

Ceviz, "Geçen kış havalardan dolayı 1,5 ay hiç çalışamamıştık. Evde boş boş oturmuştum. Bu yıl ise birkaç günün dışında hep çalıştık. Bizim için iyi oldu, tabii çiftçi için bu havalar pek de iyi sayılmaz" dedi.

Ağrıdan Destek Yola Çıktı

"Sana ihtiyacım var" kampanyasına destek sürüyor
Ağrı'da "Sana ihtiyacım var" kampanyası kapsamında toplanan 100 bin liralık yardım malzemesi bulunan tır, Suriye'ye gönderildi.
Ağrı'da "Sana ihtiyacım var" kampanyası kapsamında toplanan 100 bin liralık yardım malzemesi bulunan tır, Suriye'ye gönderildi.
İHH İnsani Yardım Vakfı ve Sivil Toplum Kuruluşları Platformu (AĞ-SİP) tarafından kentte 1 Mart'ta başlatılan yardım kampanyasına destek sürüyor. İHH ve AĞ-SİP tarafından yürütülen kampanya çerçevesinde toplanan ve içerisinde un, gıda malzemesi, giyim ve ilaç bulunan 14 tonluk yardım malzemesi tıra yüklendikten sonra Suriye'ye doğru yola çıktı.
İHH ve AĞ-SİP adına açıklama yapan Kerem Anığı, Ağrılı vatandaşlar olarak Suriyelilerin her zaman yanında olduklarını söyledi.
Suriye'de birkaç yıldır devam eden savaşın bedelini her zaman olduğu gibi yine kadın, yaşlı ve çocukların ödediğini belirten Anığı, şöyle devam etti:
"Yaşanan açlık ve yoksulluğun hat safhaya ulaştığı şu günlerde sıkıntılara bir nebze de olsa destek olmak istiyoruz. Allah'a şükürler olsun çok kısa sürede 100 bin TL değerinde 14 tondan oluşan insani yardım malzemesini kardeşlerimize ulaştırmak için bugün yola çıkarıyoruz. Ülkede yaşanan savaş dolayısıyla binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Aynı zamanda ülkede çatışmalar nedeniyle binlerce kişinin yaralandığı, 500 bini aşkın kişinin tutuklandığı, yarısı çocuk 1,6 milyon kişinin Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve Türkiye gibi komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldığı, 4,25 milyon kişinin ise  ülke içerisinde yer değiştirdiği bildirilmektedir."
Basın açıklamasının ardından okunan dualarla yardım tırı yola çıktı.

Osmanlıda İlginç Vakıflar

Soğuk Su Dağıtan vakfı vardı
Vakıf medeniyeti olarak bilinen Osmanlı'da, güzel yazı öğreten, kızlara çeyiz hazırlayan, duvar yazılarını silen, soğuk su dağıtan gibi ilginç vakıflar yer alıyordu.
KONYA - METİN BOLAT 
Vakıf medeniyeti olarak bilinen Osmanlı'da, pek çok kişinin aklına bile gelmeyen, gayeleri, "güzel yazı öğretmek", "kızlara çeyiz hazırlamak", "duvar yazılarını silmek", "soğuk su dağıtmak", "doktorların güzel huylu olmasını sağlamaya çalışmak", "insanlara boğazda temiz hava aldırmak" olan ilginç vakıflar bulunuyordu.
Osmanlı medeniyeti aynı zamanda "vakıf medeniyeti" olarak tarihteki yerini alıyor. Osmanlı'daki sivil toplum, insan haysiyetinin ve hayatının korunması, güzelleştirilmesi, sosyal düzenin her türlü tehlike ve sarsıntılardan korunması amacıyla vakıf yolu ile camiler, medreseler, dergahlar, aşevleri, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, bedestenler ve köprüler yaptırdı. 
Bir gönüllük, merhamet ve sevgi medeniyetine sahip olan Osmanlı, kendi kişisel imkanlarıyla hiçbir menfaat gözetmeksizin binlerce hayır kurumunun temelini attı, yeri geldiğinde de tüm birikimini bağışlamasını bildi.
Çok özel konulara bile el atılması ise vakıf medeniyetinin nasıl bir incelik üzerine inşa edildiğini gösteriyor. Zengin bir çeşitliliğe sahip olan vakıf geleneğinde oldukça ilginç vakıflar da yer alıyor. 
- Sıcak pide dağıtan, çeyiz hazırlayan vakıf
Vakıflar Genel Müdürlüğünün "Tarihteki İlginç Vakıflar" kitabından derlenen bilgilere göre,  "Güzel Yazı Öğreten Vakıf", bilgiyle beraber güzel yazıya da ne kadar önem verildiğini gösteriyor. Dünyanın en ünlü hattatlarının çıktığı Osmanlı'da güzel yazı yazma tarihi bir gelenek olarak görülmüş, bu iş için vakıf kurulmuş. Hattat muallimler tarafından talebelere, asgari haftada iki gün güzel yazı dersi verilerek, hocalarına günlük on akçe ödeniyordu. 
"Kızlara Çeyiz Hazırlayan Vakıf" çeyize ihtiyacı olan kızları tespit edip, çeyizlerini üstlendi. "Duvar Yazılarını Silen Vakıf", her an cami, medrese, kışla, çeşme, han, hamam, bahçe gibi yerlerin duvarlarının çirkin yazı ve resimlerden temizlenmesini ve çevrelerinin bakımlı kalmasını sağladı. "Sıcak Pide Dağıtan Vakfı", vakıf sıcak pide alıp müezzinler vasıtasıyla fukaraya sadaka olarak dağıttı.
"Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtan Vakıf", yapılan sebilde, yaz mevsiminde buzlu veya karlı soğuk su bulunduruldu. Gelen geçen her susuza vakfın aldığı bardaklarla Allah rızası için su ikram edildi.
"Öğrencilere Piknik Yaptıran Vakıf", kurulan bu vakıfla ilk mektep talebelerini her yıl iki defa pikniğe götürürdü. 
- Boğazda temiz hava aldıran vakıf bile kurulmuş
"Helalleşme Vakfı", sevap, vakfın (yani kendisinin) üzerinde hakkı olup da helalleşemediği kimselerin olsun diye kuruldu. Bir şekilde gıybetini yapıp, bilerek ya da bilmeyerek üzmüş olabileceği, helalleşmek istediği ama helalleşemediği kimseler olacağı düşüncesiyle kazanacağı sevabı (helalleşmek ümidiyle) onlara bağışlıyor. Bu durum medeniyetin ilim adamlığı anlayışını da gözler önüne seriyor. 
"Meyve Yediren Vakıf", vakfa ait bağdan, ahaliye, çocuklara meyve dağıtırdı. "Boğazda Temiz Hava Aldıran Vakıf", önce belirlenen yere çeşme yaptırırmış. Sonra yanına bir köşk ve bir de liman... Vakıf, buraya gelen insanlar burada konaklayıp boğaz havası alsınlar, boğazın güzelliklerini seyrederek dinlensinler diye kuruluyor.     
Kitapta yer alan ilginç diğer vakıflardan bazıları ise şöyle: 
"Doktorların Güzel Huylu Olmasını İsteyen Vakıf, İsrafı Önleyen Vakıf, Yaz ve Kışta İnsanların İstirahati İçin Kamp Tesis Eden Vakıf, Camilerdeki Saatleri Tamir Eden Vakıf, Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Eden Vakıf, Zararlı Haşaratı İmha Eden Su Vakfı, Göl Temizleyen Vakıf, İflas Eden Tüccarlara Yardım Eden Vakıf."

3 Nisan 2014 Perşembe

SP'li aday cinayetinde AK Partili Belediye Başkanı tutuklandı

Siirt'in Tillo ilçesinde SP'li Belediye Başkan adayı Behmen Aydın'ın bıçaklanarak öldürülmesiyle ilgili aralarında AK Partili Belediye Başkanı Mesut Menduhoğlu'nun da bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Siirt'in Tillo ilçesinde SP'li Belediye Başkan adayı Behmen Aydın'ın bıçaklanarak öldürülmesiyle ilgili bugün adliyeye sevk edilen ve yapılan seçimi kazanan Tillo'nun Ak Partili Belediye Başkanı Mesut Menduhoğlu ile beraberindeki 5 kişi savcılık sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Nöbetçi mahkeme Başkan Mesut Menduhoğlu ile 4 kişinin tutuklanmasına karar verirken, 1 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde, Tillo İlçesi'nde AK Parti adayı ve mevcut Belediye Başkanı Mehmet Mesut Memduhoğlu 505 oyla birinci, SP adayı Behmen Aydın 382 oyla ikinci sırada, BDP adayı Seyfettin Aydın ise 95 oyla üçüncü sırada yer almıştı. Ertesi gün kent merkezindeki Yeni Mahalle'deki evinden çıkarken, SP Tillo Belediye Başkan adayı Behmen Aydın ve 5 arkadaşı bıçaklı saldırıya uğramış, saldırı sonrasında hastaneye kaldırılan Aydın, yaşamını yitirmişti. Polisin yaptığı soruşturmanın ardından Tillo Belediye Başkanı AK Parti'li Mesut Menduhoğlu'nun da aralarında bulunduğu 15 kişi gözaltına alındı. Dün akşam geç saatlerde Siirt Emniyet Müdürlüğü'nde sorgusu tamamlanan şüphelilerden 9'u serbest bırakılırken, Başkan Menduhoğlu ile birlikte toplam 6 kişinin sorgusu devam etti. Bugün öğlen saatlerinde sorguları tamamlanan 6 şüpheli, Devlet Hastanesi'ndeki sağlıkkontrolünün ardından adliyeye sevk edilmişti.

AK Parti, İl Seçim Kurulu'na Öyle Bir Gerekçe ile İtiraz Etti ki...

AK Parti Ağrı İl Başkanı Abbas Aydın, yerel seçimlerde ölenlerin kimlikleriyle de oy kullanıldığını iddia ederek seçim kuruluna, itirazda bulunduklarını açıkladı. Geçen hafta Pazar günü yapılan yerel seçimlerde Ağrı Belediye Başkanlığını 10 oy farkla BDP'li Sırrı Sakık kazanmıştı. Ağrı Belediye Başkanlığı için yarışan AK Parti adayı Hasan Arslan 20 bin 590, BDP adayı Sırrı Sakık ise 20 bin 600 oy almıştı. Sonuçların açıklanmasının ardından AK Parti İl Başkanı Abbas Aydın, sayım sırasında yaklaşık 2 bin oyun geçersiz sayıldığını söyleyerek merkez İlçe Seçim Kurulu başkanlığına itiraz etti. İl Başkanı Abbas Aydın, ölenler adına oy kullandığını iddia ederek merkez İlçe Seçim Kuruluna itirazda bulunduklarını söyledi. STK'lar tepki gösterdi Öte yandan yerel seçimlerden sonra kesin sonuçların açıklanmamasına Baro, Kesk Şubeler Platformu, AKYAD Barış Komitesi Akil İnsanlar Heyeti Ağrı Kültür Derneği, Ağrı Tabipler Odası, DİSK gibi STK'lar tepki gösterdi. Basın açıklamasını okuyan AKYAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İzci, "31 Mart günü Ağrı İl Seçim Kurulu tarafından yapılan açıklamayla BDP'nin adayı Sırrı Sakık seçimi 20 bin 600 oyla kazandığı kamuoyuna ilan edilmiştir. Buna rağmen hem yerel basında hem de ulusal bazı medya organlarında Ak Parti'nin kazandığı ilan edilmektedir. Başta Ağrı halkı olmak üzere gerginliğe neden oluyor ve halkın iradesi yok sayılmaya çalışılıyor. YSK'nın vereceği kararın kamu vicdanını yaralamayacak nitelikte bir karar olmasını temenni ediyoruz" dedi.