4 Nisan 2014 Cuma

Terk Sebebi İle Boşanma Davası Öncesi; İhtar Döneminde Davalının Boşanma Davası Açması

Terk Sebebi İle Açılacak Boşanma Davası Öncesi İhtar Döneminde Davalının Boşanma Davası Açması
Yargıtay, davet edilen eşin sırf ihtar kararını geçersiz kılmak için boşanma davası açmasını hakkın kötüye kullanılması olarak görmektedir. Eşin boşanma davası incelenmeden bu sonuca varılmasını doğru bulmuyoruz. Y2HD, 18.6.1979, 4**9-4**6. TEKİNAY, s. 230 dn; 4. 
Yargıtay son kararlarında İhtardan sonra boşanma davası açılmasını o davanın içeriğine bakmadan doğrudan hakkın kötüye kullanılması saymaktadır (Y2HD.. 12.5.1995, 3**2-4**6.
Özellikle hak düşürücü süreye bağlı özel boşanma sebeplerine dayalı olarak açılmış bulunan davalarda davacı eşin kanıtları incelenmeden bir yorum yapılamaz. Davacı eşin açtığı dava mutlaka dikkatle incelenmeli gerekirse sonucu beklenmelidir. 
Bilinmesi gereken tek konu usul kuralları değişmez ve katı kurallar ile yargıtay tarafından korunur. Her usul haklı olanın hakkını koruma aracıdır. Bu nedenle haklılığınızı ispat etmenin tek ana aracı usul kurallarına riayet etmektir. Bu nedenle usul kuralları çerçevesinde hareket ederek zaman ve para kayıplarınızı engellersiniz. Aynı zamanda bir zamanlar eşiniz olan kişinin  ve kendinizin sosyal hayatına geri dönmesini de sağlarsınız.
Yargıtay uygulamasına yeni örnekler vermek gerekirse:
“Davacı ve davalının 20.06.2002 tarihinden beri ayrı yaşadıkları hususunda ihtilaf yoktur. Davacı 7.1.2003 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, ihtar kararı 23.01.2003   günü tebliğ edilmiştir. Davalı kadın usulüne uygun ihtar tebliğine ve gönderilen aracılara rağmen ortak konuta dönmemiştir. Davacı kocanın 15.04.2003 tarihinde terk sebebiyle boşanma davası açması üzerine, davalı kadın da 28.05.2003  tarihinde şiddetli geçimsizlik sebebine dayalı boşanma davası açmıştır. Davalı kadın haklı bir nedene dayanarak ortak konuta dönmediğini kanıtlayamamıştır. Davalının şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yöneliktir.
Bu nedenle kocanın açtığı boşanma davasının kabulü, kadının açtığı boşanma davasının ise reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD 14.03.2005 2**4-3**5
Yukarıdaki bu uygulama bize göstermektedir ki haksızlık durumunda bile bireyler bir boşanma avukatına giderek farklı sonuç ve beklenti elde etmek için bir çaba içerisine girmekteler. Yargıtayı bu kararlılıklarından dolayı takdir ediyoruz. ( haklı olanın haklarını koruma konusundaki kararlılıkları nedeni ile ) Bu boşanma davasındaki kadın eğer uzman bir boşanma avukatı ile bir analiz yapmış olsa idi eyleminin hiç bir şekilde eldeki deliller nedeni ile sonuç alamayacağını bilmesi gerekirdi. Buna rağmen temyize gidilmiş olması kocanın boşanma avukatını takdir etmemizi gerektirir.
“…..Davacı kocanın 1.8.2005 tarihinde terk sebebiyle boşanma davası açması üzerine davalı kadında 22.08.2005 tarihinde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açmıştır. Davalı kadın haklı bir sebebe dayanarak ortak konuta dönmediğini kanıtlayamamıştır. Davalı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davası açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yöneliktir. Bu yön gözetilmeden kadının açtığı boşanma davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değilse de bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır. Y2HD, 11.12.2006, 1**8-1**8
EMSAL TEŞKİL EDEBİLECEK BİR YARGITAY KARAR DÜZELTMESİ
“….Türk Medeni Kanununun 164. maddesi, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ise, istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtarın da sonuçsuz kalması halinde terk edilen eşin, boşanma davası açabileceğini hükme bağlamıştır.
Davacı koca 3.4.2003 tarihinde İhtar isteğinde bulunmuş istek doğrultusunda verilen karar 18.4.2003 tarihinde davalı kadına tebliğ edilmiş, aradan yasanın aradığı iki aylık süre geçtikten sonra (TMK. 164/2) 26.6.2003 tarihinde boşanma davası açılmıştır.
Davalı, ihtar İstek tarihinden önceki dört aylık fiili ayrılık döneminden evvel, 1.11.1992 tarihinde nafaka isteğinde bulunmuş ve bu istek haklı kabul edilerek 19.2.2003 tarihinde nafakaya hükmedilmiştir. Ve karar da bu fiili ayrılık döneminde (28.3.2003 tarihinde) kesinleşmiştir. Nafaka davası, dört aylık fiili ayrılık döneminde açılmamıştır. Açılan nafaka davası sonucu verilen nafakaya ilişkin hükmün, fiili ayrılık döneminde kesinleşmiş olmasının terke dayalı davaya etkisi yoktur.
Nafaka hükmü, lehine nafakaya hükmedilenin, dava tarihi itibariyle ayrı yaşamakta haklılığı gösterir.
Aksi düşünce, bir nafaka davası açan ve yararına nafakaya hükmedilen eş hakkında artık terke dayalı boşanma davası açılamaz sonucunu doğurur.
Kanunun amacının bu olmadığı açıktır. (H.G.K.’nun 18.11.1998 gün ve 824/2-820 sayılı, Y2HD.’nin  29.1.2003 tarihli 1-1236 sayılı kararı)
Toplanan delillerden, davalının (kadının) 2001 yılı mart ayından beri eşinden ayrı yaşadığı anlaşılmaktadır. Fiili ayrılık dört yıla ulaşmıştır.
Terkin haklı sebebe dayanmış olması, terk eden eşe süresiz olarak eve dönmeme hakkını bahşetmez.
Terke dayalı davanın reddedilebilmesi için terkte haklılığın değil,eve dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekmektedir. (H.G.K.’nun 26.1.1994 tarihli 774/8 sayılı kararı)
Davalı kadın, ihtara uymamakta haklılığını kanıtlayamamıştır. Kadının, terke dayalı boşanma davasına ilişkin 26.6.2003 tarihli dava dilekçesi kendisine tebliğ edildikten sonra 7.7.2003 tarihinde Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayanarak boşanma isteğinde bulunması, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya matuftur. Dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.
( Terk sebebi İle açılan boşanma davasının kabul edilebilmesi için bir ayrılık yada boşanma davası olmamalıdır açıklamamızı okuyun. Konu indeksi içerisinde bulabilirsiniz.)
Mahkemece terke dayanan boşanma davasının kabulü, karşı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ne var ki bu yön ilk incelemede gözden kaçtığından hüküm onanmıştır. (Temyiz de bu kararın onaylanmış ve Resmi mazeret olarak gözden kaçtığı ifadesine dikkat edilmelidir. Karar düzeltme kararı ve bu kararın beklenti doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacak noktalara dikkat çeken boşanma avukatını tebrik ediyoruz.)
Açıklanan sebeplerle davacı kocanın karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.’ Y2HD. 27.09.2005. 1**4-1**6
Haklı olan kocanın uzman boşanma avukatının mücadelesini takdir ediyoruz. Bu örnek bize uzman ve deneyimli bir boşanma avukatının sonuca muhakkak gideceğini ve beklentinin gerçekleşmesini sağladığını gösteriyor. Her ne kadar bu boşanma davasının nedeni terk olması nedeni ile ihtar da da bulunulmuş olabilir. Fakat ihtar samimi olduğu ve usul kurallarına uyulduğu için kocanın eşinin eve dönmesini beklediğini ve bu nedenle boşanma kararının beklenti olmadığı da düşünülebilir. Dönmemekte kararlı olan bir eşi beklemek ile belirsizliği ortadan kaldırmak arasında niyetlerin belli olması ve kocanın sosyal hayatına yeni bir hayat ve aile kurabilecek statüye kavuşması açısından beklentinin karşılandığını söyleyebiliriz.
“…Toplanan delillerden eşlerin fiili ayrılıklarının Ekim 2000’de gerçekleştiği, kocanın davalıya 2.4.2001’de ihtar gönderdiği, bu ihtarın 8.4.2001’de tebliğ edildiği terk hukuki sebebine dayalı davanın ise 18.7.2001’de açıldığı anlaşılmaktadır. Gönderilen ihtarın şeklinde ve sürelerinde yasaya aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kadın haklı sebeple eve dönmediğini ispat edememiştir. Ekim 2000’deki dövme hadisesinin kadın üzerindeki etkisi de geçtikten sonra ihtar istemiştir. Davalının Ekim 2000’den itibaren on bir ay geçtikten, kocanın boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi ve duruşma günü kendisine tebliğ edildikten sonra 6.8.200 1’de 743 Sayılı Medeni Kanununun 134/1. maddesine dayalı boşanma davası açılması, terke dayalı davayı sonuçsuz bırakmaya matuf olup, dürüstlük kuralı ile bağdaştırılamaz. Mahkemece terke dayalı davanın kabulü, karşılık davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD, 10.02.2005. 4**3-1**7.
“..Kadın; terke dayalı dava açıldıktan sonra, karşılık dava olarak, evlilik birliğinin sarsılmasına dayanarak (MK. md. 166/1-2) boşanma isteğinde bulunmuştur. Fiili ayrılığın üzerinden bir sene iki ay geçtikten sonra, terke dayalı dava dilekçesinin kendisine ulaşması üzerine bu davayı açması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz, kadının davasının reddinin düşürülmemesi de yerinde değildir.” Y2HD. 09.11.2005. 1**5-1**1.
“…Yapılan soruşturmaya, toplanan delillere, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere, özellikle ihtarın, Türk Medeni Kanununun 164. maddesi ile 27.3.1957 gün ve 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararma uygun bulunmasına; Davanın süresinde açılmış olmasına; Davalının kanunen korunmaya değer bir sebep olmadığı halde ortak konutta aile birliğine dönmediğinin anlaşılmış bulunmasına ve özellikle eşlerin fiili ayrılığının 10.1.2004’de gerçekleşmesine, kocanın 12.07.2004 ’te ihtar isteğinde bulunmasına, bu ihtarın 29.7.2004 ’te tebliği edilmesine, terk hukuki sebebine yönelik davanın da 6.10.2004 ’te açılmasına, gönderilen ihtarın şeklinde ve davanın esasına yönelik sürelerinde yasaya aykırı bir yönün bulunmamasına, kadının; haklı bir sebeple eve dönmediğini İspatlayamamasına, terk hadisesinin üzerinden yedi ay yirmi altı gün geçtikten ve terke dayalı davanın ön şartını oluşturan ihtar kararının kendisine tebliği edilmesinden sonra ihtar döneminde 6.9.2004 ’te Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanılarak boşanma davasının açılmasına, kadının davasının koca tarafından açılan terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya matuf olmasına, bu sebeple kadının davranışının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağına göre temyiz itirazları yerinde olmadığı gibi, diğer yönlere ilişkin temyiz istemleri de varit değildir. Bu itibarla bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin i…e ’den alınıp Y…a ‘ya verilmesine aşağıda yazılı ilam harcının temyiz edene yüklenmesine, peşin alman harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 14 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. Y2HD. 06.06.2006. 20698-8890.
“…Kocanın gönderdiği ihtar kararının, davalı H…e ’ye 16.2.2004 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra kadının 14.6.2004 tarihinde Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesine dayalı boşanma davası açtığı anlaşılmaktadır. Kadının, ihtar kararını tebliğ ettikten sonra bu boşanma davasını açması dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz, ihtarın şeklinin 27.3.1957 gün ve 10/1 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararma ve Türk Medeni Kanunun 164. maddesine uygun olduğu da gerçekleştiği gibi kadın haklı bir sebeple davet edilen eve dönmediğini de ispat edememiştir. Kadının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının, yoksulluk nafakası ve manevi tazminat isteklerinin reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Y2HD. 05.06.2006. 2**2-8**2.
Davalı eşin ihtar kararını tebellüğ ettikten hemen sonra açtığı boşanma davasının takip edilmediği anlaşılmışsa ihtarı etkisiz hale getirmek için açtığı bu boşanma davası o eşe ihtara uymama hakkı vermez.
“…Toplanan delillerden, davalı kadının ihtar kararını tebellüğ ettiği 30.12.2003 günü boşanma davası açtığı, açılan boşanma davasının ise takip edilmediği anlaşılmıştır. Davalı kadının ihtarı etkisiz hale getirmek için açtığı boşanma davası, kadına ihtara uymama hakkı vermez. Davacı tarafından çekilen ihtar geçerlidir. Kadın dönmemekte haklılığını ispat edememiştir. Davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.’ Y2HD 20.03.2008 6**7-3**4
 
Kaynak: Bu makale netbosanma.com sitesinden alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder