2 Ekim 2014 Perşembe

Dev Bankaya İcra zaferi

Bir vatandaş dev bankaya haciz koydurdu!

Kredi alırken ödediği 'dosya masrafı' kendisine iade edilmeyen vatandaş, banka için haciz kararı aldırdı.

Bankadan kredi çekerken ödediği ‘dosya masraf’larını geri isteyen Mehmet Kodalak alacağını bir türlü kahsil edemeyince avukatı bankaya haciz koydurdu. Borcu anında ödeme sözü aldıklarını söyleyen avukat, “Bu belki Türkiye tarihinde bir ilk” dedi.

Banka kredileri için alınan dosya masraflarının geri ödenmesiyle ilgili süreçte “Türkiye tarihinde bir ilk” diye nitelenen ilginç bir olay yaşandı.

- Mehmet Kodalak, bir bankanın Avcılar şubesinden 11 Mart 2008’de 70 bin lira konut kredisi; aynı bankanın merkez ve İkitelli şubelerinden de 6 Aralık 2010’da ve 29 Ocak 2013’te bireysel tüketici kredisi çekti.

- Bu krediler için banka, “dosya masrafı” adı altında Kodalak’tan 2 bin 213 liralık kesinti yaptı. Kodalak, mahkemelerin “dosya masraflarının tüketicilere iade edilmesi kararları” üzerine avukatı Ali Çezik’e başvurdu.

EN YAKIN ŞUBEYE HACZE GİTTİLER

-Avukat Çezik, 17 Temmuz 2014’te, masrafların tahsili için İstanbul 35. İcra Müdürlüğü’ne takip kararı aldırdı. Kesin takip tebligatına ve bankanın hukuk bürosuyla yapılan görüşmelere rağmen 2 ayda sonuç alamayan Avukat Çezik, ‘kasa haczi’ talep etti. İcra müdürlüğünün kasa haczi kararı vermesinin ardından avukat Çezik, icra memuru ve yedi eminle bankanın en yakın şubesi olan Çağlayan şubesine hacze gitti.

- Bankadaki görevlilerinden müvekkilinin alacağını isteyen Çezik, görevlilere mahkeme kararını gösterdi. Çezik, görevlilerin 1 saat içinde eft yoluyla ödeme yapılacağı taahhüdünü memur ve yedi emin imzasıyla tutanağa yazdırarak bankadan ayrıldı. Çezik’in faiz ve masraflarla toplam 2 bin 700 lira alacağı tahsil edeceği öğrenildi.

“TÜRKİYE HUKUK TARİHİNDE BİR İLK”

Banka çıkışında gazetecilere açıklama yapan Avukat Çezik, “Bankanın ödemediği borç için bankaya hacze gelmiştik. Şimdi fiili haciz yaptırmadılar ve borcu hemen ödeyeceklerini söylediler. Gün içerisinde icra hesabına eft geçilecek. Bu şekliyle de bankanın direndiği borç bugün itibarıyla ödenecek. Bu da Türkiye hukuk tarihinde belki ilk diye düşünüyorum. Bundan sonra, en azından böyle durumlarda bankalara veya büyük şirketlere bir ders olur. Hukuk herkese hukuktur” diye konuştu

1 Ekim 2014 Çarşamba

Dağcı Katliamı

Japonya'da volkan patlaması: 30 dağcı öldü

Japonya’da dün yaşanan volkan patlaması sonrası devam eden arama kurtarma çalışmalarında 30 dağcı ölü bulundu.

Kurtarma görevlilerinin Ontake dağının zirvesi yakınlarında, yaklaşık 3 bin metrede bulunan dağcıların tamamının ‘ani kalp durması’ nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.

Japon yetkililer doktor muayenesi yapılmadan ölümlerin doğrulanmayacağını bildirdi.

JAPONYA’DA YANARDAĞ PATLADI

Polis yetkilileri dağcılardan en az dördünün günün ilerleyen saatlerinde zirveden aşağıya indirileceğini açıkladı.

Japonya’nın orta kesiminde yer alan Ontake Dağı dün öğlen saatlerinde patlamasıyla bölge tamamen külle kaplanmış, ilk haberlerde dağın eteklerinde 250 kişinin mahsur kaldığı açıklanmıştı. 

Akşam saatlerinde ise mahsur kalanların büyük bir bölümü yürüyerek aşağı inmeyi başarmış, ancak 45 kişinin halen kayıp olduğu bildirilmişti.

Başkent Tokyo'nun 200 kilometre batısındaki yanardağın lav püskürtmediği belirtildi. 3 bin metre yüksekliğindeki Ontake yanardağı en son 7 yıl önce patlamıştı.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Sorunsuz Hamilelik

Sağlıklı ve sorunsuz bir hamilelik süreci geçirmek tüm kadınların hayalidir. Bu hayal hamilelik öncesinde ve sırasında alınacak bazı basit önlemlerle çoğu zaman kolayca gerçekleştirilebilir.

Bir kadının beslenme durumu, genel sağlığı ve günlük rutin yaşantısı bebeğin dokuz ay boyunca gelişeceği ortamı olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir.

Zayıf, çaresiz ve korunmasız bir bebek dokuz aylık macerasında tamamı ile annesine bağlıdır. Anne adayının hamile kalmadan önce bu döneme iyi bir şekilde hazırlanması vücudunun hamilelik sürecine uyum sağlamasını kolaylaştırır.

Hiçbir zaman çok geç değildir. Hamile kalmaya karar verdiğinizde aşağıdaki adımları takip etmeniz bebeğiniz ve kendi sağlığınız açısından önemlidir.

Muayene Olun

1. Doktorunuzu ziyaret ederek bebek sahibi olmaya karar verdiğinizi belirtin. Düzenli gittiğiniz bir jinekoloğunuz yoksa mutlaka kendinize uygun bir jinekolog bulun. Ufak ya da büyük, bazı sağlık sorunlarının hamile kalmadan önce giderilmesi hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı açısından önemli olabilir. Bazı yüksek riskli durumlarda ya da aile öyküsü varlığında genetik danışmanlık ya da inceleme gerekli olabilir.

2. Jinekolojik muayeneyi ihmal etmeyin. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve PAP smear da dahil olmak üzere komple bir muayene o zamana kadar fark etmediğiniz bazı sorunların ortaya çıkmasını sağlayabilir.

3. Düzenli ya da belirli aralıklarla kullandığınız ilaçlar varsa bunları doktorunuzla mutlaka görüşün. Bazı ilaçların erken hamilelikte kullanılamayacağını unutmayın. Hamile kalmaya karar verdiğinizde soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesiciler gibi bazı ilaçları kullanırken mutlaka doktorunuza problem yaratıp yaratmayacağını sorun.

4. Aşılarınızın eksiksiz olduğundan emin olun. Bazı çocukluk çağı hastalıklarını geçirmemiş olabilirsiniz. Bunlara karşı aşılanmanız önemli olabilir.

5. Düzenli kontrollerinizi ihmal etmeyin. Hamile kaldıktan sonra doktorunuz belirli aralıklarla sizi muayene edip bebeğinizin sağlığını ve gelişimini kontrol edecektir. Bu kontrollerde doktorunuz bazı testler yapacaktır. Bu testler sağlıklı bir hamilelik ve bebek için çok önemlidir. Aklınıza takılan her soruyu doktorunuza yöneltin. Doktorunuzun bir görevi de hamilelik süresince size önderlik etmek, yönlendirmek ve eğitmektir.

6. Diş hekiminizi ziyaret edin. Dolgu, çekim gibi diş tedavilerinizi hamile kalmadan önce yaptırmanız uygun bir davranış olacaktır. Hamilelik diş sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. 

28 Eylül 2014 Pazar

Rihanna e Kardashian görselleri de sızdı

Kim Kardashian, Rihanna ve Avril Lavinge'in de çıplak fotoğrafları sızdı!

Ağustos ayında başlayan ve birçok ünlü yıldızı etkileyen hack'lenme olayı şimdi de Kim Kardashian, Rihanna, Avril Lavinge ve oyuncu Kaley Cuoco'yu (The Big Bang Theory - Penny) vurdu. Apple'ın iCloud sisteminden sızan fotoğraflar internet üzerinde hızlı bir şekilde yayıldı.

Geçtiğimiz ay Jennifer Lawrance, Kate Upton ve Selana Gomez gibi ünlü isimlerin fotoğraflarının internete sızdırılmasıyla gündeme gelen Apple’ın iCloud hizmetinin son mağdurları da Rihanna, Avril Lavinge, Kim Kardashian ve Kaley Cuoco oldu.

Ünlü isimlerin çıplak fotoğrafları ve seks videolarının internet ortamına düşmesinin ardından FBI soruşturmalara başlamıştı.

İlk edinilen bilgilerde hacker’ların iPhone kullanan ünlü isimlerin iCloud hesap şifrelerini ele geçirerek, onların fotoğraflarını ele geçirmiş ve bunları sosyal ağlarda ve forumlarda yayınladılar. Apple ilk olarak bu açığın kapatıldığını açıklamış ve sonrasında da bu sorunun iCloud’dan kaynaklanmadığını duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ardından hacker’lar yine ünlü isimlerin çıplak fotoğraflarını ele geçirerek onları sosyal ağlarda paylaşmaya başladılar. Ünlü isimlerin bu fotoğraflarını internete sızmasının ve sosyal ağlar üzerinden hızla yayılmasına nasıl bir önlem alınacağı merakla bekleniyor.

Cloud sistemleri yani Türkçe ismiyle bulut saklama sistemlerinden kaynaklanan bu açıklar da bir yandan bu sistemleri kullanan kişilerin güvenlik konusunda tedirgin etti. Bilgilerin güvenli bir şekilde saklanıp saklanamaması nedeniyle, kullanıcıların bulut sistemlere olan bakışı da değişmeye başladı.

Bir yandan ünlülerin özel hayatını açığa çıkarttığı ve bir yandan da oldukça güvenli olduğu söylenen bu bulut sistemlerin böyle bir açığının bulunmasının, bu teknolojiyi nasıl etkileyeceği de merak ediliyor.

26 Eylül 2014 Cuma

Ak Saray'da sağır oda olacak

'Ak Saray' olarak anılan yeni Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açılacak. 300 bin metrekarelik yerleşkeden görüntüler yayınlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın, Başbakanlık döneminde verdiği talimatla yapımına başlanan ardından Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılacağını açıkladığı yerleşke açılmak için gün sayıyor. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, 300 bin metrekarelik yerleşke 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılacak.

OVAL ODADA PRİZ OLMAYACAK

Ak Saray olarak anılan binada ABD’deki Beyaz Saray’ı Beyaz Saray’daki Oval Ofis benzeri bir oda da düzenlendi.

Bu oda dinlemelere karşı son teknoloji kullanılarak ‘sağır oda’ olarak tasarlandı.

Odada hiçbir priz bulunmazken, burada konuşulanları dinlemek, böcek yerleştirmek imkansız hale getirildi.

BOTANİK PARKI VE DEV KONGRE MERKEZİ

Kanal D Ana Haber’de Serdar Cebe’nin Mimar Şefik Birkiye ile yaptığı röportaj yayınlandı. Bina, 50 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen 300 bin metrekare.

Yerleşkede idari binadan, Cumhurbaşkanı’nın kabullerini yapacağı binaya, misafirlerin ağırlanacağı ayrı komplekslere, kış bahçelerine, botanik parklarına, dev kongre merkezine kadar bölümler bulunuyor.

Erdoğan’ın çalışma odasının duvarında dev Atatürk posteri yer alacak.

25 Eylül 2014 Perşembe

son kurban Rihanna

Çıplak fotoğraf skaldalının son kurbanı Rihanna

100 ünlü ismin iCloud hesaplarının hack'lenmesi sonucu ele geçirildiği varsayılan fotoğraflar, internete sızdırılmaya devam ediyor. Dün Rihanna'nın iki çıplak fotoğrafı Reddit ve 4Chan sitelerinde yayımlandı.

İddialara göre Rihanna’nın iki çıplak resmi , skandalın ikinci dalgasında internete düştü ama daha resmin doğruluğu belli değil. Rihanna adına henüz hiçbir açıklama yapılmadı. Birkaç hafta önce 4Chan sitesinin forumunda 100 ünlünün çıplak resimlerinin yayımlanacağı paylaşılmıştı. Jennifer Lawrence, Kim Kardahhian, Cara Delevinge, Kirsten Duns, Ariana Grande, Victoria Justice ve Kate Upton’nın bulunduğu listede Rihanna’nın da adı vardı.

Fotoğraf skandalına 20 Eylül’de yeni ünlüler eklendi. Kim Kardashian, Jennifer Lawrence, Emily Ratajkowski, Wanessa Hudgens, Aubrey Plaza, Mary-Kate Olsen, Gabrielle Union, Hope Solo, Hayden Panettiere ve Leelee Sobieski skandalın son kurbanları oldu. Kim Kardashian’ın temsilcisi yorum yapmayı reddetti.

Gabrielle Union’un kocası ünlü basketbolcu Dwayne Wade, fotoğrafların sızması hakkında açıklamada bulundu. Wade, fotoğraf hırsızlarını “Başkalarının acı çekmesinde kâr eden insanlar” olarak tanımladı. Wade ve Gabrielle yaptıkları açıklamada “Bizim aramızda paylaştığımız ve sonradan sildiğimiz özel resimlerimiz bazı açgözlüler tarafından sızdırıldı. Bu olay bana özellikle kadınların yüz yıllardır mağdur olduklarını hatırlattı. Kadınların bedenlerinin gücü onlardan alınıyor. Kadınlar ve çocuklara yapılan bu vahşet günümüzde hâla devam ediyor. Resimleri sızdırılan diğer kurbanlara sevgimizi, desteğimizi ve dualarımızı gönderiyoruz. Biz yanlış bir şey yapmadık” ifadesini kullandı.

Apple’ın iCloud uygulamasından sızdığı varsayılan fotoğrafların hırsızları FBI ve Apple tarafından hâla aranıyor. Jennifer Lawrence’ın temsilcisi “Bu olay özel yaşama karşı rezil bir ihlâldir. Jennifer Lawrence’ın fotoğraflarını çalan ve paylaşan herkese karşı dava açılıcaktır” dedi.

Fotoğrafları çalan kişi anonim olarak 4Chan sitesinden bir mesaj yayımladı. Mesajda, fotoğrafları çalma karşılığı almayı beklediği parayı alamadığı konusunda şikayette bulundu!

23 Eylül 2014 Salı

Havalimanları artık kendini finanse edebilmelidir

TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirterek, "İşletmeler gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda" dedi

TAV Havalimanları, bu yıl 20. kez düzenlenen Routes Dünya Güzergah Geliştirme Fuarı'na, Aéroports de Paris (ADP) ile birlikte katıldı.

TAV'dan yapılan açıklamaya göre, ABD'nin Chicago kentinde düzenlenen fuarda, TAV Havalimanları'nın 7 ülkede işlettiği 14 havalimanının yanı sıra ADP ile toplam 38 havalimanı da temsil ediliyor. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı, fuarın ilk gününde düzenlenen "Airports Under Pressure" başlıklı panelde konuşmacı olarak yer aldı.

Şener, geleneksel iş modellerinin havalimanı işletmeleri üzerinde giderek artan bir baskıya yol açması nedeniyle havalimanlarının gelecekte kendilerini finanse etmenin yollarını bulmak zorunda olduklarını ifade etti. Büyük havalimanları söz konusu olduğunda finansal sıkıntı çeken hükümetler ve yatırımcılar için "kamu-özel sektör işbirliği" modelinin avantajlı hale geldiğini belirten Şener, küçük havalimanları için ise devlet desteği ve garantisinin gerekli olduğunu vurguladı.

Başkan, ayrıca havalimanlarının finansmanında ticari gelirler ve hava trafiğinin belirleyici unsurları oluşturduğuna ifade ederek, havayollarının, kendi aralarındaki rekabet arttıkça operasyon masraflarını havalimanlarına yansıttığını kaydetti. Artan hava trafiğinin de havalimanlarında altyapı genişlemesini gerektirdiğini vurgulayan Şener, tüm bu rekabetçi taleplerin dengelenmesinin ancak toplam gelirlerin kimi zaman yüzde 70'ine ulaşan havacılık dışı gelirlerin artırılması ile mümkün olabileceğine işaret etti. Şener, yiyecek-içecek ve perakende gibi güçlü havacılık dışı gelirlerin, havalimanları en başından planlanırken hesaba katılması gerektiğini vurguladı. 

Havalimanlarının havacılık gelirlerinin düşmeye devam edeceğini belirten Şener, ancak operasyonlarını destekleyecek düzeyde hava trafiğine sahip ve başarılı ticari faaliyetlerde bulunan havalimanlarının ayakta kalacağının altını çizdi.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Stockholm taksileri verileri turistlerin hizmetinde kullanıyor

Tatil için yurtdışına çıkmayı düşünüyorsunuz. Gezilip görülecek yerler listeniz elbette hazır. Ama daha önce gitmediğiniz bu şehrin az bilinen gizli güzellikleri de mevcut. Eğer gitmeyi düşündüğünüz şehir Stockholm ise şanslısınız. Büyük veri sizin hizmetinizde...

Havalimanında uçaktan indikten sonra aldığınız "Stockholm'e hoş geldiniz" mesajı teknolojik açıdan büyük bir yenilik olmayabilir. Hatta cep telefonunuza yükleyeceğiniz standart harita uygulamaları da. Fakat yüklediğiniz Stockholm'e özgü Taxi Trails uygulamasıysa parlak bir yenilikle tanışmışsınız demektir.

Stockholm taksilerinin geçmişi aslında oldukça uzun. Taxi Stockholm şirketinin kuruluş tarihi resmi kayıtlara göre 1899'a dayanıyor. Yani aslında otomobillerin bile fazla olmadığı bir zamana. O tarihten bu yana faaliyetini sürdüren Taxi Stockholm'e bağlı taksiler bugün yılda 8 milyon kadar yolculuk gerçekleştiriyor. 1600 taksi, 6 bin şoförle ulaşım hizmeti veriyor. Bu servisleri, bildiğimiz anlamda durak taksisi olarak düşünmemek gerek. Şirket, istenilen noktalar arasında transfer hizmeti de sağlıyor. Ancak bu 100 yıldan uzun bir zamanı kapsayan çalışma döneminde elde edilen verilerin değerli hale gelip yeni hizmetlere kapı açması ise Taxi Trails uygulamasıyla oluyor.

Taxi Trails, bugün İstanbul dahil pek çok şehirde bulabileceğiniz, "en yakındaki anlaşmalı taksiyi çağır" uygulamasına göre çok daha yetenekli. Bu yeteneğin ardında yatansa Taxi Stockholm'ün 115 yıllık tecrübesi ve şehrin her noktası hakkında sahip olduğu bilgi. Bu bilgi, turistleri gerçekten kendi zevklerine uygun noktalara ulaştırmakta kullanılıyor.

Bahsettiğimiz türde bir bilgi şehirde taksiyle ulaşılmış her kafe, restoran, otel, park, konser salonu gibi çok sayıda noktayı içeriyor. Bunlar zaten standart harita uygulamalarında ya da turizm bürosundan aldığımız haritalarda bile var diyebilirsiniz. Taxi Trail'in farkı işte tam da burada ortaya çıkıyor. Uygulama ve onunla aynı veriyi kullanan internet sitesi, size taksilerin en yoğun uğradıkları yerleri harita üzerinde gösterebiliyor. Yani, Taxi Stockholm'e bağlı olan 1600 taksinin şehirde uğradığı her nokta, uygulamanın web sitesinde görüntülenebiliyor. Görüntüleme, yolculuk sayısına göre renklendiriliyor. Beyaz bölgeler günlük 7 ila 17 yolculuğun yapıldığı bölgeleri simgelerken, sarı bölgeler 17 - 108, turuncu bölgeler ise 108 - 197 arası yolculukları ifade ediyor.

Taxi Trail'in büyük veriden faydalandığı iki önemli nokta var. Birincisi; üstte bahsettiğimiz renk yoğunluğunu gösteren haritanın güncel olması. GPS ile sürekli takip edilen taksilerin ulaştığı lokasyonlar haritanın değişimine katkı sağlıyor. Bu analiz, arka planda çalışan özel bir Büyük Veri yazılımı tarafından sağlanıyor. İkinci önemli nokta ise aynı harita üzerinde şehir hakkında bilgi toplayabilmeniz. Yolcular, gerek bilgisayarlarından gerekse akıllı telefon ya da tabletlerinden haritada istedikleri bölgeyi yaklaştırarak, restoran, otel, müze gibi farklı ikonlarla temsil edilen yerler hakkında bilgi alabiliyor. Bu sayede gidecekleri yer hakkında bilgi sahibi olurken, Google Streetview desteği sayesinde o sokağın, caddenin görüntüsünü de henüz varmadan izleyebiliyor.

Arka planda çalışan Büyük Veri analiz yazılımı sayesinde haritadaki yoğunluk bilgileri üzerinde haftalık, günlük ya da hafta içi/hafta sonu ayrımı yapılabiliyor, isterseniz bu ayrımı hafta içi gece, hafta sonu gündüz gibi alt kırılımlarla da ayrıştırabiliyorsunuz. Bu sayede, daha evinizden çıkmadan haftasonları şehrin o bölgesinin ne kadar yoğun olduğu hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Bu parlak fikrin dünyanın diğer şehirlerine de hızla yayılması kimseyi şaşırtmayacak. Unutulmaması gereken, güncel veri tedariğinin nasıl yapılacağı ve arka planda çalışan veri analiz çözümünün ne kadar hızlı olduğu... 

Linkedin de aşk hikayeleri

LinkedIn'in bilinmeyen özelliği: Çöpçatanlık

LinkedIn'in iş dünyasının en popüler sosyal ağı olduğu iddiasını üye sayıları ve ortaya çıkan iş anlamında kanıtlamak mümkün. Ancak karşımıza çıkan örnekler, sonucun her zaman iş odaklı olmadığını, sitede tanışıp evlenen çok sayıda profesyonel olduğunu da gösteriyor.

Sosyal ağlar çeşit çeşit. Örneğin üye sayısıyla dünyanın en kalabalık ilk 5 ülkesinden biri haline gelen Facebook aslında ilkokul arkadaşlarınızı bulmak için kurulmuştu. Bugün geldiği nokta malum. Pek çoğumuzun siteye girmediği, en azından cep telefonumuzdan takip etmediği gün neredeyse kalmadı. Twitter'ın dünyanın en popüler ağı olmasını ise başta kurucuları dahil kimse beklemiyordu. Yalnızca başka insanları takip etmek üzerine kurgulanan Twitter bugün bu işlevini sürdürmekle kalmadı, dünyada gündem oluşturma konusunda ve haber takip etmede de ilk tercihlerden biri olmayı başardı.

LinkedIn'e bakalım. 2003'te, yani Facebook ve Twitter'dan daha önce kurulan şirket, bugün 5 binden fazla çalışana sahip. İş dünyasında ilerlemek isteyenlerin ilk üye olduğu yerlerden biri olmayı başardı. 2012 ve sonrasında satın aldığı SlideShare, Pulse ve Bright.com'la odaklandığı noktada, yani iş dünyasındaki profesyonelleri buluşturmada bir hayli yol aldı. 200 ülkeden üyeye sahip ve dünya genelindeki üye sayısı 300 milyonu geçmiş durumda. 2014'ün ikinci çeyreğinde elde ettiği 534 milyon dolarlık gelir, bir önceki yılın aynı dönemindeki 364 milyon doların yüzde 47 arttığı anlamına geliyor. Bu gelirin 105 milyon dolarının ücretli üyelik kaynaklı olması ise, doğru bir yöntem izlediklerinin kanıtı.

Ancak LinkedIn'ine ait tüm bu profesyonel hayattan izlerin farklı bir yansıması da var. 300 milyon üye, aynı zamanda iş dünyasının henüz tanışılmamış kesimine dolaylı da olsa erişebilmeyi beraberinde getiriyor. Örneğin benim bağlantılı olduğum yaklaşık 500 kişi, 9 milyondan fazla profesyonele ulaşmamın yolu anlamına geliyor. Elbette her mesaj bu kadar kişiye ulaşacak diyemeyiz, ancak ulaşılabilecek kişi sayısı biraz da verdiğiniz mesajın ne kadar doğru ve kapsamlı olduğuyla alakalı.

Financial Times'da Emma Jacobs imzasıyla hazırlanan bir makale, LinkedIn'in aslında hedeflemediği alanlarda da başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. Yazısında, LinkedIn'de tanışıp bir süre sonra evlenme kararı alan çiftlerden örnekler veren Jacobs, bu çiftlerin nasıl tanıştığından da bahsetmiş. Örneğin daha önce hiç tanışmamış, ortak tanıdığı da bulunmayan, ancak benzer işler yapan Kristin ve Adam çifti. Her ikisi de pazarlama uzmanı olarak çalışan bu iki isim, Kristin'in Arizona'dan Kaliforniya'ya taşınması ve bu bölgedeki benzer iş yapan isimleri araştırmasıyla buluşuyor. Tek yaptıkları, kendileriyle aynı bölgede benzer alanlarda/sektörlerde çalışan isimleri araştırmak. Kristin'in 7 ay sonra Kaliforniya'daki işini bulması sonrası başlayan ilişki, Adam'ın evlilik teklifiyle sonuçlanıyor.

Jacobs, yazısında farklı örneklere de yer vermiş. Bilgileri arasına okullarını da kaydedip 35 yıl sonra birbirlerini yeniden bulan Sherry ve Joe gibi. Okul arkadaşlarını bulma amacıyla kurulmuş Facebook'ta değil, LinkedIn'de yeniden buluşan çift farklı şehirlerde yaşama durumunu da Sherry'nin taşınmasıyla çözmüş. Sonuç; tıpkı Kristin ve Adam örneğinde olduğu gibi evlilik.

LinkedIn bu durumdan şikayetçi değil. Özel bir çöpçatanlık amacı olmamasına rağmen bu tür örneklerdeki çiftleri tebrik etmekten de geri kalmıyor. Kendisi her ne kadar doğrudan destek olmasa da LinkedUp gibi uygulamaların varlığına da hayır demiyor.

LinkedUp, profesyoneller için bir mobil çöpçatanlık uygulaması. Telefonunuza indirdikten sonra LinkedIn hesabınızla giriş yapabiliyorsunuz. Uygulama, bilgilerinizi buradaki hesabınızdan çekerken, daha fazla detay için LinkedIn profilinizdekilerin haricinde ek bilgi girmenizi de sağlıyor. Çalıştığınız sektör, yaş, cinsiyet, lokasyon gibi bilgilerin karşı tarafta görünüp görünmediği izinlerini siz veriyorsunuz. Eşleşme için de cinsiyet, yaş aralığı, sizin lokasyonunuza olan uzaklığı gibi kriterleri belirliyorsunuz. Kalanını LinkedUp sizin için yapıyor ve belirlediğiniz kriterlere göre iş dünyasından isimleri telefonunuza getiriyor.

LinkedUp hakkında çıkan yorumların çoğu, benzer bir metodu Facebook üyeliğiyle yapan Tinder'e benzediği yönünde. Farkı, profil olarak Facebook yerine LinkedIn üyeliğinizi baz alması. Karşı tarafın sizin bağlantılı olduğunuz isimler arasında olup olmamasının ise bir önemi yok. Uygulama yalnızca iOS kullanıcıları tarafından kullanılabiliyor.

Sonuç olarak LinkedIn, iş dünyasının profesyonellerini farklı bir amaç için buluşturma konusunda da işe yarar gibi görünüyor. Günümüzün toplantıdan toplantıya koşan ve vaktinin çoğunu yollarda geçiren çalışanlarını düşündüğümüzde, yalnızca yeni iş bağlantıları değil, çöpçatanlık noktasında da faydalı olma ihtimali yüksek.

19 Eylül 2014 Cuma

Dar Alanda Teknolojik paslaşmalar

Teknolojiyi herkes biliyor, herkes kullanıyor da, ne kadar yönetebiliyor?

Teknoloji Yönetimi sadece bir işletmecilik yada kalkınma ekonomisi terimi değil ki artık, hayatımızın, evimizin baş köşesinde.

Ve işte bu yüzden, teknoloji kullanımından ibaret olmayan teknoloji yönetimi, bireysel olarak da edinilmesi gereken temel yetkinliklerden biri.

Cep telefonlarınızı, televizyonlarınızı, bilgisayarlarınızı düşünün.

Kaç yılda bir, ve NEDEN? yeniliyoruz bu cihazlarımızı.

Yenilemeye nasıl karar veriyoruz?

Hangi cihazı, daha doğrusu aldığımız cihazın içindeki yeni yazılım ve donanım teknolojilerinin bize, ihtiyacımıza uygun olduğuna nasıl karar veriyoruz?

Ve nasıl adapte oluyoruz, yeni cihazlarımızla gelen yeni teknolojilere?

Nasıl öğreniyoruz?

Öğrenebiliyor muyuz gerçekten?

Bir önceki cihazlarımızdaki teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor ve gerçekten tüketiyor muyuz? Cihazlar bize “haydi Abbas, vakit tamam” mı diyor, yoksa biz, belli bir zaman döngüsünde kendi kendimize mi karar veriyoruz vaktin tamam olduğuna? Ya da birileri mi fısıldıyor kulağımıza “O artık gitmeli” diye. Yada “O gitmese de, yenisi gelsin, bana ne?” diye hezeyanlara mı kapılıyoruz? Hangi rüzgarlara kapılıyor, hangi rüzgarları göğüslüyoruz?

Peki yeni cihazlarımızı edindiğimizde, eskilerini ne yapıyoruz? Ülkedeki tersine lojistik, geri dönüşüm sistemlerini biliyor muyuz? Ülkede hele de elektronikte, geri dönüşüm var mı? Peki bunu sağlayacak lojistik zinciri var mı? Var da biz mi bilmiyoruz? Hakikaten, niye bilmiyoruz, niye sormuyoruz?

Evimizde eski elektronikleri sığdıracak yer bulamamaktan bu kadar muzdaripken, yakında elektronik çöpü evlerde yaşama riski altındayken neden merak etmiyoruz? Merak edenler varsa, bununla yetiniyor mu? Neden merakla yetinmeyip talep de etmiyoruz?

Ya da birden “sadaka verme sevdasına düşen mecburi iyilik sever mi oluyoruz? “İhtiyacı olan birileri varsa, bizim eski TV, PC, telefonu verelim” ne kadar çözüm oluyor? Oluyor mu gerçekten?

İhtiyaç sahibinin tanımını ekonomik olarak mı, teknolojik olarak mı yorumluyoruz? Linux vb.tuhaf (!) işletim sistemlerini, kullanıla kullanıla grileşmiş eski (!) teknolojili PC’lere kurup, o enkaz gibi görünen donanımlarda, bizim pırıl pırıl dizüstülerimizde çalıştığımızdan daha hızlı çalışabilen birilerinin olduğunun farkında mıyız?

Araba seçerken ikinci el değerini elüstünde tutarken, bilgi teknolojisi donanımlarında aklımıza bile neden gelmiyor ikinci el? İkinci eli olmaz mı ki gerçekten?

Hadi eski elektroniği evden yada elden çıkardık, bunlar bir yerlerde üstüste çöp dağları oluşturuyorsa ya? Wall E’nin gerçek olmasından korkmuyor muyuz hiç? Yoksa korkularımız hala “2001: Uzay Macerası”nın Hal 9000 adındaki şizofren bilgisayarıyla mı sınırlı?

Yazılımın geri dönüşümü kolay malum, silersin olur biter. Peki yazılıma yaptığımız harcamayı kişisel gelir gider tablosundan o kadar kolay silebiliyor muyuz?

Teknolojiyi yönetmeyi, temel olarak, ihtiyaç belirleme, seçme, edinme, öğrenme, yararlanma, geliştirme, koruma diye başlıklara ayırırken teoriler, biz bunların hangisinde en çok zaman ve para harcıyor, hangisinde tatmin oluyor ve hakkını veriyoruz?

Bilinen şu ki, teknoloji harcamaları hane halkı harcamalarında giderek daha yüksek yüzdeler tutuyor. Teknolojinin hayatı şekillendirdiğine her an şahit olduğumuz bir dönemde, mağara duvarlarına dönmeye niyetimiz tabi ki yok. Ama yavaşlayan bilgisayarınızı değiştirmeye “gerçekten ihtiyacımız var mı?” diye sormadan teknomarketlerin yoluna düşüyor, yada düşürülüyorsak, teknoloji yönetimi ve bunun hemen yanıbaşında da “teknolojik yenilik yönetimi” gibi kavramlara konferans salonlarında, toplantı odalarında ve binlerce sayfada yer vermemiz, ne kadar işe yarıyor? Terzi kendi söküğünü genel de dikemiyor evet, ama terzi kendi diktiğini “sıkıldığından” söküyor mu?

“Teknoloji ödemeleri dengesi” ekonomi sayfalarında yer bulamıyor. “Yüksek teknolojili ürünler” ithalat ve ihracatına ise hiç bakasımız yok.  Biz yükselen pazarlar, bilgi teknolojisi satınalmak söz konusu olduğunda, başımızı göğe vardıracak kadar yükseliyoruz. Adı üstünde “Pazar”ız. Ama üzerinde yükseldiğimiz dalga, bizim sahillere pek vurmuyor.

Adettendir, sonuçta diyelim;

Biz teknolojiyi, kurumsalı geçtik, bireysel olarak bile yönetemeyince... hayır, sanıldığı gibi, teknoloji bizi yönetmiyor. Çünkü teknoloji, itaat isteyen, güç meraklısı bir tiran değil. Olamaz da, çünkü bir kere canlı bile değil, farkında mıyız?

Teknolojiyi üretenler, geliştirenler bile değil direksiyonda çoğu zaman.

Teknolojiyi pazarlayanlar yönetiyor çoğunlukla bizi belki.

“Tüketme” psikolojisine girmek bu yazının iddiası değil o ayrı.

Nereden başlamalı peki? Çalıştığımız kurumlar için yaptığımız satın alma sözleşmelerindeki hassasiyetleri kişisel hayatımıza taşımak çok mu iddialı olur? “Satın aldığım bu cihazı değiştirmek istediğimde ne olacak? Bu harcamayı hiç yapmamışım gibi mi davranacaksınız? Geri alıp çöp olmasına engel olacak mısınız? Çöp olursa yeryüzüne ne zarar verecek?” gibi sorular sormayı önermek için çok erken belki.

Ama ünlü yaşlı kızılderilinin dediği gibi,

Akıllı telefonları, tabletleri, LED TV’leri yiyemeyeceğimizi anladığımızda çok geç olmaması dileğiyle ....