En Basit ifadesi ile; Her boşanma davasının farklı bir dava olması genel kuralından yola çıktığımızda uygulamada kısmen benzerlik gösterse de her dava farklı seyir eder. Bunu açıklamaya çalışalım.
Biz Aşağıda “Anlaşmalı Boşanma” dışında kalan durumları incelemeyi uygun gördük. Anlaşmalı boşanma hükümleri ilgili kategori başlığı altında en geniş şekilde incelenmiştir.
Ayrıca Mal rejimine yönelik kontratlar da konumuzun dışında bırakılmıştır. Buda ilgili kategori başlığı altında detaylı incelenmiştir.
Bir boşanma davası ile karşılaşan bireyler incelendiğinde 3 farklı davranış şekli ezici çoğunlukla öne çıkmaktadır. Diğerleri istisna olması nedeni ile ana konumuzun dışında bırakmayı tercih ettik. Zaman içerisinde bu konulara da değinilecektir.
Birinci Grup davranış Şekli:
Bu grupta bireyler genelde evlilik birliğinin sonlanmasından başka bir noktayı önemsemeyen boşanayım da ne olursa olsun düşüncesine sahip olan Odak noktası sadece evlilik birliğini sonlandırmak olan bireylerdir.
İkinci Grup Davranış Şekli:
Bu gruba giren bireyler halen evlilik birliğinin çatısı altında bozulmadan saklı kalmış olan saygı çerçevesinde hareket ederek, hak ve adalet kavramları çerçevesinde kısmen bencillik göstermeyen ve eşinin de hakları olduğunu bilen ve buna riayet eden bireylerdir.
Üçüncü grup davranış Şekli:
Tamamen karşı tarafa bir eziyet vermek isteyen, bencil davranış modelleri sergileyerek sadece kendi haklarına odaklanan davranışları sergileyenlerdir.
Hakimin Takdir Hakkı
Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri olan Hakimin en geniş takdir hakkına sahip olduğu dava türü olan Boşanma Davalarıdır. Tarafların tutumları hakimin takdir hakkını kullanma noktasında en önemli noktalardan biridir.
Ayrıca Yerel Aile mahkeme hakimleri; tanıkların inandırıcılıkları ve eldeki ispat araçlarının iddialar ile uyumlu olup olmadığı noktasında takdir hakkını kullanır. Uygulamaya yönelik değişiklik yapılması yönünde hakimin takdir var olmasına rağmen bu konu; hakimler içinde bir risk teşkil edeceğinden bu yönde gerek duymadıklarında bir takdir ederek olmayan bir uygulama çabasına girme konusunda çekimser kalırlar.
"Boşanma Davası"
Boşanma Davalarında; sonlandırılacak olan evlilik birliği devam ederken elde edilen ortak kazanımlar sonlanan evlilik beraberinde paylaşılır. Ortak çocukların velayeti ve boşanma sebebine uygun olan tazminat miktarları ile beraber nafaka konuları da gündeme gelecektir.
Boşanma Davası ile karşı karşıya olan birey yukarıdaki gruplardan hangisine uygun olan davranışı gösterdiğinin aslında bir önemi yoktur. Kanunlarımız çok açık ve nettir. Önemli olan kanunların icra edileceğinden emin olmaktır. Böyle bir şey olabilir mi? Yani kanunların icra edilememesi mümkün mü? Evet mümkün ama bu; mahkemeler tarafından yapılan kasıtlı bir şey değildir. Medeni kanunun dayandığı ilkeler yasalar ile belirlenmiş ve diğer ilişkide olduğu diğer kanunlar ile iç içe yürütülebilecek bir duruma kanun koyucular tarafından başarı ile getirilmiştir.
Peki icra edilmesinin önündeki engel nedir? Çok açık bir şekilde cevap “SİZ” siniz.
Öncelikle şunu anlamak zorundasınız. Siz; hakim tarafından değerlendirilirken içinde bulunduğunuz durum ile değerlendirilmezsiniz. İçinde bulunduğunuz durumun Hukuki karşılığı ile değerlendirilirsiniz.
Mahkeme sizin insani duygularınız ile şekillenmez. Kanun uygulayıcısı konumundaki Hakimler de insandır fakat sizi sadece bir insan olarak değerlendirmez.
Aile Mahkemesi Hakimleri uygulamada ve öğretide bireylerin anayasal haklarının ihlali, boşanmanın dayandığı kanun maddesine uygun prosedürlerin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarlar. Re’sen gözetmek zorunda oldukları bazı hukuki noktalar vardır. Siz belirtmeseniz bile hakimler bu konuda gerekli gördükleri tüm noktaları incelerler.
Adalet sisteminde bu noktalar ile ilgili işleyişe yönelik geliştirilmiş sistemler vardır. Temsil mekanizması bunlardan biridir.
Siz istediğiniz kadar agresif tutum sergileyin, harca bağlı olmadığınız için taleplerinizin üst limitini istediğiniz kadar arttırın hukuki sonuç değişmeyecektir. Takdir mekanizması devreye girdiğinde ise bu agresif davranış şeklinizin beklentileriniz açısından olumsuz sonuçlanma ihtimali de vardır.
Türkiye’de Aileden sorumlu Bakanlık mevcuttur, Aileyi koruma kanunları mevcuttur. Bu bize yasa koyucuların aile hakkındaki bakış ve değerlendirme noktasında bize fikir vermektedir. Kanunları incelemeseniz bile asıl önemli olanın aile olduğu öğretide ve uygulamada kabul gördüğü tahmin edilebilir.
Bu şu anlama gelmez.
“Devlet ve kanunlar boşanmayı zorlaştıracak yönde kanun yapmıştır.”
Gibi bir anlam kesinlikle mevcut değildir. Nasıl evlilik belirli kanuni gerekliliklerin uygulanması neticesinde yapılıyor ise evliliğin sonlandırılması da belirli kanuni gerekliliklerin icra edilmesi neticesinde gerçekleşmektedir. Biz sadece bunu izahını olabildiğince basit yapıyoruz.
Boşanma eylemi yasalar tarafından kabul görmesi 1974 yılına kadar mümkün olmayan İtalya gibi bir ülkenin bile yüzyıllar öncesinde toplumumuzda boşanma yasalar tarafından kabul gören bir uygulamadır.
Evliliklerin bitirilmesi gerektiğinde yasalar "Hayır, sen bu evliliğe devam edeceksin." demez.
Yasalar keyfi olarak evlilik ve ailenin sonlandırılması ve toplum içerisindeki “aile anlayışının dejenere olmasını” engellemek ve toplumun temel taşı olan aileyi; kendisini oluşturan bireylerden bile korumak üzerine yapılandırılmıştır. Anlatılan ve ifade edilmek istenilen nokta budur.
Evlilik oluştuğu anda; bireylerin üzerine belirli hukuki sorumlulukları yükler. Bireylerde evlilik ile birlikte başlayan belirli bazı yaptırımlara uymak zorunda kalırlar. Bu uyma neticesinde hayatın içerisinde birbirlerine ayırdıkları zaman, elde ettikleri geliri paylaşma, evlilik süresinde elde edilen kazanımlar, birlikte meydana getirdikleri çocuklar ve bu çocukların bakımı gibi konularda evlilik sorumluluğu nedeni ile bu sorumluluğa uygun davranışlar yapma mecburiyetindeler. Bu kesinlikle bir hak doğurur.
- Bu davranış şeklinin ihlali boşanma sebebi olarak kabul edilir.
- Ayrıca bireylerin anayasal haklarını ihlali de boşanma sebepleri arasındadır.
Tüm bu değinilen noktalar nedeni ile “keyfi boşanma isteği” diğer bireyin anayasal hakkına tecavüz kastı ve girişimidir.
Evlilik birliği içerisinde sorumluluklarını yerine getiren yaşamını ailesi ve evlilik sorumluluğu içerisinde geçirmesine rağmen eşi tarafından boşanma istemi ile boşanma davası ile karşı karşıya kalan birey öncelikle anayasal hakları ihlal edilmiş bireydir. Bu bireyin boşanma davası açan eşinin istek ve taleplerini birebir yerine getirip getirmediği veya boşanma davası açan eşin boşanmak istediği eşe ilgisinin azalması hukuk açısından değersizdir. Her zaman değersiz olmak zorundadır.
- Evlilik bir "kölelik" kurumu değildir.
- Evlilik birliği oluşurken kimse bak "sana olan sevgim azalırsa boşarım seni" diyemez. Dese de bu kabul göremez. Hukukta bunun bir karşılığı da mevcut değildir.
Bu nedenle bireylerin birbirlerinin isteklerini birebir istenilen şekilde yapıyor veya yapmıyor olması ile; Aile mahkemeleri, kanunlar ve hukuk sistemi ilgilenmez. Bu davranış şeklinin "çekilmezlik" unsuru da incelenmez.
Ortada hukuki karşılığı olan bir boşanma sebebi var olmalı ve bu davacı yani bu boşanma sebebini ileri süren birey tarafından ispat edilmelidir. Her ne kadar Boşanma sebebinin dayandırıldığı bazı kanun maddeleri içerisinde, kusur unsuru uygulamada değerini yitirse de bu nokta dikkate alınmadığı taktirde bireylerden birinin anayasal hakları kanun uygulayıcıları tarafından ihlal edilmiş olacaktır. Kusur unsurunun araştırılmasının zorunlu olduğu ve en önemli kriter olduğu boşanma sebepleri yasada ayrıca belirlenmiştir. Ve özenle incelenmektedir.
En basit hali ile Boşanma Davası hakkında şehir efsanelerini oluşturan hikayeleri unutun. Gerçekliği şaibeli olan size anlatılanlar inanın çoğu zaman gerçekleri yansıtmaz. Bu hikayeleri ya beklentisine uygun bir sonuç elde edememiş bir boşanma davasındaki taraf olan eşlerden birinin anlatımını yada onun avukatının anlattığı mazeret nedeni ile yaratılmış bir senaryoyu dinlediniz. Olası taraf vekillerinin atladıkları bir neden ile veya taraflardan birinin mahkeme sırasındaki tutumları ve ispat araçlarının yanlış seçilmesi nedenleri ile doğan bu şehir efsanelerine itibar etmeyin.
Boşanma davasının hukuki tarafı ile sosyal tarafı bir denge içerisinde değerlendirilir. Yasa koyucu olan Yargıtay üyeleri arasında bile ortak görüşün sağlanamadığı durumlara makalelerimizde zaman zaman yer verdik. Bu sizin tahminlerinizin ötesinde bir genişlikte olan bir olgudan bahsettiğimizin tek ispatıdır.
Bu nedenle boşanma davası tek kelime ile ifade edilirse;
Sizin için yeniden bir kanun maddesi niteliğindeki yeni bir içtihat kararının çıkabileceği sadece sizin içinde bulunduğunuz duruma özeldir. Başka hiçbir dava ile karşılaştırılması mümkün değildir.
Bu şu anlama gelir: Komşunun yakını boşanmaya gitmiş de şu olmuş ile başlayan her konuşma anlattıkları gerçek olsa bile o davaya özeldir. Sizin davanız için sadece ama sadece bir hikayedir.
Bu makale netbosanma sitesinden alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder